İthalatçılar Çin yerine Türkiye’ye yöneldi

  Çin, uzun yıllar boyunca dünya ticaretinin merkezi haline gelmişti. Ancak, son yıllarda Çin ekonomisinde yaşanan yavaşlama, özellikle pandeminin etkileri ve yerel tüketim piyasasında azalma gibi faktörler, bu durumu değiştirdi. Ayrıca, Çin’in son dönemde yaşadığı lojistik zorluklar ve üretim maliyetlerinin artması, ithalatçıları alternatif üretim merkezlerine yönlendirdi. Bu durum, Türkiye'nin gelişen üretim altyapısı ve düşük iş gücü maliyetleri ile cazip bir alternatif haline gelmesine yol açtı.

Türkiye, son yıllarda hızla artan üretim kapasitesi, jeopolitik avantajları ve güçlü lojistik altyapısıyla dikkat çekiyor. Avrupa ve Orta Doğu arasındaki stratejik konumu, ülkenin tedarik zincirindeki önemli bir aktör olmasına olanak tanıyor. Türkiye, gıda, tekstil, otomotiv yedek parça ve elektronik gibi birçok sektörde üretim yapabilme yeteneğiyle ithalatçıların dikkatini çekiyor. Ayrıca, Türkiye’nin güçlü sanayi altyapısı ve genç, dinamik iş gücü, maliyet avantajı sağlıyor.

2024 ve 2025 yıllarında yapılan ticaret analizlerine göre, Çin’den Türkiye’ye yönelen ithalatçıların sayısı önemli bir artış gösterdi. Özellikle Avrupa Birliği ülkeleri ve Ortadoğu’dan birçok ithalatçı, Çin yerine Türkiye’den ürün temin etmeye başladı. 2024 yılı itibarıyla, Türk ihracatının yüzde 30 oranında bir artış gösterdiği raporlandı. Türkiye'nin güçlü üretim ve lojistik alt yapısının yanı sıra, döviz kuru avantajı da ithalatçılar için cazip bir seçenek sunuyor.

Türkiye’nin üretim alanlarında yoğunlaştığı sektörler arasında otomotiv, beyaz eşya, tekstil, gıda ve inşaat malzemeleri ön plana çıkıyor. Özellikle Avrupa’daki ithalatçılar, Türk ürünlerinin kalite ve fiyat dengesiyle büyük bir avantaj sağladığını belirtiyorlar. Avrupa pazarında Türk tekstil ürünlerinin daha fazla talep görmesi ve Türk gıda ürünlerinin gıda güvenliği standartlarına uygunluk göstermesi, bu dönüşümün temel sebepleri arasında yer alıyor.

Türk tedarik zinciri, Çin'e kıyasla daha kısa ve etkili bir sevkiyat süresi sunuyor. Bunun yanı sıra, Türkiye'nin liman altyapısı ve karayolu bağlantıları, ürünlerin hızlı bir şekilde Avrupa pazarına ulaşmasını sağlıyor. Ayrıca, Türkiye'nin serbest ticaret anlaşmalarına sahip olduğu ülkelerle olan ilişkileri, ithalatçılar için büyük bir avantaj oluşturuyor.

Özellikle Avrupa ve Orta Doğu’dan gelen ithalatçılar, Türkiye’nin döviz kuru avantajından da faydalanarak maliyetlerini düşürme fırsatı buluyor. Türkiye’nin, sanayi ve ticaret odaklı politikaları ile birçok alanda üretim kapasitesini artırması, ithalatçılar için çeşitlilik ve daha rekabetçi fiyatlar anlamına geliyor.

Gelecek yıllarda, Çin’in küresel ticaretteki ağırlığının azalması, Türkiye'nin ise yükselen bir ticaret merkezi olarak daha fazla söz sahibi olmasına neden olabilir. Ancak bu değişim, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda küresel ticaretin genel yapısı için de büyük bir dönüşüm anlamına geliyor. İthalatçılar, artan maliyetleri ve Çin’in yaşadığı ekonomik zorlukları göz önünde bulundurarak, tedarik zincirlerini çeşitlendirmek ve daha kısa lojistik yolları tercih etmek için Türkiye’yi değerlendirmeye devam edecek.

Bununla birlikte, Çin’in ticaret açısından hâlâ büyük bir pazar olduğu unutulmamalıdır. Ancak Türkiye’nin sunduğu avantajlar, pek çok ithalatçının uzun vadeli stratejilerinde bu ülkeye daha fazla yönelmesine yol açabilir.

İthalatçılara yönelik olarak, Türkiye’nin ticaret politikalarını daha da güçlendirmesi, üretim maliyetlerini daha rekabetçi hale getirmesi ve yenilikçi ürünlerle pazara girmesi büyük önem taşıyor. Ayrıca, Türk hükümetinin, daha fazla serbest ticaret anlaşması yapması ve altyapı projelerini hızlandırması, Türkiye'nin ithalatçıların gözünde daha cazip bir merkez haline gelmesine yardımcı olacaktır.

(Özkan Güngörmez)