SON DAKİKA
Hava Durumu

Türkiye'nin İsveç'ten İstekleri

Yazının Giriş Tarihi: 26.05.2022 20:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.05.2022 20:33

Türkiye, eski SSCB işgalindeki Doğu Avrupa ülkelerinin (Bulgaristan, Polonya vb.) NATO’ya katılmasını (NATO’nun genişlemişini) savunmuş bir ülkedir. Son olarak Kosova’nın da NATO’ya katılmasına öncülük etmiştir. Aynı Türkiye’nin şimdi Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmalarına itiraz etmesi, önemli bir çelişki ya da dış politikasında ki tutarsızlık sayılabilir mi?


İskandinav ülkeleri olarak bilinen Norveç, İsveç ve Finlandiya, Bülent Ecevit’in dilinden düşürmediği, yerli yersiz örnek, hedef bir ülke olarak takdim ettiği yerlerdi. Ecevit son yıllarında İskandinav ülkelerini, hedef ülke olarak gösterme huyundan vazgeçmiştir. Sosyal demokrat partiler bu ülkelerde iktidardı (Norveç 1949’da NATO’ya üye olmuştur). Doğu ve Batı blokları arasına tarafsız gibiydiler. Gelir düzeyleri yüksek, ciddi iç sorunları olmayan ülkelerdi.


Finlandiya 5.5 milyon nüfuslu ancak nüfusunun önemli bir bölümü de Tatar Türklerinden oluşmaktadır. Fin dili de Türkçe gibi Ural/Altay dil grubundandır. Buna karşılık İsveç 10 milyon nüfusludur. Rusya’nın yayılmacı siyasetine karşı Finlandiya ve İsveç’in kendini koruması mümkün değildir. Tarafsızlık siyasetinin kendilerini korumaya yetmeyeceğini, özellikle Ukrayna’nın Rusya tarafından enkaza çevrilmesini görmeleri, NATO’ya katılma isteklerini arttırmıştır. Buna karşılık, bu iki ülkeye karşı Türkiye’nin vetosu ortaya çıkmıştır.


NATO sözleşmesine göre, başka bir ülkenin üye olarak kabul edilmesi, halen üye olan bütün ülkelerin ortak (ittifakla) karar alması ile mümkün olmaktadır. Türkiye’nin hayır demesi bu ülkelerin NATO’ya üye olmasını engellemektedir. Türkiye niçin bu ülkelerin NATO’ya katılmasına hayır demektedir?


Türk makamları bunun için Finlandiya ve İsveç’te PKK faaliyetlerini örnek göstermektedir. Savunma sanayisi için gerekli olan bazı malzemelerin Türkiye’ye satılmasını İsveç hükümeti engellemişken, gelişmiş pek çok silahını PKK unsurlarına cömertçe vermektedir. İran kökenli Kürt milletvekili Emine Kakabaveh’in doğrudan PKK/YPG adına İsveç’te faaliyet yaptığı belirtilmektedir (AA. 21 Mayıs 2022) Türkiye, PKK yanlısı faaliyetlerin durdurulmasının yanında, Kakabaveh gibi bazı isimlerin de teslim edilmesini istemektedir.


İsveç, 12 Eylül askeri darbesinden sonra siyasi mültecilerin en çok gittiği ülkelerden birisi olmuştur. Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Kemal Burkay, Mehmet Uzun gibi. Bu siyasi mültecilerin önemli bir kısmı da Kürtlerdir. Kesire Öcalan, Enver Ata, Hüseyin Yıldırım, Abdülkadir Aygen vb. isimlerin İsveç’e sığınması “PKK dışı Kürt unsurların” orada toplandığı tezini oluşturmuştur. Bu tezin isabeti kuşkuludur. Çünkü PKK içinde örgüt hesaplaşmalarının olması (Enver Ata ve Çetin Güngör’ün 1984’de öldürülmesi gibi), İsveç’te PKK’nın olmadığına işaret etmez. Aksine kendisine muhalefet edenleri bile öldürecek gücü, İsveç’te bulduğunu göstermektedir.
PKK içindeki bu kanlı boğuşmalar üzerine İsveç Hükümeti, PKK’yı yasa dışı terör örgütü ilan etti. Bu karara Olof Palme öncülük ettiği için öldürülmüştür. Önce Şemdin Sakık sonra Abdullah Öcalan, Palme’nin PKK içindeki bir grup tarafından öldürüldüğünü söylemiştir. Şimdi Türkiye’nin  vetosuna karşılık, İsveç hükümetinin, “Türkiye’den sonra PKK’yı terör örgütü ilan eden ilk ülke biziz” açıklaması ne kadar inandırıcıdır? Çünkü PKK içindeki kanlı hesaplaşmaları, İsveç hükümeti engellemeye çalışmıştır. Ancak PKK’nın İsveç’te bütün faaliyetlerinin bu kanlı infazlardan ibaret kalmadığı bilinmektedir.


Yetmiş yıl NATO’nun kahrını çeken ancak hiçbir faydasını görmemiş olan Türkiye’nin, veto yetkisiyle İsveç gibi ülkelere racon kesen görüntüsü, NATO’nun Türkiye’ye ilk faydasıdır. NATO üyeliği için yapılan pazarlıklarda, Türkiye’nin isteklerinin ne kadarını elde edeceğini zaman gösterecektir. Türkiye’nin bu tutumu, NATO içinde uysal, itaatkar yalnızca verilen görevleri yapmakla yetinen bir ülke olmadığını göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir.


Yine de Türkiye açısından sorunlu bazı durumlarda vardır. İran kökenli İsveç milletvekili Emine Kakbaveh’i istemesi bunun örneklerindendir. İsveç hükümeti, kendi milletvekili olan birisini, Türkiye’ye iade edebilir mi? Sonra bu İranlı Emine’nin yapıp ettiklerinin benzerini TBMM’de PKK/HDP milletvekilleri yapmıyor mu? Fazlası ile yapıyorlar. Kendi meclisinde, böylesi tiplerin varlığını demokrasinin icabı olarak içine sindiren, her yıl bütçesinden PKK’nın partisine ödenek ayıran, parti temsilcilerine kırmızı plakalı araçlar tahsis eden Türkiye’nin, İsveç meclisindeki Emine’yi NATO üyeliği için pazarlık konusu yapması, inandırıcılığını gölgelemektedir.


PKK vb. terör örgütlerine karşı Sri Lanka modeli gerçekçi bir çözüm yoludur. PKK terörüne karşı yapılan mücadelenin, giderek daha çok Sri Lanka modeline benzediği bu dönemde, mücadelenin yalnızca dağdaki silahlı gruplarla sınırlandırılması yeterli değildir. PKK’ya eleman, para ve lojistik ihtiyacını karşılamak için uğraşan, her rotamda özellikle yabancı ülkeler nezdinde PKK’nın sözcülüğünü yapan HDP’nin varlığı, Türkiye için ciddi bir sorun olduğu kadar, Türkiye’nin zayıf tarafı olmaya devam etmektedir.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.