Başımızdaki musibeti basit bir grip ile eş değer tutanlar, işlerini yürütüp para kazanma hırsıyla saldırıyor da saldırıyor. Minicik beyinleriyle kendilerini uzman doktor veya bilim adamı (bilim insanı demeyeceğim.) zanneden güruhun tek derdi var o da para… 

Çıkıp “Bu insanlar korona olmasa ölmeyecek miydi?” diye kadercilikten dem vurup işi dine bağlamak isteyen zır cahillerin anlayabilmesi için şu bölümü Diyanet’in sitesinden u bölümü iktibas edeceğim;

“Hz. Peygamber’in, “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?” diye soran bir sahâbîye, “Önce bağla, sonra tevekkül et” yolundaki cevabı (Tirmizî, “Ḳıyâme”, 60)”
Bir musibetle karşı karşıyayız ve tedbir almaz, bundan kurtulmazsak o kazanacağınız parayı harcamaya vaktiniz kalmayabilir veya çok da uzun olmayan bir zaman zarfında etrafta para kazanacağınız insanları bulamayabilirsiniz.
Allah muhafaza, sevdikleriniz, dost ve akrabalarınız gözünüzün önünde sapır sapır dökülürken iş işten geçmiş olacaktır. Keza, yoğun bakımda biraz nefes almak için hırıldarken, sizi entübe etmelerinden hemen önceki pişmanlığınız da çare olmayacaktır.
Bunu idrak edin artık!
Para hırsı öyle bir hırs ki insana akla gelmedik şeyler yaptırıyor.
Bakın CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki “malı götürme” olayına. Başkan Tunç Soyer işin altında kalınca önce “Enver’i sevmeyenlerin yaptıkları karalama.” diyor. Sonra bir örnek gösterip sıyrılma gayretiyle saçmalıyor ve “Finlandiya eğitime ne kadar para harcıyor, siz biliyor musunuz?” gibi abes bir soru soruyor.
Son çabası ise sirkatini söylüyor aslında; 
“Galiba verdiğimiz para 90 bin lira.”
Yani ihalenin iptali falan palavra. 90 bin lirayı saymış adamın eline. Otel ve yol paralarını vermemiş. Hiç gidilmeyen yol ve hiç kalınmayan otel paraları…
Bir de onları vereydin be Tunç Soyer!
Böyle bir durum maazallah Ak Partili bir belediyede yaşanmış olsa olacakları tahayyül edebiliyorum.
Bunun yegâne ve tek tedavisi o paranın geri alınması ardından da Tunç Soyer’in istifası olmalıdır. Aslına bakarsanız Kemal’in de istifası gerekir ama o mümkün değil. Adam kendini adeta zamkla yapıştırmış koltuğa, gitmek bilmiyor. İşi gücü zırvalamak…

  *****        *****            *****
Andımız konusunda da bir iki laf söylemek isterim. Tarihi bilmek önemlidir. Bırakın Osmanlıyı daha dünü hatırlamıyoruz. Bakın size yakın tarihten bir örnek;
“1994 senesi Rahmetli Erbakan partisinin Bingöl mitinginde konuşuyor; “Bu ülkenin evlatları asırlar boyu, mektebe, derse başlarken besmele okurlardı. Siz geldiniz, bu besmeleyi kaldırdınız. Yerine ‘Türküm doğruyum çalışkanım’ sözlerini tekrarlattınız. E sen bunu dayatınca, öbür taraftan da, Kürt kökenli bir Müslüman evladı, ya öyle mi, ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım deme hakkını kazandı. Ve böylece, siz bu ülkenin insanlarını birbirine yabancılaştırdınız” diyor ve bu sözleri üzerine, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanıp ve 1 sene hapse mahkûm ediliyordu.” 
İşte tam da bu yüzden eğer bir mozaik değil de sadece bir Türk Devleti olmayacaksak bunu iyi hatırlamak zorundayız.
Unutmayalım, ABD ve İngiltere’de okulların tamamına yakını kiliselerin yönetimindedir ve okullarda millet değil de o bayrak altında oldukları için tanrıya şükrettirilir çocuklar.
O pek beğendiğiniz laik-demokratik memleketlerde…