SON DAKİKA
Hava Durumu

AK Parti Yıldırım Belediye Başkan aday adayı İsmail Hakkı Edebali: 'Kenti, kentlilerle yönetmeliyiz'

Dikey bir hiyerarşi sıralamasına göre şekillenen yönetim anlayışının başarılı olamayacağını söyleyen AK Parti Yıldırım Belediye Başkan Aday

Haber Giriş Tarihi: 18.11.2013 23:03
Haber Güncellenme Tarihi: 19.11.2013 00:03
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Dikey bir hiyerarşi sıralamasına göre şekillenen yönetim anlayışının başarılı olamayacağını söyleyen AK Parti Yıldırım Belediye Başkan Aday Adayı İsmail Hakkı Edebali, vatandaşı dinleyerek gerçekleştirmek istediği hedeflerini gazetemize anlattı. Siyaseti, herkesin üzerine düşeni yapması gereken bir takım oyunu olarak nitelendiren Edebali, katılımcı bir politika benimsediğini şu sözlerle açıkladı: “Vatandaşlarımızı dinlememiz lazım. Zira bizim yönetim anlayışımız buyurgan bir yönetim anlayışı olmayacak. Müzakereci, yani yönetişim dediğimiz bir kavram var. Siz o yönetişimin içerisinde halkı paydaş yaparsanız, sivil toplum kuruluşları söz sahibiyse, akademik odalar, toplumun kanaat önderleri, muhtarlar, kendi teşkilatınız söz sahibiyse siz orada başarılı olabilirsiniz… Bunun dışındaki yönetim anlayışı yönetişim değil, yönetimdir. Yani dikey bir hiyerarşi, şematik olarak başkan, başkan yardımcısı, onun altındakiler ve en altta halk var. Ama böyle bir anlayış bizi başarılı kılmaz. Yönetişim dediğimiz kavramda da yönetim dediğimiz şematik yapı yataydır. Herkes söz sahibidir ve başta da halk… Dolayısıyla ben bir takım oyuncusu olarak hep siyasetin içerisinde yer aldım.”

Ailemizin siyasi geçmişi Milli Selamet Partisi ile başlıyor. Babam Ağrı’da tanına bir âlim olduğu için Erbakan Hoca ne zaman Ağrı’ya gelse babamla beraber gezerdi. İlk siyasi rozetimi Erbakan hoca takmıştır. Milli Selamet Partisi’nin rozetini taktı. O rozet yıllarca hatıra olarak kaldı bende…

İnsanı nesne gören anlayış hep kaybetti, insan aktif öznedir… Genetik kodlarımızda da bu var. Şeyh Edebali’nin Osmangazi’ye bir nasihati var; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”. Bugün Avrupa birliğinin gelişmiş ülkelerinde insanın esas alındığı politikaları savunuyorlar. Oysa biz bunu yüzyıllar önce söylemişiz,

Röportaj: Canan Güleç

Önce sizi sizden dinleyerek başlayalım sohbetimize, kendinizi, ailenizi, eğitim yıllarınızı anlatır mısınız?

Aslında 1966 doğumluyum ama kimlikte 1970 yazıyor. Ağrı Hamur doğumluyum. İlkokulu köyde okudum. İlkokulu bitirdikten sonra bir yıl ara verdim. Babamın medresesi vardı.  Osmanlı usulü ders veriyordu, yaklaşık 300 tane öğrencisi vardı. Fıkıh, Tefsir, Kelam, Akaid alanlarında babam medresede müderrislik yapıyordu. Benim de medresede eğitim görmemi istiyordu babam, onun için beni ortaokula göndermedi. O sene Fıkıh dersleri aldım ama ben de gitmek istiyordum ortaokula. İmam hatip lisesi açılmıştı ve ben babamı ikna ettim. Kışın imam hatipte yazın da medresede okuyayım dedim ve ikna ettim. 7 yıllık eğitim sonrasında Ağrı İmam Hatip Lisesi’ni bitirdim. 1986 yılında Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü kazandım. Bu arada medresedeki eğitimim de devam etti. Kışın okuldayız, yazın da medresede babamın yanında Arapça dersleri görüyordum.

Daha üniversitedeyken de 1988’de Bursa’ya yerleştik. Yıldırım’a, Zümrütevler Mahallesi’nde ilk ikametgâhımızdı… 1990’da okulu bitirince ben de Bursa’ya geldim ve ticari hayatımıza başladık. Serbest mühendislik yaptım. Yıllarca projecilik yaptım. Proje denetçisiyim aynı zamanda… Daha sonra, yüksek lisans yapma isteğim de vardı ve şubesi burada kurulu olan Okan Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler alanında yüksek lisans yaptım. Yerel yönetimlerde de sertifika aldım. Tezimi de Avrupa Birliği sürecinde Kentsel dönüşüm üzerine verdim. Eğitim hayatımız bu… Kısaca evliyim, üç erkek evladım var, birisi üniversitede okuyor, birisi üniversiteye hazırlanıyor. Diğeri de ilköğretim üçüncü sınıfa gidiyor.

“İLK SİYASİ ROZETİMİ ERBAKAN HOCA TAKTI”

Peki, eğitim ve iş hayatı arasında siyasetle yollarınız nasıl kesişti?

Ailemizin siyasi geçmişi Milli Selamet Partisi ile başlıyor. Babam Ağrı’da tanına bir âlim olduğu için Erbakan Hoca ne zaman Ağrı’ya gelse babamla beraber gezerdi. İlk siyasi rozetimi Erbakan hoca takmıştır. Milli Selamet Partisi’nin rozetini taktı. O rozet yıllarca hatıra olarak kaldı bende…  Aktif olarak ise, Bursa’ya yerleştikten iki yıl sonra 92 yılında Refah Partisi Yıldırım İlçe Teşkilatı’nda görev aldım. İlçe başkanımız Mümin Demir’di… Sonra askerlik başladı, yedek subay olarak askere gittim. Bu arada askerlik biraz uzadı ve beş ayda teğmenlik yaparak askerliğimi tamamladım. Askerden dönünce yine projecilik ve mühendislik yapmaya devam ettim. Daha sonra AK Parti’nin kuruluşunda Kurucu Nilüfer İlçe Yöneticisi olarak görev aldım. 2004 yerel seçimlerine kadar Nilüfer İlçe Teşkilat Başkanlığı yaptım. 2002 genel seçimlerinde Nilüfer ilçenin Seçim Koordinasyon Merkezi (SKM) Başkanlığı yaptım. Beldeleriyle birlikte Nilüfer’de çok güzel bir saha çalışması yaptık. Sonra 2004 yerel seçimlerinde Nilüfer’den belediye başkan aday adayı oldum. O dönemde 8 aday adayı arkadaşımız vardı ve bize kısmet olmadı ve aday arkadaşımızla birlikte partimizin seçim çalışmalarını yürüttük. 2004’ten sonra bir süre ara verdim siyasete…

2009’da bizim olağan il kongresinde il yönetim kuruluna seçildik. Yaklaşık bir buçuk yıl görev aldık. Sonra il yönetimimiz görevden alındı ve tekrar bir atama yapıldı. Şu anki il başkanımız Sedat Yalçın’a görev verildi ve bizi de yönetimine aldı. Onunla beraber iki yıl yerel yönetimler başkanlığı yaptım. Sonra Ocak 2011’de il teşkilat başkanlığına atandım. O tarihten bugün istifa ettiğim tarihe kadar da il teşkilat başkanlığı görevimi sürdürdüm.

2011 genel seçimlerinde Bursa il Seçim Koordinasyon Merkezi (SKM) Başkanlığı yaptım. İlçedeki tecrübeme teknolojiyi de katarak Türkiye’de bugüne kadar alışılmışın dışında bir seçim çalışması yaptık. İnterneti ve teknoloji kullanarak saha çalışması yaptık. Bursa’nın 17 ilçesinde anket yaptık ve bunları birer veri haline getirdik ve haritaya yerleştirdik. 60 günlük seçim programını gün gün planladık. Bu bu SKM faaliyetini Antalya’da 81 il SKM başkanlarına bir sunum yaptım ve hepsi hayran kaldı. Daha sonra 15 il bizden bu çalışmayı istedi ve onlara da gönderdik. Bu işin temelinde de aslında performansa dayalı bir çalışma var. Yani, kimin ne kadar iş ürettiği, kimin ne kadar çalışma yaptığı, kimin kimlerle nerelerde görüştüğü, dolayısıyla milletvekillerimizin kaç programa katıldığı, ilçelerimizin kaç program yaptığı görmüş olduk. İl olarak kendi performansımızı görmüş olduk. Yanılmıyorsam o dönem 22 bin adet faaliyet programlanmıştı. Bunların yaklaşık yüzde 95’ini gerçekleştirmiş olduk.  Orada çalışanla çalışmayanı da ayırt etmiş olduk. Şu an ilde bu yönde bir arşivimiz de var. Geçmişte kimin ne kadar çalıştığı, programlara katılıp katılmadığı defterde yazılı… Bunlar tabii ki; siyasette partinin kurumsal hafızası olması bakımından da önemli belgeler.

“HALKLA İLİŞKİLER HALKA GÖRÜNMEK  DEĞİL, HALKI GÖRMEKTİR”

Çalışmalarınızı, projelerinizi hazırlarken teknolojiden faydalanıyor olmanıza rağmen yüz yüze iletişimden yanasınız. Sürekli esnafla iç içesiniz, Yıldırım’da vatandaşla görüşüyorsunuz. Size iletilen veya sizin tespit ettiğiniz sıkıntılar nelerdir?

Bir göreve talipseniz, bir hedefiniz varsa o hedef doğrultusunda, o görevde başarılı olabilmeniz için o göreve sizi layık gören seçmenin ne düşündüğünü, ilçenin problemleriyle ilgili gündemlerinde ne olduğunu bilmeniz lazım. AK Parti’nin zaten üç dönemdir iktidar olmasının sırrı da bu…  Milletin gündeminde ne varsa AK Parti iktidarının gündeminde de o var. Siz milletin gündeminde olmayan bir konuyu gündeminize alırsanız bu sizi başarılı kılmaz. Benim sahada çalışmanın birinci sebebi bu. Yani, esnafımız belediyeyle ilgili, hükümetimizle ilgili, kendi sokağıyla ilgili ne düşünüyor, kendi işiyle ilgili neleri öngörüyor, morali nasıl bunları bilmek lazım. Fakat halkla ilişkiler halka görünmek değil halkı görmektir, oturup konuşmaktır, onun ne hissettiğini anlamanız ve sizin de hissetmeniz lazım. Bizim Yıldırım’a aday olma gerekçelerimiz belli, çok problemleri var. Hem imar hem mühendislik, hem kentsel dönüşüm hem de sosyal alanlarla ilgili sorunlar var. Bütün bunlar için vatandaşlarımızı dinlememiz lazım. Zira bizim yönetim anlayışımız buyurgan bir yönetim anlayışı olmayacak. Müzakereci, yani yönetişim dediğimiz bir kavram var. Siz o yönetişimin içerisinde halkı paydaş yaparsanız, sivil toplum kuruluşları söz sahibiyse, akademik odalar, toplumun kanaat önderleri, muhtarlar, kendi teşkilatınız söz sahibiyse siz orada başarılı olabilirsiniz… Bunun dışındaki yönetim anlayışı yönetişim değil, yönetimdir. Yani dikey bir hiyerarşi, şematik olarak başkan, başkan yardımcısı, onun altındakiler ve en altta halk var. Ama böyle bir anlayış bizi başarılı kılmaz. Yönetişim dediğimiz kavramda da yönetim dediğimiz şematik yapı yataydır. Herkes söz sahibidir ve başta da halk… Dolayısıyla ben bir takım oyuncusu olarak hep siyasetin içerisinde yer aldım. Az önce bahsettim, bizim teknolojiyi kullanma bir takım başarısıydı… Yerel hizmetler de bunun gibidir ve sizin ekibinizi oluşturmanız lazım ve bu ekip paydaşların ne düşündüğünü de bilmesi lazım. Mesela Yıldırım’da yaklaşık 700 bin nüfusun neredeyse yarısı genç. Şimdi bütün söylemlerimizde 2023’den bahsediyoruz. 2071’den bahsediyoruz. Geleceği kim için inşa ediyoruz. Çocuklarımız için, gençlerimiz için… O zaman onları sağlık ortamlarda eğitim, spor yapabileceği ve yaşayabileceği şeyler yapmanız lazım. Bunun için de onlarla bir iletişiminizin olması lazım. İşte bizim saha çalışmamızın sebebi bu…

1988’de Bursa’ya geldiğinizi ve uzun süre Yıldırım’da kaldığınızı söylediniz, o zamanlardan beri ilçeyi biliyorsunuz, Yıldırım’ı eskisiyle yenisini kıyaslar mısınız? İlçeyi dünü, bu günüyle bir değerlendirebilir misiniz?

Yıldırım aslında tarihi zenginliği açısından baktığımız zaman muazzam bir değere sahip. Çok mübarek zatlar var. Adını Yıldırım Bayezid handan alıyor Yıldırım ilçemiz. İşte Emir Sultan hazretlerinin ikametgâhı, Mollaarap, Musababa, Piremir, işte bütün mübarek zatların yaşadığı yerler. Bizim Kızık mahalle ve köylerimiz var Osmanlı’nın kültürünü yansıtan. Bizim genetik kodlarımızı aldığımız o mirasa sahip bir ilçe… Ama yakın geçmişimizdeki bazı konulardan dolayı yoğun göç, yoğun nüfus artışı Bursa’da en çok Yıldırım’ı etkilemiştir. Aşırı bir göç gerçekleşmiştir. Buna karşılık imar planlaması açısından karşılık veremememiz bugünü getirdi. 700 bin nüfuslu bir ilçe diyoruz ama devasa bir köy görünümündedir. Yıldırım var olan şu anki ulaşım, eğitim, sağlık, şehirleşme alanında çok ciddi yapısal problemleri var. Yıldırım’ın ciddi bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. Yeni şeyler artık söylemek lazım. Bugün söylediğimiz ve var olan yapı için artık yeni bir şey geliştirmemiz lazım.

Ovada talan oldu, ulaşım çözülmedi, birçok yerde okul eğitim alanı sorunlarımız var. Sağlık alanında hakeza sorunlarımız var, çocuklarımıza yeni yeşil alanlar üretemedik, spor alanları üretemedik. Dolayısıyla Bursa için Türkiye için büyük fırsat olan afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi ile ilgili yasa 6306 sayılı yasa Bursa ve Yıldırım için büyük bir fırsat. Yani kentsel dönüşüm dediğimiz konu… Yıldırımda var olan yapı stoğumuzu hem depreme karşı daha güvenli binalarda yaşamak ve hem de şu anda var olan girift yapıyı çözmenin ilacı kentsel dönüşümü doğru bir planlamayla bütün boyutlarını da düşünerek hayata geçirmektir. Kısa orta ve uzun vadeli stratejik planınız olacak. Uzun vadede Yıldırım’ın tarihi zenginliği ortaya çıkacaktır. Yıldırım’ın en büyük zenginliklerinden bir tanesi de nüfus yapısı. Adeta küçük bir Türkiye gibidir Yıldırım. Her yöreden insan var ve bu aslında bir zenginlik. Çünkü her yaşayışın, her kültürün, her değerin bir arada olması aynı zamanda bir zenginliktir. Yıldırım’ın yapısal sorunlarını çözmek lazım ve ardından da kültürel zenginliğini ortaya çıkarmak lazım…

Yıldırım’da atılan kentsel dönüşüm adımlarını değerlendirirsek neler söylersiniz? 17 Ağustos’ta, temel atma töreninde Sayın Başbakan’ımız “Kibrit kutusu gibi evler istemiyorum” demişti. Kentsel dönüşümün rantsal dönüşüm olmaması için izlenmesi gereken yol, hazırlanması gereken proje nasıl olmalı?

Kentsel dönüşüm dediğimiz hadise, sadece fiziki anlamda mekânların dönüştürülmesi değildir. Kentsel dönüşümün bir defa insan boyutu var, sosyal boyutu var, çevresel boyutu var, ekonomik boyutları var. Size az önce bir şeyden bahsettim. Yönetim anlayışımızdan bahsettim. Yönetişim diye bir kavram var. Yönetişimde hiyerarşik yapı yataydır. Birçok paydaş var, halk, sivil toplum, mesleki odalar. Muhtarlar, kanaat önderleri, herkes orada söz sahibidir. Bir de dikey yönetim var halkın en sonda olduğu... Kentsel dönüşüm de böyledir. Siz sadece dikey binalar yapmaya kalkarsanız insan boyutunu ihmal edersiniz. Çevre ihmal ederseniz, Kendi kültürünüzü, tarihinizi yansıtmazsanız yaşadığınız çevreye, dediğiniz gibi ortaya çıkan binalar kibrit kutusu binalar olur ve siz insanınızı orada mutlu edemezsiniz. Bizim kültürümüz dikey değil yatay, hem kültürümüz bunu söylüyor hem de üzerine bastığımız zemin bunu söylüyor. Bursa birinci derece deprem bölgesi… Özellikle ova kısmındaki zemin durumu bizim yüksek bina yapmamızı engelliyor. Dolayısıyla hem kültürümüzü yaşatmak ve hem de daha güvenli binalarda yaşamak için yatay büyümeyi öngörmeliyiz. Kentsel dönüşümün diğer boyutlarına mutlaka insanı katmalısınız. İnsanı katmadığınız hiçbir şeyde başarılı olamazsınız. İnsanı nesne gören anlayış hep kaybetti. Aslında insan aktif özne olması lazım… Bizim aslında genetik kodlarımızda bu var ama zaman zaman kesintiye uğratılmış. Şeyh Edebali’nin Osmangazi’ye bir nasihati var: Diyor ki; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”. Bugün Avrupa birliğinin gelişmiş ülkelerinde insanın esas alındığı politikaları savunuyorlar. Oysa biz bunu yüzyıllar önce söylemişiz, “insanı yaşat ki, devlet yaşasın”

Biz biraz kültürümüzden, genetik kodlarımızdan koptuk. Kopunca da bir kavram gelişti, “devlet baba” diyoruz. Her şey devlet için, insan devlet için nesne olsun. 12 yıllık Ak Parti iktidarında bunu kırmaya başladık. Hükümetimizin aldığı kararlar artık insan bunun öğesidir. İnsanı esas alarak politikalar belirleniyor. Yerelde de bu olması lazım. Yerelde de insanımızın huzurunu, mutluluğunu, refahını temin edecek politikalar geliştirmek lazım. Bunun dışındaki anlayışlarını insanımız benimsemiyor, insanımızın benimsemediği bir anlayışın da başarılı olması mümkün görünmüyor.

Siz de bahsettiniz, Yıldırım Türkiye’nin her yerinden göç alan bir ilçe ve bu kozmopolit karma sıkıntı gibi de algılanabiliyor. İnsanları ortak paydada buluşturacak sosyal projeleriniz var mı?

Kesinlikle bizim icraatlarımızda ve yönetim anlayışımızda sosyal politikalar öncelikli olacak. İnsanımızın bu enerjisini, bu yönetim içerisinde aktif olma arzusunu mutlaka yönetim anlayışımıza yansıtacağız. Onların bu çalışmalarını yönetecek, yönlendirecek, fayda sağlayacak işlerde kullanacağız.  O insan kaynağımız çok büyük bir sermaye aslında onu iyi yönetecek projeler üretirseniz toplum adına çok iyi şeyler çıkar. Bu birliğimizi koruyacak, birliğimizi beraberliğimizi, kardeşliğimizi, tarihi değerlerimizi yaşatacak projelerle inşallah insanımızın önüne çıkacağız.

Yıldırım fiziki konum açısından da, ova ve dağla sınırı olan, yeşille iç içe bir yer fakat buradaki insanların istihdamı için sanayi yatırımına da ihtiyaç var. Doğa – sanayi dengesi nasıl korunabilir? Doğaya sahip çıkılıp turizme de kazandırılması konusunda projeleriniz var mıdır?

Dediğim gibi hem insan kaynağımız zengin hem de üzerinde yaşadığımız topoğrafik coğrafya yönüyle de çok zengin. Bir yanı oksijen alanı dağ-orman, öbür tarafı orman… Ama eğer öteden beri şehrimizi daha iyi planlamış olsaydık belki bugün çok daha farklı projeler gündemimizde olacaktı. Ama mutlaka var olanı düzeltmek gibi bir görevimiz de var. Siz sanayiden bahsettiniz, mesela “kompakt şehir” diye bir kavram var. Yani, kişi yaşadığı yer ile işi arasında iki, üç araç değiştiriyorsa burada bir sorun var. Demek ki burada sanayi ve konut planlaması doğru yapılmamış. Yıldırım’da oturduğu yer ile işine gitmek için üç araç değiştiren insanlar var. İşte kentsel dönüşüm aslında bütün bu planlamalar için büyük bir fırsat. Hem ovayı koruyacak, hem de yeni konut alanları üretirken ulaşımı da dikkate alarak bu alan planlamasının da yapılması lazım. Bunu yaptığınız zaman insanlar yaşadığı şehirden haz duyarlar, mutlu olurlar. Bu da kısa, orta, uzun vadeli bir planlama şeklidir. Biz de bunun hazırlıklarını yapıyoruz.

Peki, geleceği planlarken şimdiki çocuklara yatırım yapmak lazım ki; kurduğum uz projeler yaşayabilsin. Çocuklara, gençlere dair neler yapılacak?

En önemli faaliyet alanlarımızdan birisi bu olacak. Akşam başımı yastığa koyarken bunu düşünüyorum ve belediye başkanı olursam ben gençlerimiz çocuklarımız için ne yapmam lazım diyorum. Bir defa hemen her okulumuza bir spor salonu kazandırmak lazım… Bazı belediyelerin yaptığı projeler de var benim çok hoşuma giden, mesela sabahları tüm çocuklara kek ve süt dağıtımı… Çocuklarımız ve gençlerimiz için spor sahaları, oyun sahaları bizim birinci gündemimizde olacak. Bunun yanında, “Eğitime yüzde 100 destek kampanyası” kapsamında okul arsaları üreteceğiz. Zira şu anda Yıldırım’ın birçok yerinde okul ihtiyacı var. Eğer 2023’ten bahsedip, 2071 hedefimiz var ise bunu çocuklarımızla inşa edeceğiz. Bu inşa da onların iyi eğitim almasından geçer…

Yıldırım’da annelerin, kadınların daha iyi koşullarda yaşaması için birtakım kurs veya sosyal etkinlikleriniz var mı?

Birçok proje hazırlığımız var. Hatta içeriğine fazla değinmeden şunu söyleyebilirim ki; Yıldırım’da en çarpıcı projemiz ev hanımlarımız yani, kadınlarımız ve annelerimiz için geliyor. Bunun müjdesini şimdiden vermek isterim. Eğer Allah nasip eder de belediye başkanlığı görevini üstlenirsem. Öyle biri ikisi, beşi onu değil, Yıldırım’da her hanede yaşayan kadınımızın faydalanacağı çok güzel ve sürpriz bir projemiz var.

Siz de bahsettiniz, Yıldırım’da birçok tarihi yer ve zatlar var fakat Bursa Yıldırım hak ettiği değeri bulabiliyor mu?

Aşırı nüfus yoğunluğu ve beraberinde gelen çarpık yapılaşma bizi kültürümüzden, bizi yaşadığımız alanları tanıma ve güzelleştirme faaliyetlerinden yoksun bıraktı ne yazık ki… Aslında Kızık köylerimiz çok önemli bir tarihi ve turistik birer kazanım ve değerdir. Fakat bu bir yönetim anlayışıdır. Siz yapacağınız projelerle ilgili arkanıza büyük bir toplumsal destek alırsanız. Toplum sizin samimiyetinize inanırsa, birlikte çok güzel bir gelecek inşa etmek mümkün. Bu belki önümüzdeki beş yılda hemen olmaz ama temelini sağlam atarsak gelecek yıllarda üzerine inşa etmek kolay olacaktır. Biz de bu anlayışı hâkim kılmaya çalışacağız.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.