Yangın merdiveninin kapısının kilitli olması Süleymancı cemaatinin/ örgütünün kamplarına özgü bir defo değildir. Yangın merdivenleri bu ülkede sadece denetimde sorun çıkmasın diye yapılır. Emniyet kemerinin zımbırtısı ötmesin diye yuvasına aparat takan halkımın gözünde, yangın merdiveni gibi şeylerin ‘ya yangın çıkarsa’ ihtimaline karşı değil, ‘nasılsa yangın çıkacağı yok, prosedür yerine gelsin’ kabilinden yapılan bir şey olarak gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu gibi ‘prosedür’leri denetleyen denetleyicilerin de bunu genellikle böyle algıladığını ve konu ile ilgili eksiklikleri/ aksaklıkları çok ta fazla sorun etmediklerini söylemek mümkündür. Ve hatta çocuklarını aslında ‘Kur’an Kursu’ olan, ama resmi adına ‘Yurt’ dedikleri örgüt kamplarına veren velilerin de bu aksaklık/ eksiklikleri sorun etmeyeceklerini düşünüyorum. Nasılsa ‘bir şey olmaz, olmayacak’tır. Ama bazen oluyor olanlar ve yüzleşiyor insan ‘arkasında bıraktıkları’/ ‘ardına attıkları’ ile…
11 tane evladımızın bahsi geçen ‘Kur’an Kursu’/ ‘Yurt’ta yanarak ölmesi üzerine benim de bir yıl (ortaokul 2. sınıfta) kaldığım, başımızdaki hocanın (Galip Gedik) Zalimce baskılarına dayanamayarak kaçmak zorunda olduğum bu örgüt/ cemaat hakkında düşüncelerimi yazmak istiyorum:
İddia edildiği gibi bu kurs/ yurtlar sadece fukara çocuklarının çaresiz kaldıkları için ve okula gitmek için buldukları alternatifsiz tek imkan değildir. Bugün kent merkezlerinde bile evlerinin olduğu mahallelerde, halleri vakitleri yerinde birçok aile çocuklarını bu kurslara yatılı olarak vermektedirler. Kırsal kesimde ise devletin taşımalı eğitim yaparak ve bazı yerlerde de yatılı bölge okulları açarak çocukların eğitim/ öğretim almalarını sağladığını biliyoruz. Ayrıca fakir ailelere eğitim yardımı yapıldığını da biliyoruz.
Süleymancılar da tıpkı Fethullahçılar gibi ana akım Müslüman halktan ve onların dertlerinden/gündemlerinden kopuk, içe kapalı, siyasi- ekonomik bağlantıları/ ilişkileri şeffaf olmayan bir oluşumdur. Nerede, ne zaman, kimin yanında, kime karşı pozisyon alacakları hiçbir zaman net olmamıştır.
Türkiye’de çeşitli dönemlerde Kur’an Kursları, İmam Hatip Liseleri... vb’nin üzerine gidilmiş, yasaklanmış, sınırlandırılmıştır, ama Fettöcüler gibi Süleymancıların ‘Okul Talebelerine Yardım Derneği’ adı altında saman altından örgütsel faaliyetlerini sürdürmüşler/ sürdürebilmişlerdir. Her döneme uyum sağlayacak ilişki biçimleri geliştirmekte her zaman mahir olmuşlardır. Ya da kim gelirse/ giderse gelsin/gitsin mutfakta onlardan ya da onları destekleyenlerden birileri var olmuştur. Bizim Galip hoca kış döneminde Tonya’nın eşrafından olan CHP ilçe yöneticisi ‘Lermioğlu’nu dernek yöneticisi yaparken, yaz döneminde çıktığımız yaylada, ilçeye Lermioğlu ile kan davası olduğu için giremeyen (Adalet Partili) ‘Maraz’ın Ali’nin himayesine sığınırdı. O yaşta ben bile tedirgin olur, ‘Nasıl aynı anda ikisini de idare edebiliyor’ diye düşünürdüm.
4. Süleymancıların din anlayışı da en az Fettönünki kadar paralel bir din anlayışıdır. Suya sabuna dokunmayan, kıl namazını, tut orucunu, yap rabıtanı, pompala israiliyatı, talebelere (cemaate) yardım et, kurban ver, oyunu Demirel’e (ve türevlerine) ver, secde et egemenlere, sadece kendin cenneti garanti et… Mantık budur.
5. Süleymancılar da diğer cemaat/ tarikatlar gibi entegristtir. Kendi örgütlerine mensup olmayan/ destek olmayanlara karşı ahlaki / dini hukuk tanımayabilirler. Rahatlıkla iftira atabilir veya dedikodu üretip yayabilirler. Okullarda okuyan çocukları öğretmenlerinin aleyhine doldurabilirler. (Tecrübe konuşuyor)
6. Güçlü olduğumuz müddetçe birkaç adım arkamızdan kerhen de olsa gelir gibi yapacak olan, ancak zayıf düştüğümüzde bizi yakabilecek ateşe odun taşıyacağı kesin olan bu derin cemaat/ örgütün hapishanelerine çocuklarımızı kendi ellerimizle göndermek büyük bir gaflettir. Din öğrenmeleri ve dışarıdaki şeytani etkenlerden korunmalarını murad edip emanet ettiğimiz çocuklarımız, kim bilir hangi gizli odakların hangi projelerinin konu mankeni olarak ruhu yabancılaşmış ve devreleri yanmış olarak karşımıza çıkabiliyor.
Fettö namussuzunun eline aynı sebeplerle verdiğimiz çocuklarımız ve himmetlerimizin bize ateş olarak geri döndüğünü unutmayalım.
Milli Eğitim Bakanımız ’Ders alacağız’ diye açıklama yapmış.
Ben de ‘ders alalım’ diye yazdım. İnşallah. Başımız sağolsun.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Günaydin
Süleymancıların ateşi…
11 tane evladımızın bahsi geçen ‘Kur’an Kursu’/ ‘Yurt’ta yanarak ölmesi üzerine benim de bir yıl (ortaokul 2. sınıfta) kaldığım, başımızdaki hocanın (Galip Gedik) Zalimce baskılarına dayanamayarak kaçmak zorunda olduğum bu örgüt/ cemaat hakkında düşüncelerimi yazmak istiyorum:
İddia edildiği gibi bu kurs/ yurtlar sadece fukara çocuklarının çaresiz kaldıkları için ve okula gitmek için buldukları alternatifsiz tek imkan değildir. Bugün kent merkezlerinde bile evlerinin olduğu mahallelerde, halleri vakitleri yerinde birçok aile çocuklarını bu kurslara yatılı olarak vermektedirler. Kırsal kesimde ise devletin taşımalı eğitim yaparak ve bazı yerlerde de yatılı bölge okulları açarak çocukların eğitim/ öğretim almalarını sağladığını biliyoruz. Ayrıca fakir ailelere eğitim yardımı yapıldığını da biliyoruz.
Süleymancılar da tıpkı Fethullahçılar gibi ana akım Müslüman halktan ve onların dertlerinden/gündemlerinden kopuk, içe kapalı, siyasi- ekonomik bağlantıları/ ilişkileri şeffaf olmayan bir oluşumdur. Nerede, ne zaman, kimin yanında, kime karşı pozisyon alacakları hiçbir zaman net olmamıştır.
Türkiye’de çeşitli dönemlerde Kur’an Kursları, İmam Hatip Liseleri... vb’nin üzerine gidilmiş, yasaklanmış, sınırlandırılmıştır, ama Fettöcüler gibi Süleymancıların ‘Okul Talebelerine Yardım Derneği’ adı altında saman altından örgütsel faaliyetlerini sürdürmüşler/ sürdürebilmişlerdir. Her döneme uyum sağlayacak ilişki biçimleri geliştirmekte her zaman mahir olmuşlardır. Ya da kim gelirse/ giderse gelsin/gitsin mutfakta onlardan ya da onları destekleyenlerden birileri var olmuştur. Bizim Galip hoca kış döneminde Tonya’nın eşrafından olan CHP ilçe yöneticisi ‘Lermioğlu’nu dernek yöneticisi yaparken, yaz döneminde çıktığımız yaylada, ilçeye Lermioğlu ile kan davası olduğu için giremeyen (Adalet Partili) ‘Maraz’ın Ali’nin himayesine sığınırdı. O yaşta ben bile tedirgin olur, ‘Nasıl aynı anda ikisini de idare edebiliyor’ diye düşünürdüm.
4. Süleymancıların din anlayışı da en az Fettönünki kadar paralel bir din anlayışıdır. Suya sabuna dokunmayan, kıl namazını, tut orucunu, yap rabıtanı, pompala israiliyatı, talebelere (cemaate) yardım et, kurban ver, oyunu Demirel’e (ve türevlerine) ver, secde et egemenlere, sadece kendin cenneti garanti et… Mantık budur.
5. Süleymancılar da diğer cemaat/ tarikatlar gibi entegristtir. Kendi örgütlerine mensup olmayan/ destek olmayanlara karşı ahlaki / dini hukuk tanımayabilirler. Rahatlıkla iftira atabilir veya dedikodu üretip yayabilirler. Okullarda okuyan çocukları öğretmenlerinin aleyhine doldurabilirler. (Tecrübe konuşuyor)
6. Güçlü olduğumuz müddetçe birkaç adım arkamızdan kerhen de olsa gelir gibi yapacak olan, ancak zayıf düştüğümüzde bizi yakabilecek ateşe odun taşıyacağı kesin olan bu derin cemaat/ örgütün hapishanelerine çocuklarımızı kendi ellerimizle göndermek büyük bir gaflettir. Din öğrenmeleri ve dışarıdaki şeytani etkenlerden korunmalarını murad edip emanet ettiğimiz çocuklarımız, kim bilir hangi gizli odakların hangi projelerinin konu mankeni olarak ruhu yabancılaşmış ve devreleri yanmış olarak karşımıza çıkabiliyor.
Fettö namussuzunun eline aynı sebeplerle verdiğimiz çocuklarımız ve himmetlerimizin bize ateş olarak geri döndüğünü unutmayalım.
Milli Eğitim Bakanımız ’Ders alacağız’ diye açıklama yapmış.
Ben de ‘ders alalım’ diye yazdım.
İnşallah.
Başımız sağolsun.