Dünya genelinde obezite, giderek büyüyen bir salgın haline gelmiş durumda. Yapılan son araştırmalara göre, her 8 kişiden 1'i obeziteyle mücadele ediyor. Bu oran, yalnızca gelişmiş ülkelerle sınırlı değil; düşük ve orta gelirli ülkelerde de benzer bir eğilim gözlemleniyor. Uzmanlar, bu artışı modern yaşam alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite ve yanlış beslenme alışkanlıklarına bağlıyor.
Haber Giriş Tarihi: 04.03.2025 14:34
Haber Güncellenme Tarihi: 04.03.2025 14:35
Kaynak:
Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) raporlarına göre, obezite sadece bireylerin yaşam kalitesini düşüren bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda ulusal ekonomilere ciddi yükler getiren bir kriz haline gelmiş durumda. Diyabet, kalp-damar hastalıkları ve çeşitli kanser türleri gibi kronik hastalıkların gelişiminde obezitenin oynadığı rol, sağlık sistemleri üzerindeki baskıyı arttırıyor. Bunun yanı sıra, bireylerin üretkenliği azalıyor ve yaşam süreleri kısalıyor.
Obezitenin bu denli yaygınlaşmasında, gıda endüstrisinin etkisi büyük bir tartışma konusu. İşlenmiş gıdaların ve şekerli içeceklerin yüksek oranda tüketilmesi, obezite oranlarının artmasında önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Özellikle çocuklar ve gençler arasında fast food tarzı yiyeceklere erişimin kolaylaşması, obezitenin erken yaşlardan itibaren başladığını gösteriyor. Birçok ülkede gıda endüstrisinin çocuklara yönelik reklam stratejileri düzenlemelere tabi tutulmaya çalışılsa da bu çabalar sınırlı kalıyor.
Fiziksel aktivitenin azaldığı dijital çağda, hareketsiz yaşam tarzı da obeziteyi tetikleyen diğer önemli bir unsur. Çocuklar ve yetişkinler, günün büyük bir kısmını ekran başında geçirirken, spor ve fiziksel etkinliklere ayrılan süre gitgide azalıyor. Sokakta oyun oynayan çocukların yerini, bilgisayar ya da tablet başında vakit geçiren bireyler almış durumda. Uzmanlar, bu eğilimin tersine çevrilmesi için eğitim programlarının yanı sıra toplum genelinde farkındalık yaratılması gerektiğini ifade ediyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dünyada obezite oranı düşündürüyor
Dünya genelinde obezite, giderek büyüyen bir salgın haline gelmiş durumda. Yapılan son araştırmalara göre, her 8 kişiden 1'i obeziteyle mücadele ediyor. Bu oran, yalnızca gelişmiş ülkelerle sınırlı değil; düşük ve orta gelirli ülkelerde de benzer bir eğilim gözlemleniyor. Uzmanlar, bu artışı modern yaşam alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite ve yanlış beslenme alışkanlıklarına bağlıyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) raporlarına göre, obezite sadece bireylerin yaşam kalitesini düşüren bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda ulusal ekonomilere ciddi yükler getiren bir kriz haline gelmiş durumda. Diyabet, kalp-damar hastalıkları ve çeşitli kanser türleri gibi kronik hastalıkların gelişiminde obezitenin oynadığı rol, sağlık sistemleri üzerindeki baskıyı arttırıyor. Bunun yanı sıra, bireylerin üretkenliği azalıyor ve yaşam süreleri kısalıyor.
Obezitenin bu denli yaygınlaşmasında, gıda endüstrisinin etkisi büyük bir tartışma konusu. İşlenmiş gıdaların ve şekerli içeceklerin yüksek oranda tüketilmesi, obezite oranlarının artmasında önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Özellikle çocuklar ve gençler arasında fast food tarzı yiyeceklere erişimin kolaylaşması, obezitenin erken yaşlardan itibaren başladığını gösteriyor. Birçok ülkede gıda endüstrisinin çocuklara yönelik reklam stratejileri düzenlemelere tabi tutulmaya çalışılsa da bu çabalar sınırlı kalıyor.
Fiziksel aktivitenin azaldığı dijital çağda, hareketsiz yaşam tarzı da obeziteyi tetikleyen diğer önemli bir unsur. Çocuklar ve yetişkinler, günün büyük bir kısmını ekran başında geçirirken, spor ve fiziksel etkinliklere ayrılan süre gitgide azalıyor. Sokakta oyun oynayan çocukların yerini, bilgisayar ya da tablet başında vakit geçiren bireyler almış durumda. Uzmanlar, bu eğilimin tersine çevrilmesi için eğitim programlarının yanı sıra toplum genelinde farkındalık yaratılması gerektiğini ifade ediyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)
Kaynak: Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
En Çok Okunan Haberler