Türkiye'nin birçok şehri son yıllarda artan hava kirliliği ile mücadele ediyor. Çevresel kirlilik, nüfus yoğunluğu, plansız kentleşme ve fosil yakıt tüketiminin artışı, temiz hava hakkını ciddi şekilde tehdit ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) belirlediği hava kalitesi standartlarına göre yapılan son araştırmalar, Türkiye’nin özellikle büyük şehirlerinde kritik seviyelerde kirlilik yaşandığını gözler önüne seriyor.
Haber Giriş Tarihi: 29.10.2025 17:11
Haber Güncellenme Tarihi: 29.10.2025 17:11
Kaynak:
Sema Yüksel Güngörmez
Çevre Mühendisleri Odası tarafından yayımlanan 2023 Hava Kalitesi Raporu’na göre, Türkiye'deki şehirlerin yaklaşık %65'inin PM2.5 ve PM10 partikül oranları, DSÖ’nün sınır değerlerini aşıyor. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol kentlerde hava kirliliği kaynaklı sağlık sorunlarının artış gösterdiği belirtiliyor. Yalnızca bu üç şehirde değil, sanayi bölgeleri ve yoğun trafik ağına sahip illerde de benzer bir tablo hakim. Raporda, Marmara ve Ege bölgelerinde kükürt dioksit (SO2) ve azot oksit (NOx) oranlarının yüksek olduğu; İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise başta PM10 olmak üzere toz ve diğer zararlı partiküllerin yoğunlaşıp halk sağlığını tehdit ettiği vurgulanıyor.
Uzmanlar, hem bireysel yaşam kalitesine hem de genel halk sağlığına olumsuz etki eden bu durumun önlenebilmesi için bir dizi çözüm önerisi sunuyor. İlk olarak, kömür gibi fosil yakıtların kullanımına yönelik ciddi kısıtlamaların getirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Bunun yanı sıra yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin artırılması gerektiği de sıkça dile getiriliyor. Toplu taşıma ağının genişletilmesi, karbon emisyonunu azaltacak projelerin hayata geçirilmesi ve yeşil alanların artırılması gibi çözümler, uzmanların listesinde başı çekiyor. Ancak bu adımların uygulanabilmesi için yasal düzenlemeler ve toplumsal farkındalık çalışmalarının eş zamanlı olarak ilerletilmesi gerektiği belirtiliyor.
Halk sağlığı üzerindeki etkiler ise her geçen gün daha da belirginleşiyor. Türk Toraks Derneği’nin geçtiğimiz yıl yayımladığı raporda, hava kirliliğine bağlı olarak özellikle akciğer kanseri vakalarının artış gösterdiği açıklandı. Bunun yanı sıra kalp-damar hastalıkları, astım gibi solunum problemleri ve erken ölümlerin sayısında ciddi bir yükselişe dikkat çekildi. DSÖ ise dünya genelindeki ölümlerin %9’unun direkt olarak hava kirliliğine bağlı olduğunu açıklamışken, Türkiye bu oranın üzerinde seyreden ülkeler arasında yer alıyor.
Hava kirliliğiyle mücadelede bireylerin de üzerine düşen sorumluluklar var. Geri dönüşüm bilincinin artırılması, bireysel araç kullanımının azaltılarak toplu taşımanın tercih edilmesi gibi adımlar, uzmanlara göre uzun vadede faydalı sonuçlar verebilir. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve çevre bilinci eğitiminin yaygınlaştırılması da kritik önem taşıyor.
Türkiye’nin pek çok şehrinde artık alarm seviyesine ulaşan hava kirliliği sorunu çözüm bekliyor. Daha temiz bir hava için yalnızca devlet kurumlarının veya akademik çalışmalardan elde edilen verilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin adım atması gerekiyor. Ancak bu şekilde, gelecekte sağlıklı bir çevrede yaşama umudu korunabilir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Türkiye’de temiz hava kalmadı
Türkiye'nin birçok şehri son yıllarda artan hava kirliliği ile mücadele ediyor. Çevresel kirlilik, nüfus yoğunluğu, plansız kentleşme ve fosil yakıt tüketiminin artışı, temiz hava hakkını ciddi şekilde tehdit ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) belirlediği hava kalitesi standartlarına göre yapılan son araştırmalar, Türkiye’nin özellikle büyük şehirlerinde kritik seviyelerde kirlilik yaşandığını gözler önüne seriyor.
Çevre Mühendisleri Odası tarafından yayımlanan 2023 Hava Kalitesi Raporu’na göre, Türkiye'deki şehirlerin yaklaşık %65'inin PM2.5 ve PM10 partikül oranları, DSÖ’nün sınır değerlerini aşıyor. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropol kentlerde hava kirliliği kaynaklı sağlık sorunlarının artış gösterdiği belirtiliyor. Yalnızca bu üç şehirde değil, sanayi bölgeleri ve yoğun trafik ağına sahip illerde de benzer bir tablo hakim. Raporda, Marmara ve Ege bölgelerinde kükürt dioksit (SO2) ve azot oksit (NOx) oranlarının yüksek olduğu; İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise başta PM10 olmak üzere toz ve diğer zararlı partiküllerin yoğunlaşıp halk sağlığını tehdit ettiği vurgulanıyor.
Uzmanlar, hem bireysel yaşam kalitesine hem de genel halk sağlığına olumsuz etki eden bu durumun önlenebilmesi için bir dizi çözüm önerisi sunuyor. İlk olarak, kömür gibi fosil yakıtların kullanımına yönelik ciddi kısıtlamaların getirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Bunun yanı sıra yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin artırılması gerektiği de sıkça dile getiriliyor. Toplu taşıma ağının genişletilmesi, karbon emisyonunu azaltacak projelerin hayata geçirilmesi ve yeşil alanların artırılması gibi çözümler, uzmanların listesinde başı çekiyor. Ancak bu adımların uygulanabilmesi için yasal düzenlemeler ve toplumsal farkındalık çalışmalarının eş zamanlı olarak ilerletilmesi gerektiği belirtiliyor.
Halk sağlığı üzerindeki etkiler ise her geçen gün daha da belirginleşiyor. Türk Toraks Derneği’nin geçtiğimiz yıl yayımladığı raporda, hava kirliliğine bağlı olarak özellikle akciğer kanseri vakalarının artış gösterdiği açıklandı. Bunun yanı sıra kalp-damar hastalıkları, astım gibi solunum problemleri ve erken ölümlerin sayısında ciddi bir yükselişe dikkat çekildi. DSÖ ise dünya genelindeki ölümlerin %9’unun direkt olarak hava kirliliğine bağlı olduğunu açıklamışken, Türkiye bu oranın üzerinde seyreden ülkeler arasında yer alıyor.
Hava kirliliğiyle mücadelede bireylerin de üzerine düşen sorumluluklar var. Geri dönüşüm bilincinin artırılması, bireysel araç kullanımının azaltılarak toplu taşımanın tercih edilmesi gibi adımlar, uzmanlara göre uzun vadede faydalı sonuçlar verebilir. Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve çevre bilinci eğitiminin yaygınlaştırılması da kritik önem taşıyor.
Türkiye’nin pek çok şehrinde artık alarm seviyesine ulaşan hava kirliliği sorunu çözüm bekliyor. Daha temiz bir hava için yalnızca devlet kurumlarının veya akademik çalışmalardan elde edilen verilerin değil, toplumun tüm kesimlerinin adım atması gerekiyor. Ancak bu şekilde, gelecekte sağlıklı bir çevrede yaşama umudu korunabilir.
(Sema Yüksel Güngörmez)
Kaynak: Sema Yüksel Güngörmez
En Çok Okunan Haberler