SON DAKİKA
Hava Durumu

Şengüloğlu: 'Baklava ve börekte rakibimiz yok…'

Üretimde yakaladığı başarı ile marka olmayı başaran Şengüloğlu Baklava, kendi sektöründe geleceğe yön vermeye devam ediyor. Yönetim Kuru

Haber Giriş Tarihi: 22.03.2016 18:38
Haber Güncellenme Tarihi: 22.03.2016 19:38
Kaynak: Haber Merkezi
https://sehirmedya.com/
Şengüloğlu:  'Baklava ve börekte  rakibimiz yok…'
Üretimde yakaladığı başarı ile marka olmayı başaran Şengüloğlu Baklava, kendi sektöründe geleceğe yön vermeye devam ediyor. Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Şengüloğlu, “Kuruluşumuzdan bu yana kalite ve müşteri memnuniyeti prensibiyle çıktığımız yolda taviz vermeden ilerledik. Rekabet koşulları çok zor olsa da baklava ve börek imalatında Türkiye’de tekiz” diye konuştu.

 

 

filiz

 

Bursa’nın köklü baklava imalatçılarından Şengüloğlu’nun başarı öyküsü, konuşulmaya devam ediyor. Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Şengüloğlu, ilk dükkânlarını 1984 yılında Bursa’da Çekirge semtinde kurduklarını söyledi. Aile büyüklerimin kurduğu imalathanenin küçük bir dükkânda faaliyette bulunduğunu anlatan Şengüloğlu, “2 amcam, halamın oğlu ve ağabeyim çalışıyordu. Ben de ortaokulu bitirdikten sonra 1991 yılında aralarına katıldım. 1995 yılında çırak olarak girdiğim dükkânımızda usta oldum. Baklavayı da, su böreğini de çok iyi yaparım. Mesleğimi öğrenirken bu işin her kademesinde çalıştım. Bursa, o zamanlarda baklavayı tam bilmiyordu. 1990’lardan sonra baklava bilinmeye başladı. Bursa’nın tatlı olarak çeşitliliği çok değildi. Çok farklı kültürleri vardır... Kemalpaşa tatlısı, sütlü kadayıfı… Baklava dendiğinde ise farklı bir algı oluşuyordu. Biz Çekirge’de bu dükkânı açtığımızda bu alanda 4-5 firma vardı. 90’lardan sonra Doğu ve Güneydoğu’nun Bursa’ya hızlı göç vermesi, bizleri de baklavacılığa yönlendirdi. Biz zaten su böreğinde çok iyiydik. Türkiye’de su böreğinde 1’inci birinci sıradayız” dedi.

“İYİ BİR İVME YAKALADIK”

İmalat süreçlerine ilişkin önemli bilgiler veren Bilal Şengüloğlu, “90’lı yıllarda 50 tava börek satardık. Hamura lezzeti veren, yağıdır. Tereyağ, hamurla kaynaştığı zaman iş başlar. Ardından da peynir gelir. Müşterilerimizin çoğu, bizim peynirimizi kaşar zannederler. Biz börekleri fırında pişirmeyiz. Ocaklarda ateşin üzerinde pişiririz. Bursa’nın bu lezzete yabancı olmamasıyla birlikte biz de iyi bir ivme yakaladık. Böreğin dışında Bursa nüfusunun çeşitlenmesiyle sabah kahvaltıları için katmer de üretmeye başladık. Ulaşım ve erişim kolaylaştıkça çeşit artmaya başladı” açıklamasını yaptı.

“MİSAFİR AĞIRLAMA, DEĞİŞTİ”

Misafir ağırlama kültürünün de zamanla değişim gösterdiğine dikkati çeken Şengüloğlu, “Aslında kültür turizmiyle beraber yemek turizmi de çok gelişti. Eskiden Ramazan aylarında misafirler, evlerde ağırlanırdı. Eskiden evde ağırlanan misafirler şimdi dışarıda ağırlanır oldu. 90’lı yılardan sonra dışarıda yemek yemeye alıştık. Esnaf lokantaları ve bir-iki lokantanın dışında dışarıda yemek yemeye pek yer bulamazdınız. Şimdi restoranlarda farklı lezzetler bulabiliyorsunuz. Hem ürün karması olarak hem de çok farklı sunumlarla beraber her ülkeden farklı yemekleri ülkemizde bulabiliyoruz” ifadelerini kullandı.

“HAKİKİ TEREYAĞI KULLANIYORUZ”

Üretim ve kalitede rekabet koşullarına da değinen Bilal Şengüloğlu, “Firmaların kendilerini rekabet koşullarına hazır bulundurmaları gerekiyor. Üretim kısmındaki teknoloji deseniz, gün

geçtikçe daha da gelişiyor. Sunum ve iletişimde de fark yaratarak daha ileri gitmek adına rekabet, şart. Rekabet, olmazsa olmazımız. Su böreği peynirimiz Orhaneli’de yapılıyor. Hakiki tereyağı kullanıyoruz. En önemlisi de sevgimizi katıyoruz. Ürünümüzü tüketen müşteri kitlemiz, bizi bunun için tercih ediyor. Bu işe sevgimizi kattık, sevgimizle büyüttük” diye konuştu.

“HAZIR PARAYLA GİTMEZ!”

Gıda sektöründe son 5 yılda yaşanan sıkıntılar için de ayrı bir pencere açan Şengüloğlu, “Bu sıkıntılardan birisi, farklı sektörlerden parayı kazanmış insanların bu işleri kolay gibi zannetmesidir. Dükkâna gelip ‘Bu börek çok satıyor. Ben de bu işe gireyim’ deyip piyasadaki elemanları da alıp yatırıma girişiyorlar. Bu, hem sektörde boşluk doğuruyor hem de profesyonel olmayan insanların fahiş paralara ile işe alınmasına neden oluyor. Mesela dükkânımda tezgâhtar çıraklığı yapacak bir eleman, başka yerde müdür oluyor. Bu da piyasayı bozuyor. Hazır parayla gitmiyor ama… Bir süre sonra geliyor, bana ‘Al bu dükkân satılık’ diyorlar. ‘Özlüce’de neden dükkân açmıyorsun’ diye soruyorlar. Şehrin her köşesini ben alamam. Dükkân açmak çok kolay ama içinde çalıştıracak eleman yok. İşte konu bu… İçinde gelen müşteriyi benimsemiş, müşteriyi seven kadrolar yok. Ekibi kuramadığınız, uyumda sıkıntı olduğu zaman haberiniz olmadan işler olumsuz sirayet ederse bitersiniz” ifadelerini kullandı.

“MESLEK ODALARI,

AMACA HİZMET ETMİYOR”

Meslek erbabı olmadan sektör içinde yatırım yapanları eleştiren Şengüloğlu, “Parayı cebine koyan herkes, börekçi ya da simitçi, tatlıcı açar oldu. Ben burada meslek odalarını eleştiriyorum. Meslek adına bağlı bulundukları meslek erbabları için hiçbir şey yapmadıklarını düşünüyorum. Aidat tahsilâtından başka bir şey yapmayan, çok iyi rantların döndüğü ve bunların hesaplarının sorulmadığı bir ortam… Meslek odalarının kuruluş amaçları farklı olur. Ama burada farklı yorumlanmış durumda. Meslek odaları, bu işin kontrolünü sağlayacak ve işi erbabına verecek. Denetlemeden başlayıp meslek liselerine kadar değerlendirebiliriz bu konuyu. Meslek odalarını mantığı ne yazık ki Türkiye’de tam olarak anlaşılmış değil. Amacına hizmet etmiyorlar” ifadelerini kullandı.

“MESLEK LİSELERİ KANAYAN YARA”

Meslek için usta yetiştirilememesinden şikâyet eden Bilal Şengüloğlu,’’ Meslek liseleri bu ülkenin kanayan yaralarından birisi. Torna tesfiye diye bir meslek kalmamışken, hala böyle bir bölüm var. Meslek liseleri daha faal olarak okul şeklinde eğitici biçin de olmalı. Öğle bir okul yapılacak ki; pasta imalat hanesi, tatlı imalathanesi… Farklı ürünlerin üretimi için farklı ustaları oralarda çalıştıracaksınız. Çocuklara iki gün örgün eğitim veriyorsanız, 3 gün meslek eğitimi vereceksiniz. İlle bu gençleri üniversite sınavına sokup, üniversite mezunu yapmak çözüm değil. Olmadığı da aşikâr. Milyonlarca üniversitelimiz var. Ama meslek sahibi olan, yok. Biz ustalarımızı kendimiz yetiştiriyoruz. İş ahlakları olsun meslek ahlakları olsun… Her şeyleri ile ilgileniyoruz. Yaklaşık 7-8 çırağımız var onları yetiştiriyoruz. Askere gidip geldiklerinde bünyemizde çalışıyorlar’’dedi.

“TERAYAĞI VE FISTIK ÖNEMLİ”

Yaptıkları işte en önemli konunun temizlik olduğunu belirten Şengüloğlu Baklava Yönetim Kurulu Başkanı, “Temizlikte gözardı edeceğin en ufak şeyin telafisi yoktur. Bir de kartel olayı var. Hâlden mallar inmeden alıp stok yapıyorlar. Mesela baklavaya lezzetini, kokusunu veren Urfa tereyağıdır. Kilosu almış başını gidiyor. Kartel ve stoklama nedeniyle… Sübvansiyon yaptıktan sonra piyasaya veriyorlar. Fıstık tüketimi de çoğaldı ve talep çok.

İthalatı serbest bırakmasalardı fiyat daha da artacaktı. Çikolatacısı, baklavacısı, tatlıcısına kadar tüketim var. Üretim, tüketimi karşılamıyor. İran fıstığı, bizimki kadar iyi olmasa da idare ediyoruz. İthalatı serbest bırakırlarsa piyasanın da gazını alıyorlar” değerlendirmesini yaptı.

“GIDA BOYASI KULLANILIYOR”

Baklava fiyatlarının artış gösterme nedenlerini de anlatan Bilal Şengüloğlu, “Kiralar çok yüksek. Önceden esnaflıkta kiranı gününde verirdin. ‘Eksik olsun, ama sağlam olsun’ denirdi. Şimdi ise ‘Kim olursan ol, benim paramı yüksek ver’ deniyor. Baklavanın fiyatı, maliyet nedeniyle yüksektir. Ya kaliteden ödün verip ucuza satacaksın ya da hakkıyla üretip kaliteli ürünü hak ettiğine satacaksın. Baklavayı yediğinde boğazında yanma varsa bil ki içindeki yağ iyi değildir. Bunun en etken maddesi, yağdır. Yağı ocağın üstünde 2-3 dakikadan fazla tutunca bile lezzeti değişir. Ucuz satılan baklavada kalitesizin de kalitesizi yağ kullanılıyordur. Yer fıstığını ise gıda boyası ile yeşile boyayıp baklavada kullanıyorlar” dedi.

“DENETLEME İŞİ,

EHİL OLMAYANLARDA”

Şengüloğlu, denetleme konusunda yaşanan sıkıntıları da “Zabıta gidiyor, denetleme yapıyor. Gerekiyorsa tutanak tutuyorlar. Gerektiğinde ufak bir ceza yazıyorlar. Çok büyük sıkıntı varsa kişi, çözüm için kendince yöntem geliştiriyor. Denetçilerin bağımsız olması lazım. Meslek odaları da el atmalı. Siyasi rant için kullanmamaları gerekiyor meslek odalarını. Kişiler tarafından siyasette bir yerlere gelene kadar sosyal çevre edinene kadar meslek odaları kullanılıyor. Meslek odaları basamak olarak kullanılınca denetleme de işin ehli olmayanlar tarafından yapılıyor” değerlendirmesini yaptı.DSC_0897katmerşengüloğlu baklava 2

 

 

 

 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.