Oğlum ilkokula başlayacaktı. Ben de öğretmen olarak iyi bir okulun ve daha önemlisi iyi bir öğretmenin ne demek olduğunu biliyordum. O zaman adrese dayalı kayıt sistemi o kadar katı uygulanmıyordu. Ayrıca öğretmenlere bir istisna yapılıyordu kaymakamlık talimatıyla. Ben de oğlumu oturduğum mahalle okuluna değil, komşu mahallenin okuluna verdim. Hem cadde de geçmeyecekti. Binası daha yeniydi. Ve müdür yardımcısını tanıyordum.
Kayıt yaptırdım ve tanıdığım müdür yardımcısına oğlumun iyi bir öğretmene verilmesini rica ettim. ‘Çok iyi bir öğretmenin sınıfına verdim, gözün arkada kalmasın’ dedi. ‘İyi bir öğretmenin kriteri’nin arkadaşımın kafasında ne olduğunu konuşmadım. Sonradan yaptığı açıklamaya göre 30 senelik bir öğretmendi, tecrübeliydi ve ‘namaz kılıyordu’
Oğlum okula gitmeden önce kendi kendine okuma yazmayı öğrenmişti. Matematik zekası çok ileri düzeydeydi. Ama öğretmenin gözünde bunlar büyük bir dezavantajdı. Çocuğa ‘hastalıklı bir çocuk’ muamelesi yaptı. Çocuğu pasifize etti. Arka sıraya attı. Büyük bir felaket gibi üzerinden geçti. Kalın yazmasını sorun etti. Okul müdürüne sınıf değişikliği için başvurduğumda, ‘Kendisi okuma yazmayı biliyor mu ki? haha haha…’ diye cevap vermişti.
Allah’tan o sene sonunda emekli oldu da neslimiz büyük bir felaketten kurtuldu. Eşim ondan bahis açıldığında, “30 sene insanların evladlarını perişan ettiği için devlet bu adama üste para mı veriyor? Bunun yaşaması oksijen israfıdır’ der.
‘Nitelikli Okul’ ya da ‘Proje okul’ statüsüne alınan okulların müdürlerine ‘Öğretmenini seçme’ şansı verilmiş. Bu yüzden il içi tayin isteyen öğretmenler bu okulları tercih edemediler. Bu okulların Müdürleri öğretmen kadrosunu kendisi seçecekmiş.
Neden buna ihtiyaç duyulmuş? Öğretmenin atanmasına esas olan hizmet puanı liyakat ve performans kriterlerine dayanmıyor. Eskaza kenar bir yerde çalışan öğretmenin puanı yükseliyor. Liyakati yoksa da ‘İyi Okullara’ (Bunu başka bir yazıda tartışacağım) gelebiliyor. Devlet kendi koyduğu kuralın hile-i şer’iyye ile etrafından dolaşıyor, diyebiliriz.
Geriye kalıyor ‘Nitelikli Okulların Müdürlerinin/ Müdirelerinin ‘İyi Öğretmen’ ‘Av’ı…
Ben de haziran döneminde tayin isteyeceğim zaman bu işin nasıl olacağını bildiğini düşündüğüm insanlara danıştım. Ve dedim ki: ‘Hiçbir müdürün kapısına ‘beni seç’ diye gitmem. Nitelikli okul statüsünde olmayan bir okula tayinimi istedim ve gittim ve okulumdan memnunum.
Dün sabah kütüphanede iken bir arkadaşım ve branştaşım aradı. Kütüphanede konuşamadığım için mesajla onu daha sonra arayacağımı söyledim. Bana ‘Acil’ diye mesaj attı. Hemen çıkıp aradım. ‘Hocam acilen …. Lisesine Din Kültürü öğretmeni lazım. Sen orada daha faydalı olursun. Verdiğim numarayı ara’ dedi. ‘Hocam ben yeni tayin oldum. 2 sene tayin isteyemem.’ dedim. Ama proje okullarda bu durum sorun olmuyormuş. Ne kadar güzel (Gülücük)
Aradım Müdire hanımı. ‘10 dakika önce arasaymışım olacakmış. Az önce bir bayan öğretmen arkadaş aramış, az sonra gelecekmiş. Olmazsa beni arayacakmış. Kısmetmiş… Eyvallah. Zaten benim bir talebim yoktu. ‘Hayırlısı olsun’ dedim kapattım. 1 saat sonra Müdire hanım aradı ve hemen gelmemi söyledi. Cumaya yarım saat kalmıştı. ‘Cumadan sonra geleyim’ dedim. ‘Hayır, hemen gel’ dedi. Berber sırası gibi. Sıranızı kaptırabilirsiniz (gülücük)
Gittim. Müdire hanımın birinci ve tek kriterini test etme şansını yakaladım. Top sakalımdan dolayı okulda, arasında ‘Husumet’ olan öğretmenlere benzediğimi, sakalımı kesmem halinde ‘Yazımı yazabileceğini’ söyledi. Müdire hanımın kriterini aşabilseydim okul müdiresinin başka ne gibi kriterleri olduğunu öğrenecektim. Belki spor ayakkabıma ve soket çorabıma da bakacaktı ama daha ileri gidemedim…
Bunları neden yazdım?
Şu anda masamın üzerinde Meb’in öğretmenlerin tatilde okumaları için bir kitap ve film listesi var. Bu kitaplardan bazılarını önceden okumuştum. En son ‘Eğitici Tolstoy’ kitabını dün bitirdim. Rahmetli Tolstoy müfredatsız bir eğitimden söz ediyor. Bizim yeni M. Eğitim bakanımızın da Tolstoy’un izinden gidiyor olduğunu gözlemliyorum. 50 tane film önerisi var. En hafifi ‘Ölü Ozanlar Derneği’
Milli Eğitim bu kitapları ve filmleri bize önerdiğine göre oldukça sıradışı öğretmen modelini idealize ediyor demektir. ‘Siz de böyle olun, örnek alın’ diyor demektir.
16 yıldır iktidar olan anlayış, her türlü kalıbı/ duvarı yıkarak bir zihniyet dönüşümü yapmayı amaç edinirken ve bunda büyük ölçüde başarılı olurken, kendisi de kılık kıyafet mağduru bir ‘obsesif’in obsesyonlarına göre öğretmen seçimi yapmasına müsaade etmesi büyük bir paradokstur. Bu insanlar hasım üretmekten, insan ziyanlığından, ve adalet duygusunu zedelemekten başka hiçbir işe yaramaz.
Sadece fatura şişirirler.
Öde öde bitmez.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Günaydin
İyi Öğretmen Kriteri…
Kayıt yaptırdım ve tanıdığım müdür yardımcısına oğlumun iyi bir öğretmene verilmesini rica ettim. ‘Çok iyi bir öğretmenin sınıfına verdim, gözün arkada kalmasın’ dedi.
‘İyi bir öğretmenin kriteri’nin arkadaşımın kafasında ne olduğunu konuşmadım. Sonradan yaptığı açıklamaya göre 30 senelik bir öğretmendi, tecrübeliydi ve ‘namaz kılıyordu’
Oğlum okula gitmeden önce kendi kendine okuma yazmayı öğrenmişti. Matematik zekası çok ileri düzeydeydi. Ama öğretmenin gözünde bunlar büyük bir dezavantajdı. Çocuğa ‘hastalıklı bir çocuk’ muamelesi yaptı. Çocuğu pasifize etti. Arka sıraya attı. Büyük bir felaket gibi üzerinden geçti. Kalın yazmasını sorun etti. Okul müdürüne sınıf değişikliği için başvurduğumda, ‘Kendisi okuma yazmayı biliyor mu ki? haha haha…’ diye cevap vermişti.
Allah’tan o sene sonunda emekli oldu da neslimiz büyük bir felaketten kurtuldu. Eşim ondan bahis açıldığında, “30 sene insanların evladlarını perişan ettiği için devlet bu adama üste para mı veriyor? Bunun yaşaması oksijen israfıdır’ der.
‘Nitelikli Okul’ ya da ‘Proje okul’ statüsüne alınan okulların müdürlerine ‘Öğretmenini seçme’ şansı verilmiş. Bu yüzden il içi tayin isteyen öğretmenler bu okulları tercih edemediler. Bu okulların Müdürleri öğretmen kadrosunu kendisi seçecekmiş.
Neden buna ihtiyaç duyulmuş?
Öğretmenin atanmasına esas olan hizmet puanı liyakat ve performans kriterlerine dayanmıyor. Eskaza kenar bir yerde çalışan öğretmenin puanı yükseliyor. Liyakati yoksa da ‘İyi Okullara’ (Bunu başka bir yazıda tartışacağım) gelebiliyor. Devlet kendi koyduğu kuralın hile-i şer’iyye ile etrafından dolaşıyor, diyebiliriz.
Geriye kalıyor ‘Nitelikli Okulların Müdürlerinin/ Müdirelerinin ‘İyi Öğretmen’ ‘Av’ı…
Ben de haziran döneminde tayin isteyeceğim zaman bu işin nasıl olacağını bildiğini düşündüğüm insanlara danıştım. Ve dedim ki: ‘Hiçbir müdürün kapısına ‘beni seç’ diye gitmem. Nitelikli okul statüsünde olmayan bir okula tayinimi istedim ve gittim ve okulumdan memnunum.
Dün sabah kütüphanede iken bir arkadaşım ve branştaşım aradı. Kütüphanede konuşamadığım için mesajla onu daha sonra arayacağımı söyledim.
Bana ‘Acil’ diye mesaj attı. Hemen çıkıp aradım.
‘Hocam acilen …. Lisesine Din Kültürü öğretmeni lazım. Sen orada daha faydalı olursun. Verdiğim numarayı ara’ dedi. ‘Hocam ben yeni tayin oldum. 2 sene tayin isteyemem.’ dedim. Ama proje okullarda bu durum sorun olmuyormuş. Ne kadar güzel (Gülücük)
Aradım Müdire hanımı. ‘10 dakika önce arasaymışım olacakmış. Az önce bir bayan öğretmen arkadaş aramış, az sonra gelecekmiş. Olmazsa beni arayacakmış. Kısmetmiş… Eyvallah. Zaten benim bir talebim yoktu. ‘Hayırlısı olsun’ dedim kapattım. 1 saat sonra Müdire hanım aradı ve hemen gelmemi söyledi. Cumaya yarım saat kalmıştı. ‘Cumadan sonra geleyim’ dedim. ‘Hayır, hemen gel’ dedi. Berber sırası gibi. Sıranızı kaptırabilirsiniz (gülücük)
Gittim. Müdire hanımın birinci ve tek kriterini test etme şansını yakaladım. Top sakalımdan dolayı okulda, arasında ‘Husumet’ olan öğretmenlere benzediğimi, sakalımı kesmem halinde ‘Yazımı yazabileceğini’ söyledi.
Müdire hanımın kriterini aşabilseydim okul müdiresinin başka ne gibi kriterleri olduğunu öğrenecektim. Belki spor ayakkabıma ve soket çorabıma da bakacaktı ama daha ileri gidemedim…
Bunları neden yazdım?
Şu anda masamın üzerinde Meb’in öğretmenlerin tatilde okumaları için bir kitap ve film listesi var. Bu kitaplardan bazılarını önceden okumuştum. En son ‘Eğitici Tolstoy’ kitabını dün bitirdim. Rahmetli Tolstoy müfredatsız bir eğitimden söz ediyor. Bizim yeni M. Eğitim bakanımızın da Tolstoy’un izinden gidiyor olduğunu gözlemliyorum. 50 tane film önerisi var. En hafifi ‘Ölü Ozanlar Derneği’
Milli Eğitim bu kitapları ve filmleri bize önerdiğine göre oldukça sıradışı öğretmen modelini idealize ediyor demektir. ‘Siz de böyle olun, örnek alın’ diyor demektir.
16 yıldır iktidar olan anlayış, her türlü kalıbı/ duvarı yıkarak bir zihniyet dönüşümü yapmayı amaç edinirken ve bunda büyük ölçüde başarılı olurken, kendisi de kılık kıyafet mağduru bir ‘obsesif’in obsesyonlarına göre öğretmen seçimi yapmasına müsaade etmesi büyük bir paradokstur.
Bu insanlar hasım üretmekten, insan ziyanlığından, ve adalet duygusunu zedelemekten başka hiçbir işe yaramaz.
Sadece fatura şişirirler.
Öde öde bitmez.