Kuraklık ve su kaynaklarının tükenme tehlikesi dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de ciddi bir tehdit oluşturuyor. Son veriler, Türkiye'deki baraj doluluk oranlarının son yirmi yılın en düşük seviyelerine indiğini gösteriyor. Uzmanlar, bu durumun önümüzdeki dönemde ciddi bir su krizine yol açabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Haber Giriş Tarihi: 10.06.2025 15:03
Haber Güncellenme Tarihi: 10.06.2025 15:04
Kaynak:
Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından sağlanan verilere göre, yağışlarda ülke genelinde belirgin bir düşüş gözleniyor. Özellikle sonbahar aylarında beklenen yağışlar bazı bölgelerde gerçekleşmezken, genel yağış miktarı geçen yıllara oranla yüzde 25 azalmış durumda. Bu düşüşün etkileri başta Marmara, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kendini hissettirmiş durumda. İstanbul gibi büyükşehirler, barajlarındaki doluluk oranlarının yüzde 30'un altına indiği kritik bir süreçten geçiyor.
Araştırmacılar bu konuya dair açıklamaları ise dikkat çekici. Karabay, suyun stratejik bir kaynak olduğunu vurgulayarak, yalnızca bireysel tüketimde değil, tarım ve sanayi alanında da su tasarrufunun hayati önem taşıdığını belirtti. Araştırmacı plansız şehirleşme, artan nüfus ve iklim krizinin etkilerinin bu düşüşte büyük rol oynadığını ifade ederken, alınması gereken önlemleri de sıraladı: “Kalkınma politikalarının su kaynaklarını koruyacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra, şehirlerdeki içme suyu altyapıları modernize edilmeli ve toplum genelinde su tasarrufu bilinci artırılmalıdır.”
Türkiye genelinde araştırmalara dayalı diğer bulgular da tehlikenin ciddiyetini destekliyor. WWF Türkiye'nin yayınladığı iklim raporuna göre, 2030 yılına kadar Türkiye’nin birçok şehri ciddi bir su stresi ile karşı karşıya kalabilir. Rapor, özellikle tarım arazilerinin sulanmasında kullanılan geleneksel yöntemlerin modern sulama sistemleri ile değiştirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Ayrıca uzmanlar, yeraltı su kaynaklarının aşırı tüketiminin engellenmesi gerektiğini de önemle vurguluyor.
Su krizinin yalnızca fiziksel etkilerle sınırlı kalmayacağını aktaran uzmanlar, bu durumun ekonomik ve sosyal sonuçlarının da olacağını belirtiyor. Tarımsal üretimin su kaynaklarına bağlı olduğu günümüzde kuraklığın etkisi gıda fiyatlarını doğrudan etkileyebilir. Bunun yanı sıra enerji üretiminde de su kaynaklarına bağımlı olan hidroelektrik santrallerinde verimliliğin düşebileceği öngörülüyor.
Hükümet kanadında ise krizle mücadele kapsamında çeşitli projeler gündeme geliyor. Yerli ve milli su teknolojileri üzerinde çalışmalar yapılırken, Atık Su Geri Kazanım Projeleri gibi girişimlerle hem sanayi hem de günlük kullanım için alternatif çözümler sunulmaya çalışılıyor. Ancak uzmanlar, projelerin uygulanmasında hız kazanılması gerektiğinin altını çiziyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Su krizi kapıda
Kuraklık ve su kaynaklarının tükenme tehlikesi dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de ciddi bir tehdit oluşturuyor. Son veriler, Türkiye'deki baraj doluluk oranlarının son yirmi yılın en düşük seviyelerine indiğini gösteriyor. Uzmanlar, bu durumun önümüzdeki dönemde ciddi bir su krizine yol açabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından sağlanan verilere göre, yağışlarda ülke genelinde belirgin bir düşüş gözleniyor. Özellikle sonbahar aylarında beklenen yağışlar bazı bölgelerde gerçekleşmezken, genel yağış miktarı geçen yıllara oranla yüzde 25 azalmış durumda. Bu düşüşün etkileri başta Marmara, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kendini hissettirmiş durumda. İstanbul gibi büyükşehirler, barajlarındaki doluluk oranlarının yüzde 30'un altına indiği kritik bir süreçten geçiyor.
Araştırmacılar bu konuya dair açıklamaları ise dikkat çekici. Karabay, suyun stratejik bir kaynak olduğunu vurgulayarak, yalnızca bireysel tüketimde değil, tarım ve sanayi alanında da su tasarrufunun hayati önem taşıdığını belirtti. Araştırmacı plansız şehirleşme, artan nüfus ve iklim krizinin etkilerinin bu düşüşte büyük rol oynadığını ifade ederken, alınması gereken önlemleri de sıraladı: “Kalkınma politikalarının su kaynaklarını koruyacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra, şehirlerdeki içme suyu altyapıları modernize edilmeli ve toplum genelinde su tasarrufu bilinci artırılmalıdır.”
Türkiye genelinde araştırmalara dayalı diğer bulgular da tehlikenin ciddiyetini destekliyor. WWF Türkiye'nin yayınladığı iklim raporuna göre, 2030 yılına kadar Türkiye’nin birçok şehri ciddi bir su stresi ile karşı karşıya kalabilir. Rapor, özellikle tarım arazilerinin sulanmasında kullanılan geleneksel yöntemlerin modern sulama sistemleri ile değiştirilmesi gerektiğine işaret ediyor. Ayrıca uzmanlar, yeraltı su kaynaklarının aşırı tüketiminin engellenmesi gerektiğini de önemle vurguluyor.
Su krizinin yalnızca fiziksel etkilerle sınırlı kalmayacağını aktaran uzmanlar, bu durumun ekonomik ve sosyal sonuçlarının da olacağını belirtiyor. Tarımsal üretimin su kaynaklarına bağlı olduğu günümüzde kuraklığın etkisi gıda fiyatlarını doğrudan etkileyebilir. Bunun yanı sıra enerji üretiminde de su kaynaklarına bağımlı olan hidroelektrik santrallerinde verimliliğin düşebileceği öngörülüyor.
Hükümet kanadında ise krizle mücadele kapsamında çeşitli projeler gündeme geliyor. Yerli ve milli su teknolojileri üzerinde çalışmalar yapılırken, Atık Su Geri Kazanım Projeleri gibi girişimlerle hem sanayi hem de günlük kullanım için alternatif çözümler sunulmaya çalışılıyor. Ancak uzmanlar, projelerin uygulanmasında hız kazanılması gerektiğinin altını çiziyor.
(Fatma Hatun Altıkardeş)
Kaynak: Fatma Hatun ALTIKARDEŞ
En Çok Okunan Haberler