Krismıstan, yılbaşından sonra doların on liraya çıkacağı martavalı tutmadı. Hoş, zaten en koyu taraftarları bile inanmıyordu ya, söylettirildikleri için söylüyorlardı. Hüsnükuruntu olduğunu çok iyi biliyorlardı oysa. Ancak bu Paganların böyle bir şeyi denemeyecekleri ya da böyle bir plan olmadığı anlamına gelmiyor tabii ki. Türkiye’ye ekonomik saldırı düşüncelerinden vazgeçmiş değiller. FETÖ iti ve çetesine yaptırmaya çalıştıkları kanlı darbe planı tutmayınca bu ikinci seçeneğe bel bağladıkları bilinmeyen bir şey değil. Zaten denediler de vız geldi tırıs gitti. Şimdi daha organize, daha cüretkâr bir yenisini hazırladıklarını bilmeyen yok. Bu sefer gizli saklı da yapmayacaklar. Çünkü öylesinin başarı şansı olmadığını anladılar. Artık bunu açık açık yapmayı düşünüyorlar.

Bu planı Donald ile de istişare etmiş olacaklar ki o da çıkıp bunu dillendirdi. Başka bir değişle olur olmaz konuştu. Ya da dangalakça bir laf etti.

Kürtlere saldırıyorlar diye bağırıp çağırmalarının artık sadece siyasi baskı yaratma amacı gütmediği, hazırlanan yeni tezgâha zemin oluşturma amaçlı olduğu da ortaya çıktı.

Ne var ki, bu planın sebepleri çoktur. Donald Trump’ın “Eğer Kürtleri vururlarsa, Turkiye’yi ekonomik açıdan mahvederiz.” Lafını neden sarf ettiği hayli tartışma götürür. Ortaya atılan ve atılacak olan her argüman aşağı yukarı doğrudur aslında. Çünkü bu lafın altında birçok neden yatmaktadır. Gelin burada birkaçını sayalım;

Öncelikle ABD derin devleti Kürtlere bağımsız bir devlet sözü vermiştir. Bu söz onları pek sevdiklerinden değil, petrol yoğun bölgeyi ve Ortadoğu kontrolünü elde tutmak amacıyla verilmiştir elbet. Uzun dönemli tahlillerde Türkiye’nin artık manipüle edilemeyeceği gerçeği öngörüldüğünden alınan karar neticesi verilen bir sözdür bu. Bağlantılı olarak Türkiye’yi huzursuz etme ve böylelikle kontrolü tekrar ele alabilme ihtimali de düşünülmüştür. Diğer bir neden ise Rusya ile yakınlaşmamızın yarattığı büyük rahatsızlık olarak belirtilebilir.

Öte yandan, ABD artık eski gücüne sahip değildir. Karşısında Çin ve Hindistan da durmaktadır. Onlara karşı verdiği savaş sırasında bu ülkelerin dayanışma içinde olması doğal olarak hiç işlerine gelmez. Güçlü Türkiye’nin bu devletlerle işbirliği yapması demek ABD’nin bu savaşı kaybetmesi demektir. Türkiye ise tavrını zaten ortaya koymuştur. Türkiye başka şeylerle meşgul edilmeli, zayıflatılmalıdır ki bu güçlü işbirliği oluşamasın.

Belki küçük nedenlerden biri veya tali neden kategorisine sokulabilecek olsa da PKK’nın “Bize verdiğiniz sözü tutun yoksa Avrupa’da da ABD’de de terör estiririz.” Tehdidi de aslında önemlidir. Başta İngilizler olarak Avrupa’nın ve ABD’nin terörist kuruluşları (PKK, PYD vs.) destekleme çabalarının bir nedeni de budur. Kendi yarattıkları DAEŞ zaten başlarına bela olmuşken içlerinde serbestçe dolaşmasına izin verdikleri, Suriye’de kullandıkları terör örgütlerinin kendi memleketlerindeki muhtemel terör eylemleri onlar için yıkıcı olacaktır.

Bu nedenlere daha birçoğu eklenebilir. Biz burada keselim.

Türkiye böylesi zavallı bir tehdit karşısında terörle mücadeleyi bırakacak değildir. Terörü bitirmek için ne gerekiyorsa o yapılmaktadır ve yapılmaya devam edecektir. Onların işbirliği yapıyor olması bu grupların terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. Kürt halkı da Türkiye’nin kendilerine saldırı yapmadığını açıkça söylemekte, esas zararı PKK ve yan kuruluşlarından gördüklerini her fırsatta dile getirmektedir.

Diyelim ki diplomatik yaklaşımlar sonuç vermedi, derdimizi anlatma çabaları boşa çıkartıldı ve ABD’nin istediği gibi olmadı.

Peki, o zaman ne olur?

Donald’ın dediği gibi ABD Türkiye ekonomisini mahvedebilir mi? Sorusuna cevap vermek gerekirse, yaygın inanışa rağmen cevabı “Hayır” olur. Bilakis bu çaba, Türkiye’nin bambaşka birlikler oluşturmasına, yeni ittifaklara girmesine yol açar ki bunun altyapısı zaten oluşmuş durumdadır.

Böylesi ittifakların sağlam kurulması neticesinde de zararlı çıkan nihayetinde ABD olur.

Aklı selimin galip gelmesini temenni edelim.