Günümüzde bağımlılık, yalnızca sigara ya da alkol gibi maddelere yönelimle sınırlı kalmıyor; yeme davranışından teknolojiye, hatta spora kadar çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor. Peki her türden bağımlılığın arkasında aslında ortak bir mekanizma mı yatıyor? Uzmanlar, bağımlılıkların merkezinde dopamin adı verilen bir nörotransmitterin olduğunu vurguluyor.
Haber Giriş Tarihi: 05.03.2025 14:41
Haber Güncellenme Tarihi: 05.03.2025 14:41
Kaynak:
Dilvin ALTIKARDEŞ
Dopamin, beynimizin ödül sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Örneğin lezzetli bir yemek yediğinizde, keyifli bir aktivite gerçekleştirdiğinizde veya uzun zamandır beklediğiniz bir hediye aldığınızda dopamin seviyesi artar. Bu kimyasal artış, beynimizde tatmin ve mutluluk hissi yaratır. Ancak işler burada karmaşıklaşmaya başlar. Dopamin yalnızca anlık mutluluğu temsil etmekle kalmaz; aynı zamanda bu tür deneyimleri tekrar yaşama dürtüsünü de tetikler. İşte bağımlılığın temeli tam olarak bu noktada oluşur.
Bilim insanlarının yaptığı son araştırmalar, bağımlılık davranışları sergileyen bireylerin beynindeki dopamin sisteminin hassas bir dengeye sahip olmadığını ortaya koymuştur. Örneğin, kronik olarak sigara veya alkol kullanan bireylerde dopamin reseptörlerinde azalmalar kayıt altına alınmıştır. Bu durum, kişinin aynı haz duygusunu tekrar yakalamak için daha fazla uyarana ihtiyaç duymasına neden oluyor. Bir başka deyişle, beynimiz bağımlılık oluşturan davranışlara maruz kaldıkça bu nörotransmitterin sistemine karşı duyarsızlaşmaya başlayabilir.
Teknolojik bağımlılıklar da dopamin bağlamında oldukça dikkat çekicidir. Sosyal medyada bir gönderiye gelen beğeniler, oyun oynarken kazanılan bir başarı ya da sürekli gelen bildirimler, hepsi kısa süreli dopamin patlamaları oluşturur. Ancak bu patlamalar, uzun vadede beynin kimyasal yapısını etkileyerek kullanıcıda daha fazla vakit geçirme dürtüsüne yol açar.
Bilimsel araştırmalar, düzenli spor aktiviteleri ve sağlıklı sosyal etkileşimlerin dopamin sistemini dengede tutmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir. Ayrıca bilinçli farkındalık egzersizleriyle kişinin kendini dışsal ödüllerden ziyade içsel motivasyonlarla tatmin etmesi sağlanabilir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Tüm bağımlılıkların temelinde dopamin yatıyor!
Günümüzde bağımlılık, yalnızca sigara ya da alkol gibi maddelere yönelimle sınırlı kalmıyor; yeme davranışından teknolojiye, hatta spora kadar çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor. Peki her türden bağımlılığın arkasında aslında ortak bir mekanizma mı yatıyor? Uzmanlar, bağımlılıkların merkezinde dopamin adı verilen bir nörotransmitterin olduğunu vurguluyor.
Dopamin, beynimizin ödül sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Örneğin lezzetli bir yemek yediğinizde, keyifli bir aktivite gerçekleştirdiğinizde veya uzun zamandır beklediğiniz bir hediye aldığınızda dopamin seviyesi artar. Bu kimyasal artış, beynimizde tatmin ve mutluluk hissi yaratır. Ancak işler burada karmaşıklaşmaya başlar. Dopamin yalnızca anlık mutluluğu temsil etmekle kalmaz; aynı zamanda bu tür deneyimleri tekrar yaşama dürtüsünü de tetikler. İşte bağımlılığın temeli tam olarak bu noktada oluşur.
Bilim insanlarının yaptığı son araştırmalar, bağımlılık davranışları sergileyen bireylerin beynindeki dopamin sisteminin hassas bir dengeye sahip olmadığını ortaya koymuştur. Örneğin, kronik olarak sigara veya alkol kullanan bireylerde dopamin reseptörlerinde azalmalar kayıt altına alınmıştır. Bu durum, kişinin aynı haz duygusunu tekrar yakalamak için daha fazla uyarana ihtiyaç duymasına neden oluyor. Bir başka deyişle, beynimiz bağımlılık oluşturan davranışlara maruz kaldıkça bu nörotransmitterin sistemine karşı duyarsızlaşmaya başlayabilir.
Teknolojik bağımlılıklar da dopamin bağlamında oldukça dikkat çekicidir. Sosyal medyada bir gönderiye gelen beğeniler, oyun oynarken kazanılan bir başarı ya da sürekli gelen bildirimler, hepsi kısa süreli dopamin patlamaları oluşturur. Ancak bu patlamalar, uzun vadede beynin kimyasal yapısını etkileyerek kullanıcıda daha fazla vakit geçirme dürtüsüne yol açar.
Bilimsel araştırmalar, düzenli spor aktiviteleri ve sağlıklı sosyal etkileşimlerin dopamin sistemini dengede tutmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir. Ayrıca bilinçli farkındalık egzersizleriyle kişinin kendini dışsal ödüllerden ziyade içsel motivasyonlarla tatmin etmesi sağlanabilir.
(Dilvin Altıkardeş)
Kaynak: Dilvin ALTIKARDEŞ
En Çok Okunan Haberler