Doğal afetler, özellikle depremler, insan yaşamını tehdit eden en büyük risklerden biri olmaya devam ediyor. Ancak, son yıllarda inşaat sektöründe yaşanan teknolojik gelişmeler, bu riskleri en aza indirme konusunda umut vadediyor. Depreme dayanıklı yapı teknolojileri sayesinde can kayıplarının ve maddi zararların önüne geçmek artık daha mümkün hale geliyor.
Haber Giriş Tarihi: 22.03.2025 11:10
Haber Güncellenme Tarihi: 22.03.2025 11:10
Kaynak:
Ayşe CANDAN
Günümüzde depreme dayanıklı yapılar inşa edilirken kullanılan en yaygın yöntemlerden biri, esnek ve dayanıklı malzemelerin tercih edilmesi. Örneğin; yüksek dayanıklılığa sahip betonarmeden üretilen binalar, deprem yüklerini daha iyi karşılayarak yıkılma riskini minimize ediyor. Bunun yanında çelik destekli yapıların esnek tasarımları, enerjiyi absorbe edebilme özellikleriyle dikkat çekiyor.
Japonya başta olmak üzere deprem riski yüksek bölgelerde tercih edilen sismik izolatörler, bina temellerine yerleştirilen özel mekanizmalar sayesinde yapının zemindeki hareketlerden daha az etkilenmesini sağlıyor. Bu teknoloji; okullar, hastaneler ve köprüler gibi kritik yapılar için hayati bir rol oynamakta.
Yapılar artık sadece fiziksel güçlere değil, aynı zamanda akıllı teknolojiler sayesinde depreme karşı proaktif önlemlere sahip olabiliyor. Sensörler ve IoT (Nesnelerin İnterneti) cihazları, olası bir depremin ilk belirtilerini algılayarak erken uyarı sistemlerini devreye sokuyor. Örneğin; bu sistemler sayesinde binalardaki asansörler otomatik olarak durduruluyor veya doğal gaz hatları kesiliyor.
Ayrıca 3D yazıcılar kullanılarak üretilen modüler yapı elemanları, sadece hızlı inşa süreçleri sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ölçümlere milimetrik hassasiyetle uyduğu için sismik performansı artırıyor. Bu tür yenilikçi yöntemlerin özellikle afet sonrası geçici barınma çözümlerinde de önemli rol oynadığı görülüyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmada, sismik izolatörlerle donatılmış yapıların geleneksel binalara kıyasla yüzde 80 daha az hasar aldığı tespit edildi. Bununla birlikte Türkiye’de yapılan bazı saha çalışmaları, yetersiz zemin etüdü veya inşaat süreçlerinde yapılan hataların sonuçlarının çok ağır olduğunu göstermektedir. Uzmanlar, deprem bölgelerinde inşaat mühendisliği standartlarına uygun olmayan yapıların felaket riskini ciddi oranda artırdığına dikkat çekiyor.
Ancak yenilikçi yaklaşımlar umut veriyor. Örneğin; Stanford Üniversitesi’nde geliştirilen bir prototip binanın, 7.0 büyüklüğünde bir deprem simülasyonunda neredeyse hiç hasar almadığı gözlemlendi. Bu başarıda kullanılan anahtar teknik ise yapı temeline entegre edilen enerji emici sistemler ile hafif ve dayanıklı malzeme kombinasyonu oldu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yeni yapı teknolojileri hayat kurtarıyor
Doğal afetler, özellikle depremler, insan yaşamını tehdit eden en büyük risklerden biri olmaya devam ediyor. Ancak, son yıllarda inşaat sektöründe yaşanan teknolojik gelişmeler, bu riskleri en aza indirme konusunda umut vadediyor. Depreme dayanıklı yapı teknolojileri sayesinde can kayıplarının ve maddi zararların önüne geçmek artık daha mümkün hale geliyor.
Günümüzde depreme dayanıklı yapılar inşa edilirken kullanılan en yaygın yöntemlerden biri, esnek ve dayanıklı malzemelerin tercih edilmesi. Örneğin; yüksek dayanıklılığa sahip betonarmeden üretilen binalar, deprem yüklerini daha iyi karşılayarak yıkılma riskini minimize ediyor. Bunun yanında çelik destekli yapıların esnek tasarımları, enerjiyi absorbe edebilme özellikleriyle dikkat çekiyor.
Japonya başta olmak üzere deprem riski yüksek bölgelerde tercih edilen sismik izolatörler, bina temellerine yerleştirilen özel mekanizmalar sayesinde yapının zemindeki hareketlerden daha az etkilenmesini sağlıyor. Bu teknoloji; okullar, hastaneler ve köprüler gibi kritik yapılar için hayati bir rol oynamakta.
Yapılar artık sadece fiziksel güçlere değil, aynı zamanda akıllı teknolojiler sayesinde depreme karşı proaktif önlemlere sahip olabiliyor. Sensörler ve IoT (Nesnelerin İnterneti) cihazları, olası bir depremin ilk belirtilerini algılayarak erken uyarı sistemlerini devreye sokuyor. Örneğin; bu sistemler sayesinde binalardaki asansörler otomatik olarak durduruluyor veya doğal gaz hatları kesiliyor.
Ayrıca 3D yazıcılar kullanılarak üretilen modüler yapı elemanları, sadece hızlı inşa süreçleri sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda ölçümlere milimetrik hassasiyetle uyduğu için sismik performansı artırıyor. Bu tür yenilikçi yöntemlerin özellikle afet sonrası geçici barınma çözümlerinde de önemli rol oynadığı görülüyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmada, sismik izolatörlerle donatılmış yapıların geleneksel binalara kıyasla yüzde 80 daha az hasar aldığı tespit edildi. Bununla birlikte Türkiye’de yapılan bazı saha çalışmaları, yetersiz zemin etüdü veya inşaat süreçlerinde yapılan hataların sonuçlarının çok ağır olduğunu göstermektedir. Uzmanlar, deprem bölgelerinde inşaat mühendisliği standartlarına uygun olmayan yapıların felaket riskini ciddi oranda artırdığına dikkat çekiyor.
Ancak yenilikçi yaklaşımlar umut veriyor. Örneğin; Stanford Üniversitesi’nde geliştirilen bir prototip binanın, 7.0 büyüklüğünde bir deprem simülasyonunda neredeyse hiç hasar almadığı gözlemlendi. Bu başarıda kullanılan anahtar teknik ise yapı temeline entegre edilen enerji emici sistemler ile hafif ve dayanıklı malzeme kombinasyonu oldu.
(Ayşe Candan)
Kaynak: Ayşe CANDAN
En Çok Okunan Haberler