SON DAKİKA
Hava Durumu

Azerbaycan davasını Demirel mi sattı Cavit bey?

Yazının Giriş Tarihi: 10.08.2024 11:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.08.2024 11:50

Seksenine gelmiş olmasına rağmen ülkenin siyasetine karışmak için azami çaba gösteren ve Türkiye’nin en karanlık yıllarında bir süre bakanlık yapan işadamı Cavit Çağlar, gündeme gelmek için yine kafasında yazdığı senaryoları haber kanallarında, verdiği mülakatlarda, bulduğu her alanda dillendiriyor. Tamamına yakını ölmüş ve cevap veremeyecek durumdaki insanları itham edecek açıklamalarla bazen kantarın topuzunu da kaçırıyor.
Doğruyol Partisi döneminden kalan kasaba siyasetinin belirgin isimlerinden birisi olan Cavit Çağlar, ilerlemiş yaşına rağmen Türkiye’de bir güç olma, siyasi figür olma gayretinden bir türlü vazgeçemiyor. Kendi devrinin uzun yıllar önce kapandığını kabullenemeyen Çağlar, son yıllarda saçma sapan çıkışlar ve adımlarla varlığını ispatlamanın derdine düşse de artık 90’lı yılların kasaba siyasetini kimse yemiyor açıkçası.
Yine bir süre önce ben varım demek için hayatını konu alan bir sipariş kitap yazdırdı Cavit Çağlar. Ancak istediği etkiyi sağlayamadı. Tıpkı Olay TV operasyonu ile hükümete ayar vermeye çalışırken yakalanıp, bir çuval para harcadığı projeyi 28 günde çöpe attığı gibi. Son günlerde bir kez daha Çağlar, şahitlerinin büyük kısmı vefat etmiş konularla gündemde. Ancak bu kez anlattıkları oldukça tartışmalı konular.
Çağlar’ın t24’e verdiği mülakatta Ebulfeyz Elçibey ve Azerbaycan ile ilgili iddialarına ODA TV’den makale ile yanıt veren Mayıs Alizade bambaşka bir tartışmanın da fitilini ateşledi. Çağlar’ın Ebulfeyz Elçibey ve Azerbaycan’da Haydar Aliyev’in iktidara getirilmesi süreciyle ilgili anlattıklarına itiraz eden Elizade, çok önemli sorular yöneltti.
Konu oldukça önemli ve hem tarihi hem de milli bir politikayı tam merkezinden ilgilendiriyor. Çağlar, Azerbaycan kurtuluş mücadelesi kahramanı Ebulfeyz Elçibey ile ilgili olarak. “Fazla içki içerdi, kaldığı Çırağan otelini güvenlik güçlerine haber vermeden terk edip Üsküdar’a geçmiş ve araçtan Boğazı seyrederken bulunmuştu vs…” gibi iddialarını gündeme getiriyor. Elçibey hayatta değil yani iddiayı yalanlama ya da cevap verme şansı yok. Ancak Çağlar’ın sözleri ile Elizade’nin anlatımları bir araya getirildiğinde “Azerbaycan davasını Demirel mi sattı? Çağlar onu mu anlatmaya çalışıyor” diye düşünmeden geçemiyor insan. Alizade, Çağlar’ın hayatta olmayan insanlarla ilgili iddialarının ciddiye alınmaması gerektiğini söylüyor ve devamında iddialardaki kişiler ise hayatta olmadıkları için Cavit Çağlar`ın bu anlattıklarını doğrulama veya yalanlaması mümkün olmadığını vurguluyor.
Aslında röportajı okuduğumuzda bizim de aklımıza gelen ilk düşünce Elçibey’in içki içip içmemesini gündeme getirmenin ne kadar doğru olduğuydu. Çağlar, Azerbaycan kurtuluş mücadelesinin kahramanı Elçibey’i neden itibarsızlaştırmak istiyor? Açıklamaya muhtaç bir durum. Sonunda Elçibey bir milletin kurtuluş mücadelesinin başında olan bir isim ve anlatılanlar çocuklarını, torunlarını ve milletini üzecektir.
Çağlar aslında anlatımlarında kendisinin ne kadar büyük bir devlet adamı olduğunu, hatta bu ülkenin başına gelmiş en önemli insan olduğunu anlatıyor aslında. Ancak gerek Turgut Özal gerekse Süleyman Demirel ile ilgili sözlerini, onlar hayattayken söyleme cesareti olur muydu? Hiç sanmıyorum.
Tekrar Mayıs Alizade’nin anlatımlarına dönersek. Çağlar’a çok kritik sorular yönetti makalesinde ve gerçekten Çağlar eğer samimiyse bu sorulara mutlaka yanıt vermeli. İşte o sorular, “
1) Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey görevde olduğu bir sene boyunca Türkiye'ye kaç kere geldi? Hangi ay ve günlerdi?
2) Ebulfez Elçibey`in hangi gelişinde Cavit Çağlar kendisine “Çekil” önerisinde bulundu? Elçibey her geldiğinde kendisine “Çekil” demiş olabilir mi acaba?
3) Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’e “Çekil” uyarısını Süleyman Demirel’den talimat alarak mı yapıyordu yoksa kendisi mi doğrudan inisiyatif alıyordu? Aynı zamanda Haydar Aliyev’i de kamyonunun üzerine Demirel’in talimatıyla mı çıkarmıştı yoksa bizzat kendi inisiyatifiyle mi?”
Devamında Haydar Aliyev meselesini de aktarıyor Mayıs Elizade, işte o bölüm de şöyle, “
Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’in görevi bırakma ve kendisinin görevinin başında olmaması durumunda vekalet etmesi için Haydar Aliyev`i nasıl Meclis Başkanlığına getirdiğini kısaca anlatalım. 7 Haziran 1992`de yüzde 59 oyla Cumhurbaşkanı seçilirken 17 Haziran’da yemin edip göreve başladıktan sekiz gün sonra 25 Haziran’da Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün İstanbul`daki kuruluş toplantısına katıldı. Ankara`dan İstanbul`a gelerek kendisiyle buluşan Hava Kuvvetleri İstihbarat Dairesi eski Başkanı emekli Tümgeneral Yaşar Demirbulak`ın Azerbaycan Ulusal Ordusunun kuruluşunda rol almak istemesini ifade etmesi üzerine Elçibey Türk generali Bakü`ye davet ederek kendine Başdanışman olarak atadı. Ülkenin Ulusal Güvenlik Doktrini hazırlanırken Ankara`dan silah-mühimmat desteği istendi. Ancak Başbakan Süleyman Demirel bu taleplerin gerçekleşmesini bizzat engelledi. (Yaşar Demirbulak Paşa hayattayken konuşmuş,ben yazmıştım,hepsi yayınlanmıştır.) Türkiye`nin en önemli diplomatlarından biri olarak gördüğüm ve hayattayken defalarca konuşturduğum rahmetli Büyükelçi Bilal Şimşir`in bununla ilgili açıklamalarını birkaç kez yazmıştım. Şimşir`in Azerbaycan isimli 800 sayfalık kitabında çok mühim bilgiler mevcut. 20 Ekim 1991`de yapılan seçimden sonra Kasım başında Azerbaycan’ın bağımsız devlet olarak tanınma talebi Ankara`ya ulaştığında yeni hükümetin Başbakanlık koltuğuna oturmaya hazırlanan Süleyman Demirel, Azerbaycan`ın tanınması işinin kendilerine bırakılmasını istemiş ve tanımadan önce ABD ve NATO ile görüşmeleri gerektiğini ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Turgut Özal`ın Ankara`da Ekim sonu Kasım başında organize Türk Devlet Başkanları Zirve toplantısına katılan Ebulfez Elçibey,TBMM`de yaptığı konuşmada “Türk Birliğinden bahsetmiş ve “Bir millet iki devlet” sözünü o konuşmasında telaffuz etmiştir. Seneler sonra Sayın Bedrettin Dalan bana “Ebulfez Elçibey`in Meclis’te yaptığı konuşmadan sonra 450 milletvekilinin birçoğu kendisinin Türk olmadığını anlamıştı” demişti.”
Şimdi asıl anlatmak istediğimiz konuya gelelim. Çağlar, kendisinin Elçibey’e talebi doğrultusunda Elçibey’in çekilerek yerine Haydar Aliyev’in getirildiğini söylüyor. Ermenistan sınırının da kendisinin gündem getirmesiyle kapatıldığını ileri sürüyor. Ancak tarihi gerçekler de gizlenemiyor. Elçibey, Dağlık Karabağ işgali sırasında Türkiye’den yani Süleyman Demirel’den insanların tahliyesi için 4 helikopter istediğini ancak Türkiye’nin vermediğini daha o yıllarda aktarmıştı. Turgut Özal ile Süleyman Demirel’in o yıllarda tam tersi düşyünceler içinde olduğu da bir kez daha Çağlar tarafından gündeme getirilmiş oluyor aslında. Demirel 4 helikopter vermekten imtina ederken, Türk dünyası gezisine çıkan Cumhurbaşkanı Özal, Esenboğa havalimanında “Sınırda tatbikat yapacağız, öbür tarafa birkaç mermi düşerse hiçbir şey olmaz” diye çok net tepki sergilemişti.
Burada bir kez daha Mayıs Elizade’nin anlatımına dönmeliyiz. Azerbaycan bağımsızlık mücadelesi ile ilgili bölümde şunları söylüyor;
“Cumhurbaşkanı Turgut Özal`ın 17 Nisan 1993`te ölüm haberini alan Ebulfez Elçibey hemen Türkiye'nin Bakü Büyükelçiliğine giderek defteri taziye yazmış ve ardından Ankara`ya hareket etmişti. Bakü`ye döner dönmez ordu kuruluşu çalışmalarıyla ilgili son bilgileri alan Ebulfez Elçibey bağımsızlığın ilanından sonra ülkede kalmış Rus askerlerinin ülkeyi terketmesi çalışmalarının hızlandırılmasını istemiş ve son Rus askeri 25 Mayıs’ta Azerbaycan`ı terketmişti. Gelişmelerin Rusya'yı tatmin etmemesi üzerine Albay Suret Hüseyinov`un Gence`deki üstte bulunan askerleri silah ve mühimmatı teslim almak için gelmiş Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı`nın 17 askerini şehid ederken ülke Başsavcısı ve üst düzey birkaç asker de dahil olmak üzere önemli görevlerde bulunan şahısları rehin almıştı. Albay Suret Hüseyinov ile anlaşma yolları arayan Ebulfez Elçibey`in bu girişimleri olumlu sonuç vermeyince MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş`i arayarak tavsiyelerini dinlemek istemiştir. O günlerde durumu yerinde izlemek için Türkiye`den Bakü`ye giden kişiler arasında MHP Kayseri milletvekili Mustafa Dağcı da bulunuyordu. Alparslan Türkeş`in tavsiyesi üzerine Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`i arayan Ebulfez Elçibey`e, Demirel'in cevabı: “Ben de konuşuyorum, sen de Haydar Aliyev`i ara ve el ele vererek ülkeyi bu sıkıntılı durumdan hep birlikte kurtarın” oldu. Elçibey, Nahçıvan Yüksek Meclis Başkanı Haydar Aliyev'e Bakü`ye davet ederek kamuoyunun önemli kısmının karşı çıkmasına rağmen Azerbaycan Milli Meclis Başkanı İsa Kamber`i istifa ettirerek yerine Haydar Aliyev'in Meclis Başkanı seçilmesini sağlamıştır. Cumhurbaşkanı Elçibey`in, Meclis Başkanlığına Haydar Aliyev`i aday göstermesinin Anayasaya aykırı olması bizzat Dışişleri Bakanı Tevfik Kasımov tarafından ödüllendirilmiştir. Gence`deki karmaşanın gizli siyasi destekçilerinin başında Başbakan birinci yardımcısı Abbas Abbasov da yer aldı. Elçibey`in görevi devretmesinden sonra 10 sene Haydar Aliyev, üç sene de İlham Aliyev ile çalışan Abbas Abbasov 2006 yılında görevinden ayrılarak Rusya'nın en büyük devlet şirketi Gazprom`a geçmişti.”
Ve şimdi sıkı durun Alizade’nin gündeme taşıdığı ve Cavit Çağlar’ın izahına muhtaç ve mutlak suretle izah etmesi gereken bir bilgi daha yer alıyor yazıda. Abbasov’la ilgili iddia yukarıda yer almıştı. Rus yanlışı Abbasov görevi bıraktıktan sonra Gazprom’a geçmişti. Aradan yıllar geçtikten sonra 24 Kasım 2015`te Rusya uçağının Suriye sınırında vurulmasından sonra Rusya-Türkiye ilişkilerinde yaklaşık sekiz aylık bir gerilim yaşanmış, 28 Haziran 2016'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin'e yazdığı mektubun kamuoyuna açıklanması ile ilişkiler normalleşme yoluna girmişti. İşte Elizade’nin iddiasına göre Moskova`daki gazeteci yazar arkadaşlarından aldığı bilgiye göre Cavit Çağlar`ın yakın arkadaşı Abbas Abbasov, o mektubun kendi mutfağında yazıldığını söylüyormuş. Çağlar Abbasov dostluğunun ne zaman başladığı ve bu seviyeye geldiğinin yanı sıra Azerbaycan darbesinde bu ikilinin rolünün de ne olduğu meraklandırıyor insanı.
Hikayenin devamında 15 Haziran 1993'te Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey`in tüm gücünü koyarak Haydar Aliyev`i Meclis Başkanı seçtirmesinden iki gün sonra 18 Haziran’da Bakü’yü terkederek, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Ordubad ilinin Keleki köyünde doğduğu eve yerleşmişti. 23 Haziran’da Cumhurbaşkanlığına vekalet görevi de Meclis Başkanı Haydar Aliyev`e geçmişti. Ülkede kardeş kanının dökülmesini Cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakarak engellediği için TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Aralık 1993`te içten samimi bir Atatürkçü Ebulfez Elçibey`i Atatürk Ödülüne aday olarak sunma girişiminde bulunduğunda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından engellenmişti.
Şimdi tekrar konuyu özetlemek gerekirse. Azerbaycan’ın tanınması noktasında ABD ve NATO’dan olur almak için süreci uzatan bir Süleyman Demirel var. Yine Elçibey’in sivilleri tahliye etmek için istediği 4 helikopteri vermeyen bir Süleyman Demirel var. Elçibey’e verilmek istenen Atatürk ödülünü engelleyen bir Süleyman Demirel var. Ve Azerbaycan meselesini kendisinin halmletiğini söyleyen Demirel’in sağ kolu olarak bilinen Cavit Çağlar var. Bizim de aklımıza o yıllarda Azerbaycan meselesini Demirel mi sattı? Bu gelişmelerin içinde Çağlar nerede durdu? Azerbaycan’ı Rus güdümüne sokmak için mi bu adımlar atıldı? İşgale sessiz kalınmasında dönemin hükümetinin sorumluluğu nedir? Soruları geliyor.
Sahi Cavit Çağlar bey, Azerbaycan davasında Demirel ve sizinde içinde bulunduğunuz hükümet Rus tarafını tutarak işgalin önünü mü açtınız? Bu hamur daha çok su kaldırır gibi görünüyor…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.