SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Gelir eşitsizliği arttıkça marka düşkünlüğü de artıyor!

Son yıllarda, dünya genelinde artan gelir eşitsizliği ile birlikte, markaların toplumdaki yeri ve tüketici davranışları da büyük bir değişim geçiriyor. Araştırmalar, gelir eşitsizliğinin yükseldiği toplumlarda, lüks markalara olan ilginin arttığını ve markalara duyulan bağlılığın derinleştiğini gösteriyor. 2024 itibarıyla, Türkiye’de de gelir dağılımındaki adaletsizliklerin markaların tüketici üzerindeki etkilerini nasıl şekillendirdiği daha belirgin hale gelmiş durumda.

Haber Giriş Tarihi: 11.01.2025 16:21
Haber Güncellenme Tarihi: 11.01.2025 16:22
Kaynak: Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
Gelir eşitsizliği arttıkça marka düşkünlüğü de artıyor!

Dünyada, özellikle gelişmiş ekonomilerde, gelir eşitsizliği son yıllarda hızla artarken, bu durum tüketici alışkanlıklarında da gözle görülür değişimlere yol açtı. Ekonomik açıdan daha zengin kesimler, lüks ve prestijli markalara yönelirken, daha düşük gelir grupları ise bu markaları hayal edebilecek düzeyde bile olmuyor. Bu iki uç arasındaki fark, sosyal medya ve reklamlarla daha da belirginleşiyor. Zengin ve ünlülerin tercihlerine dair gösterilen reklamlar, sosyal medya paylaşımları ve influencer iş birlikleri, markaların popülerliğini arttırırken, aynı zamanda "statü sembolü" olarak algılanan markalar da tüketiciye daha cazip hale geliyor.

Türkiye’de de lüks markaların, prestijli ürünlere olan talebin arttığı gözlemleniyor. Ekonomik olarak daha düşük gelir seviyelerine sahip bireyler, özellikle sosyal medya üzerinden lüks markaları takip ederek, "tüketici kimlikleri"ni şekillendiriyorlar. Marka prestiji, toplumsal statü gösterisi olarak daha fazla öne çıkıyor.

   Psikolojik açıdan, insanlar gelir eşitsizliğinin belirgin olduğu toplumlardan daha fazla sosyal onaya ve kabul edilmeye ihtiyaç duyuyorlar. Bu durum, bireylerin kendilerini diğerlerinden farklılaştırma ve daha yüksek bir statüye sahip olma arzularını besliyor. Bu nedenle, tüketici kimliği oluştururken lüks markalar ve prestijli ürünler devreye giriyor. Birçok tüketici, sahip oldukları markalar üzerinden toplumsal bir mesaj vermek istiyor.

Birçok marka, bu duygusal boşluğu kullanarak reklam stratejilerini güçlendiriyor. Reklamlar, lüks ve prestijli ürünlerin yalnızca birer eşya değil, birer kimlik parçası olduğunu vurguluyor. Gelir eşitsizliğinin arttığı toplumlarda, insanlar sadece bir ürüne sahip olmakla kalmayıp, onun sosyal algısını da sahipleniyorlar. Özellikle genç nesil, sosyal medyanın etkisiyle marka bağımlılığını artırıyor. Instagram ve TikTok gibi platformlar, markaların popülaritesini artırırken, gençlerin kendilerini markalarla ifade etmeleri için büyük bir mecra oluşturuyor.

   Lüks tüketimin artması, yalnızca yüksek gelirli sınıfların değil, orta sınıfın da bu markalara olan ilgisini artırıyor. Son yıllarda "yeni zenginler" olarak tanımlanan grup, gelir eşitsizliğinin büyüdüğü toplumlardaki bu eğilimin örneklerinden biri. Lüks markalara olan talebin sadece zenginlerle sınırlı kalmaması, ekonomik farklılıkların daha görünür hale gelmesiyle bağlantılıdır. Orta sınıf, genellikle prestijli markaların daha ulaşılabilir modellerine yöneliyor, ancak bu da toplumsal sınıf farklarını daha belirgin hale getiriyor.

Bazı araştırmalar, gelir eşitsizliğinin arttığı toplumlarda marka sadakatinin daha fazla olduğunu gösteriyor. Yüksek gelirli bireyler, yalnızca kendilerine prestij kazandırmakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal medyada daha fazla görünürlük elde etmek için markaları birer araç olarak kullanıyorlar. Bu durum, marka tüketimini sadece ihtiyaçtan ziyade, toplumsal bir ihtiyaç olarak tanımlıyor.

   Marka düşkünlüğünün, özellikle gelir eşitsizliğinin olduğu toplumlarda bir diğer yan etkisi de sosyal ayrımın daha belirgin hale gelmesidir. Gelir grubundaki farklar, sadece ekonomik anlamda değil, bireylerin sosyal statülerini belirleyen bir gösterge haline geliyor. Lüks markaların sahip olduğu prestij, toplumsal bir fark yaratırken, daha düşük gelirli bireyler, bu tür markalara sahip olmanın hayalini kurarak, kendi sosyal kimliklerini inşa etmeye çalışıyorlar.

Türkiye’deki büyük şehirlerde, özellikle zengin semtlerde, lüks markaların öne çıkması ve bu markaların sadece “zenginlere” ait olarak görülmesi, bir yandan sosyo-ekonomik ayrımcılığın derinleşmesine yol açabiliyor. Markaların sağladığı prestij, daha çok "başkalarına karşı" bir gösteriş aracı haline geliyor.

(Fatma Hatun Altıkardeş)


 

Kaynak: Fatma Hatun ALTIKARDEŞ

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.