Modernleşme, dijitalleşme ve küreselleşme süreçleri, Türkiye’nin köklü kültürel yapısını derinden etkiliyor. Geleneksel değerler her geçen gün daha fazla unutuluyor.
Haber Giriş Tarihi: 06.07.2025 16:09
Haber Güncellenme Tarihi: 06.07.2025 16:09
Kaynak:
Özkan GÜNGÖRMEZ
Türkiye’de son yıllarda toplumsal yaşamda hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. Artık birçok insan için geleneksel ritüeller, bayram alışkanlıkları ve kültürel miras sadece nostaljik bir anıdan ibaret hale gelmeye başladı. Kültürel erozyon, özellikle büyük şehirlerde ve genç kuşakta daha belirgin şekilde hissediliyor.
Yapılan araştırmalar, gençlerin büyük bir kısmının halk müziğine ve yerli kültürel öğelere ilgi göstermediğini ortaya koyuyor. Geçmişte kuşaktan kuşağa aktarılan türkü ve destanlar, artık sadece belirli yaş gruplarında ve kırsal kesimlerde yaşatılıyor. Gençler arasında yabancı müzik türlerinin ve dijital fenomenlerin etkisi çok daha güçlü.
Bu değişim, kültürel bellekte ciddi boşluklara yol açıyor. Yerel sanatçılar, halk ozanları ya da geleneksel kıyafetler genç kuşak için yabancılaşan kavramlara dönüşüyor.
Bayram sabahları büyüklerin ellerini öpmek, komşularla tatlı paylaşmak ya da ailece yapılan yemek sofraları yerini, tatil planlarına ve sosyal medyada paylaşım yapmaya bıraktı. Özellikle şehir yaşamında, bu tür geleneksel davranışların giderek daha az uygulandığı gözlemleniyor.
Kırsalda hâlâ bazı geleneklerin yaşatıldığı görülse de, teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte oradaki kültürel dokular da zayıflamaya başladı.
Son yıllarda eğitim politikalarında yaşanan değişimle birlikte, kültürel içeriklerde de önemli kaymalar yaşanıyor. Geleneksel edebi metinler, yerel sanatlar ve halk hikâyeleri müfredatta daha az yer buluyor. Bunun yerine, daha merkezi ve belirli değerler etrafında şekillenen içerikler öne çıkıyor.
Bu durum, farklı bölgelerde var olan kültürel zenginliğin yeterince yansıtılamamasına neden oluyor.
Kültürel ifade alanlarından biri olan festivaller ve konserler de son yıllarda çeşitli gerekçelerle iptal ediliyor veya sınırlandırılıyor. Bu kısıtlamalar, özellikle gençlerin sanatsal üretim ve katılım alanlarını daraltıyor. Yerel festivallerin azalmasıyla birlikte, kültürel üretim çeşitliliği de zarar görüyor.
Kültürel erozyonun önüne geçilebilmesi için toplumun her kesiminde farkındalık oluşturulması gerekiyor. Eğitimde kültürel mirasa daha fazla yer verilmesi, dijital platformlarda geleneksel öğelerin daha çok tanıtılması ve yerel etkinliklerin desteklenmesi bu süreci yavaşlatabilir.
Kültür, sadece geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğe bırakılacak en önemli miraslardan biridir. Bu mirası yaşatmak için her bireyin ve kurumun üzerine düşen sorumluluklar bulunuyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Kültürel Erozyon: Geleneksel Değerler Kayboluyor
Modernleşme, dijitalleşme ve küreselleşme süreçleri, Türkiye’nin köklü kültürel yapısını derinden etkiliyor. Geleneksel değerler her geçen gün daha fazla unutuluyor.
Türkiye’de son yıllarda toplumsal yaşamda hızlı bir dönüşüm yaşanıyor. Artık birçok insan için geleneksel ritüeller, bayram alışkanlıkları ve kültürel miras sadece nostaljik bir anıdan ibaret hale gelmeye başladı. Kültürel erozyon, özellikle büyük şehirlerde ve genç kuşakta daha belirgin şekilde hissediliyor.
Yapılan araştırmalar, gençlerin büyük bir kısmının halk müziğine ve yerli kültürel öğelere ilgi göstermediğini ortaya koyuyor. Geçmişte kuşaktan kuşağa aktarılan türkü ve destanlar, artık sadece belirli yaş gruplarında ve kırsal kesimlerde yaşatılıyor. Gençler arasında yabancı müzik türlerinin ve dijital fenomenlerin etkisi çok daha güçlü.
Bu değişim, kültürel bellekte ciddi boşluklara yol açıyor. Yerel sanatçılar, halk ozanları ya da geleneksel kıyafetler genç kuşak için yabancılaşan kavramlara dönüşüyor.
Bayram sabahları büyüklerin ellerini öpmek, komşularla tatlı paylaşmak ya da ailece yapılan yemek sofraları yerini, tatil planlarına ve sosyal medyada paylaşım yapmaya bıraktı. Özellikle şehir yaşamında, bu tür geleneksel davranışların giderek daha az uygulandığı gözlemleniyor.
Kırsalda hâlâ bazı geleneklerin yaşatıldığı görülse de, teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte oradaki kültürel dokular da zayıflamaya başladı.
Son yıllarda eğitim politikalarında yaşanan değişimle birlikte, kültürel içeriklerde de önemli kaymalar yaşanıyor. Geleneksel edebi metinler, yerel sanatlar ve halk hikâyeleri müfredatta daha az yer buluyor. Bunun yerine, daha merkezi ve belirli değerler etrafında şekillenen içerikler öne çıkıyor.
Bu durum, farklı bölgelerde var olan kültürel zenginliğin yeterince yansıtılamamasına neden oluyor.
Kültürel ifade alanlarından biri olan festivaller ve konserler de son yıllarda çeşitli gerekçelerle iptal ediliyor veya sınırlandırılıyor. Bu kısıtlamalar, özellikle gençlerin sanatsal üretim ve katılım alanlarını daraltıyor. Yerel festivallerin azalmasıyla birlikte, kültürel üretim çeşitliliği de zarar görüyor.
Kültürel erozyonun önüne geçilebilmesi için toplumun her kesiminde farkındalık oluşturulması gerekiyor. Eğitimde kültürel mirasa daha fazla yer verilmesi, dijital platformlarda geleneksel öğelerin daha çok tanıtılması ve yerel etkinliklerin desteklenmesi bu süreci yavaşlatabilir.
Kültür, sadece geçmişin bir yansıması değil, aynı zamanda geleceğe bırakılacak en önemli miraslardan biridir. Bu mirası yaşatmak için her bireyin ve kurumun üzerine düşen sorumluluklar bulunuyor.
(Özkan Güngörmez)
Kaynak: Özkan GÜNGÖRMEZ
En Çok Okunan Haberler