Nazım Hikmet “Gövdemdeki Kurt” şiirinde sevgilisinin onu nasıl sömürdüğünü anlatırken şöyle der; Ben barsaklarında solucan Makdonaldı besleyen İngiliz amelesi gibi taşıyorum seni içimde!
Bir aşk şiiri gibi görünen be şiir aslında sevdaların onu nasıl engellediğini anlatan politik bir şiirdir. Üstelik Türkiye ile sınırlı kalmaz İngiliz işçilerinin ABD tarafından nasıl sömürüldüğünü anlatır. Çok da haklıdır üstad… İngiliz amele taifesi köpek gibi çalışır ve karşılığında ölmeyecek kadar para alır. Ne var ki bu para onun temel gıda giderini ve ölümüne borçlandığı ev taksitlerini ancak ödemeye yeterken İngiliz keferesinin memleketi gibi pahalı olmayan memleketler mevcut olduğundan ona senede bir defa tatil yapacak kadar para kalır.
Bu tatil çok önemlidir İngiliz amelesi için. Bir sene canını dişine takıp sabahın beşinde yola çıkarak işine giden ve her ne kadar çay molası, tuvalet molası ve öğle yemeği molası gibi sosyal hakları olsa da köpek gibi çalışan İngiliz amelesi harlı ateşe konmuş düdüklü tencere gibidir. Basıncı alınmadı mı patlar. Bu yüzden İngiliz amelesinin tatili önemlidir.
Tatile gidecek İngiliz amelesi sadece iki şeye bakar; güneşli bir deniz kenar ve ucuz arpa suyu. Gerisi fasa fisodur. Kültürdür, gastronomidir, tarihtir ilgilenmez. Tatilini Ocak ayında bilemediniz en geç Şubat ayında satın alır. Satın almadan önce gideceği yeri araştırır. Arpa suyu barda kaç para, süpermarkette kaç para diye bir ekonomist titizliğiyle inceler.
İngiltere’de süpermarkette bira 1 pounddan satılıyor. Bugünkü kurdan 43 lira. Barlarda ise 2.5 pound yani 107 lira. İngiliz amelesi bizdeki fiyatları gördüğünde yerinden zıplıyor ve rotayı başka yere çeviriyor. Çükü memleketinin üç katı fiyatlar.
İşte bu nedenle İngiliz kitle turizminde durum vahim. Turlar ne kadar ucuz satılırsa satılsın onlar ilgilenmiyor. Zaten İngiliz televizyonlarında Türkiye reklamı yapan bir tek Lufthansa-THY ortaklığında kurulan Sun Express var. TUİ falan umudu kesmiş durumda.
Ben Londra’daki birçok seyahat acentesi yöneticisini tanırım. Hatta birinin Genel Müdürü emekli bir bankacıdır. Bizden emekli bir Türk. Onlarla görüştüğümde rezervasyonların hiç de iç açıcı olmadığını gördüm. İngiliz amelesi deyip geçmeyin, Turizmciyi bir kenara bırakın, Kuşadası’ndan tutun da Kaş’a kadar olan sahil çizgisinde, esnafın tek umudu onlardır.
Bunlara ilave olarak Turizm Bakanlığımızın birbirinden vahim hataları da var elbet.
Bu sene zor günler bekliyor hem turizmciyi hem de bölge esnafını. İnşallah düzelir diyelim.
Biri çıkıp da kültür turizminden, gastronomiden falan bahsedecek olursa işte o zaman kalbini kırarım. Neden mi? Sonraki yazımda bir turist rehberinin feryadını dile getirip nedenlerini daha iyi görmenizi sağlayacağım.