SON DAKİKA
Hava Durumu

Türkçeye En Büyük Kötülük

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2022 22:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2022 22:14

Sanıldığının aksine Osmanlı Devleti’nin resmi dili Türkçedir. 1876 Kanun-u Esasisi’nde memur olmanın şartları arasında Türkçe bilmek (madde 18) olduğu gibi, Mebusan Meclisinde müzakerelerin Türkçe yapılacağı (madde 57) ve mebus (milletvekili) seçilebilmek için Türkçe bilmek aranan şartlardan birisidir (madde 68). Türkçenin ancak cumhuriyet ile birlikte resmi dil olduğu şeklindeki vurguların, hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Tümüyle siyasi amaçlarla kurgulanmış yersiz, içi boş, siyasi propaganda iddialarından oluşmaktadır.


“Dil Devrimi” adıyla Türkçeye yapılan büyük kötülüğü eleştirmek “Türkçe düşmanlığı” değildir. Böyle bir iddia gülünçtür. Gerçeği gizleme çabasıdır. Bu kötülüğün en önemli kısmı alfabe değişikliğidir. Namık Kemal’den başlayarak Osmanlı döneminde kullanılan Arap alfabesinin değiştirilmesi ya da ıslah edilmesi tartışılmıştır. Aydınların büyük çoğunluğu bazı ilave harfler ve işaretler ile mevcut alfabenin korunmasını savunmuştur. Osmanlı döneminde, alfabe hakkındaki bu tartışmalar, eskiden kullanılan alfabenin yetersizliğinden çok bir düşünce özgürlüğünün işaretidir. Çünkü alfabenin değiştirildiği 1928’de böyle bir tartışma yapılamamıştır. Sadece bir kişinin, CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’nın isteği ile alfabe devlet zoruyla değiştirilmiştir. Bugün bile alfabe değişikliği hakkında tartışma yapılamamaktadır.


Oysa dönemin Başbakanı İsmet Paşa hatıralarında, alfabe değişiminin, eski alfabe ile okumanın, yazmanın zorluğundan veya okur yazarlık oranını arttırma isteğinden değil, Arap kültürünü kaldırıp yerine yeni bir kültür yerleştirme isteğinden, dolayı yapıldığını belirtmiştir (Hatıralar, C.2, Ankara 1992, s.223). İsmet Paşa Arap kültürü derken elbette İslam kültürünü kast etmiştir. Latin alfabesine geçmeyi, İslam kültüründen kopuşun bir aracı olarak görmüştür. Eski alfabe döneminde okuma yazma çok zordu, bu yüzden okuma yazma oranı çok düşüktü gibi iddialar, sonradan yapılan işe bir bahane, bir kılıf uydurmak için icat edilmiştir. Bitip tükenmeyen savaşların yol açtığı şartları, köylü nüfus oranının çokluğu, göçebe nüfusun varlığı, haberleşme araçlarının çok yetersiz olması, yurt içinden ve dışından sürekli göçlerin olmasının yol açtığı kültürel yetersizliği, eski alfabenin varlığı ile açıklamak hem bilime hem ahlaka aykırıdır. Eski alfabeyle okur yazar olmayanların, yalnızca Latin alfabesiyle okur yazar olanların iki alfabeyi karşılaştırarak, Latin alfabesi lehine sonuçlar çıkarmaya çalışması yalnızca cehaletin verdiği bir cesaret örneğidir.


Türkçeye yapılan bu kötülüğü eleştirenler, halkın cahil kalmasını isteyenler midir? (Barış Doster, Cumhuriyet Gazetesi, 26 Ekim 2022) Türkiye’de alfabe değişikliği Doster’in hamhayalinde olduğu gibi Azerbaycan vb. yerlerdeki alfabe değişikliklerinin bir sonucu değildir. Zaten işgal altında ki Azerbaycan’da kullanılan Arap alfabesi ile o tarihte Türkiye’de kullanılan alfabe aynı olmasın diye, Stalin tarafından değiştirilmiştir. Sanki Azerbaycan halkı, kendi özgür iradesiyle alfabe değiştirmiş gibi ahkam kesilmesi, kemalizmin yapıp ettiklerine meşruiyet arama çabasından başka bir şey değildir. “Eski alfabe ile devam edilseydi, okuma yazma oranı artmazdı, kadınlar okuma yazma öğrenmezdi iddiası yalnızca bir takıntıdır. Hayatın gerçeklerinden kopuşun ifadesidir. Çünkü İsmet Paşa’nın “Arap Kültüründen kopuş” diye söz ettiği, İslam kültüründen kopuşun bir aracı olarak alfabe değiştirilmiştir. Yoksa kadınların okuma yazması artsın diye yapılmış değildir.
Alfabe değişikliğinin Türkçeye nasıl bir kötülük olduğunu, 1928’lerde söylemeye imkan olmadığı gibi, 2022’lerde bile söylemek bir bedeli göze almakla mümkün olmaktadır. Seçimlerde yüzde 51.5 oy oranı ile iktidar olan bir partinin yöneticisi Mahir Ünal’ın Cemil Meriç’ten yaptığı bir cümlelik: “Cumhuriyet; bizim lügatımızı, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir” alıntı bile Ünal’ın linç edilmesine yol açmıştır. Sanki Türkiye CHP idaresinde gibidir. CHP’nin yaptıkları hala tartışılamaz, eleştirilemez durumdadır.


Buna karşılık 1 Kasım 2022’de Jandarma Genel Komutanlığı “Dil Devrimi Kutlu Olsun” mesajını paylaşmıştır. Ünal’ın linç edilmesinin hemen ardından gelen bu mesaj askeri bir vesayetin gölgede beklediğini göstermiştir. Askeri kurumların siyasi bir tartışmada CHP tarafının yanında saf tutması, halk egemenliği için, düşünce özgürlüğü için bir tehdittir. Sırf bu yüzden Jandarma yöneticilerinin hukuk önünde hesaba çekilmesi gerekirken Mahir Ünal görevinden alınmıştır. Ünal ise sonradan yaptığı açıklamada “pişmanlığını ve cumhuriyet ile  Türkçeye bağlılığını” vurgulayarak siyasi ilkesizliği tercih etmiştir.


Alfabe değişikliğinin ardından eski alfabenin öğretilmesi yasaklanmıştır. Bunun bir sonucu olarak Kur’an öğretilmesi yasaklanmıştır. Kur’an öğretenler cezalandırılmıştır. Bu yasak uzun süre devam etmiştir. Yeni alfabeyle Kemalizmin propagandasından başka hiçbir yayın yapılamamıştır. Yeni alfabeyle okur yazar olanlar yalnızca Kemalist mitolojiyi öğrenmiştir. Yeni alfabe Türkçeyi tarihi köklerinden koparmıştır. Bambaşka, ayrık bir dil durumuna getirmiştir. Türkçede devamlılığı yok etmiştir. Hiçbir milletin tarihinde görülmeyen, kuşaklar arasında dil sorunu ortaya çıkarmıştır. Kuşakların arasında anlaşmanın, uyumun, bilgi ve tecrübe mirasının taşıyıcısı olan dil, değiştirildiğinden Türk’ün tarihi birikiminin çöpe atılmasında, yok edilmesinde alfabe değişimi en çok etkili olmuştur. İsmet Paşa’nın “Arap Kültürü” dediği Türk’ün tarihi mirası yok edilmiştir. Jandarma vb. kuvvetlerin hala bu tartışmada CHP’nin yanında saf tutması, Türkçeye yapılan kötülüğün devam ettiğini göstermiştir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.