Psikolojik faktörlerin obezite üzerindeki etkisi, son yıllarda yapılan araştırmalarla giderek daha fazla gündeme gelmektedir. Obezite, yalnızca fiziksel sağlık açısından bir sorun oluşturmakla kalmıyor; aynı zamanda bireylerin psikolojisini de derinden etkiliyor. Bununla birlikte, psikolojik durumların da obezitenin temel sebepleri arasında yer aldığı ortaya konmuştur.
Haber Giriş Tarihi: 19.05.2025 11:56
Haber Güncellenme Tarihi: 19.05.2025 11:57
Kaynak:
Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre, obezite oranları dünya genelinde artış göstermekte ve bu durum özellikle gelişmiş ülkelerde daha belirgin hale gelmektedir. Ancak yapılan araştırmalar, artan obezite vakalarının yalnızca yanlış beslenme alışkanlıklarıyla açıklanamayacağını göstermektedir. Stres, anksiyete, depresyon ve travmatik yaşam deneyimleri gibi birçok psikolojik faktör, bireylerde kilo alımına doğrudan ve dolaylı şekilde katkıda bulunabilmektedir.
Harvard Üniversitesi tarafından 2022 yılında yürütülen bir araştırmaya göre, kronik stres obeziteye yol açan en önemli psikolojik faktörlerden biridir. Araştırma, stres altındaki bireylerin, yüksek kalorili ve şeker açısından zengin gıdalara yönelme eğiliminde olduğunu ortaya koymuştur. Uzmanlar, bu tür yiyeceklerin tüketiminin beyindeki ödül mekanizmasını harekete geçirdiğini, bireylerin kısa süreliğine rahatlama hissettiğini ve bunun düzenli bir alışkanlığa dönüşebileceğini belirtmektedir. Aynı araştırma kapsamında, uzun süreli stresin kortizol hormonu seviyelerini artırarak yağ depolanmasını hızlandırdığına da dikkat çekilmiştir.
Bunun yanı sıra depresyonun, bireylerde yeme davranışlarını değiştirerek aşırı yemek yeme veya tersine yemek tüketme alışkanlığı geliştirme olasılığını artırdığı görülmektedir. Depresif duygularıyla baş etmek amacıyla sürekli atıştırmalıklara yönelen bireylerde kilo alımı sıkça gözlemlenmiştir. Ayrıca travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle de kilo kontrolü zorlaşabilmektedir. Türkiye'de yapılan bir çalışmada, travmayı takip eden süreçte bireylerin yüzde 40'ının aşırı kilo almaya yatkın hale geldiği tespit edilmiştir.
Uzmanlar, psikolojik sağlık sorunlarının yalnızca obeziteyi tetiklemekle kalmadığını, aynı zamanda obezitenin de bireylerde psikolojik sorunlara neden olduğunu vurgulamaktadır. Obeziteye bağlı bedensel görünüm kaygısı, özgüven eksikliği ve sosyal izolasyon gibi durumlar, kişileri çözümsüz bir döngünün içine sokmaktadır.
Bu bağlamda, çözüm önerilerine odaklanıldığında hem psikolojik hem de fiziksel sağlığı hedef alan bütüncül yaklaşımların önemi ön plana çıkmaktadır. Özellikle terapi desteği ile sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırıldığı programlar, obezite tedavisinde etkili sonuçlar üretmektedir. Ayrıca mindfulness gibi farkındalık temelli uygulamalar stresin kontrol altında tutulmasında destekleyici bir rol oynayabilir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Psikolojik etkenler obeziteyi tetikliyor
Psikolojik faktörlerin obezite üzerindeki etkisi, son yıllarda yapılan araştırmalarla giderek daha fazla gündeme gelmektedir. Obezite, yalnızca fiziksel sağlık açısından bir sorun oluşturmakla kalmıyor; aynı zamanda bireylerin psikolojisini de derinden etkiliyor. Bununla birlikte, psikolojik durumların da obezitenin temel sebepleri arasında yer aldığı ortaya konmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre, obezite oranları dünya genelinde artış göstermekte ve bu durum özellikle gelişmiş ülkelerde daha belirgin hale gelmektedir. Ancak yapılan araştırmalar, artan obezite vakalarının yalnızca yanlış beslenme alışkanlıklarıyla açıklanamayacağını göstermektedir. Stres, anksiyete, depresyon ve travmatik yaşam deneyimleri gibi birçok psikolojik faktör, bireylerde kilo alımına doğrudan ve dolaylı şekilde katkıda bulunabilmektedir.
Harvard Üniversitesi tarafından 2022 yılında yürütülen bir araştırmaya göre, kronik stres obeziteye yol açan en önemli psikolojik faktörlerden biridir. Araştırma, stres altındaki bireylerin, yüksek kalorili ve şeker açısından zengin gıdalara yönelme eğiliminde olduğunu ortaya koymuştur. Uzmanlar, bu tür yiyeceklerin tüketiminin beyindeki ödül mekanizmasını harekete geçirdiğini, bireylerin kısa süreliğine rahatlama hissettiğini ve bunun düzenli bir alışkanlığa dönüşebileceğini belirtmektedir. Aynı araştırma kapsamında, uzun süreli stresin kortizol hormonu seviyelerini artırarak yağ depolanmasını hızlandırdığına da dikkat çekilmiştir.
Bunun yanı sıra depresyonun, bireylerde yeme davranışlarını değiştirerek aşırı yemek yeme veya tersine yemek tüketme alışkanlığı geliştirme olasılığını artırdığı görülmektedir. Depresif duygularıyla baş etmek amacıyla sürekli atıştırmalıklara yönelen bireylerde kilo alımı sıkça gözlemlenmiştir. Ayrıca travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle de kilo kontrolü zorlaşabilmektedir. Türkiye'de yapılan bir çalışmada, travmayı takip eden süreçte bireylerin yüzde 40'ının aşırı kilo almaya yatkın hale geldiği tespit edilmiştir.
Uzmanlar, psikolojik sağlık sorunlarının yalnızca obeziteyi tetiklemekle kalmadığını, aynı zamanda obezitenin de bireylerde psikolojik sorunlara neden olduğunu vurgulamaktadır. Obeziteye bağlı bedensel görünüm kaygısı, özgüven eksikliği ve sosyal izolasyon gibi durumlar, kişileri çözümsüz bir döngünün içine sokmaktadır.
Bu bağlamda, çözüm önerilerine odaklanıldığında hem psikolojik hem de fiziksel sağlığı hedef alan bütüncül yaklaşımların önemi ön plana çıkmaktadır. Özellikle terapi desteği ile sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırıldığı programlar, obezite tedavisinde etkili sonuçlar üretmektedir. Ayrıca mindfulness gibi farkındalık temelli uygulamalar stresin kontrol altında tutulmasında destekleyici bir rol oynayabilir.
(Fatma Hatun Altıkardeş)
Kaynak: Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
En Çok Okunan Haberler