Bu boyutta ve bu şartlarda daha erken söndürülen bir yangın var mı? En azından ABD ve Avrupa'daki yangınların çok daha uzun sürelerde söndürülebildiğini biliyoruz. Bir anda ülkenin dört bir yanında alevler yükseliyor. Sadece alevler değil alevlerle birlikte provokasyon ve yalan zincirleri yerini alıyor.

Önce yangın uçakları, ardından alet ekipman tartışmaları, orman yanarken sosyal medya fenomenlerine taş çıkaracak görüntü çekip yaymalar. Yangın çok şükür 5 günde söndürülmesiyle birlikte yanan orman alanlarının imara açılacağı iddiaları.

İnsanların ormanlarla ilgili kaygıya düşmesi olası bir durum. Bu durum da dezenformasyon ve algı operasyonları için oldukça verimli bir alan. Tam da yalan algının oluşturabileceği bir iklim oluşmuşken yalan merkezleri de durmuyor hemen harekete geçiyor.

Her felakette ama her felakette daha felaket olur olmaz bir yalan provokasyon ve algı operasyonu alıp başını gidiyor. Açıkçası bu algı ve yalan operasyonlarıyla ilgili alınan tedbirlerin de yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.

Pek tabiki kaygılar dile getirilebilir ancak öncelik afetle mücadele. İnsanlar ve kurumlar afetle mücadele ederken, bunu provokasyon için iyi ortam görerek algı operasyonlarına geçersen, bunun adı memleket millet düşmanlığından başka bir şey olmaz.

İşte son orman yangınlarının sönmesinin ardından bu ülkenin Tarım ve Orman Bakanı, Orman Genel Müdürlüğü, yanan orman alanlarının zaman geçirmeden yeniden ağaçlandırılacağına yönelik net bir duruşu ortaya koyarken, özellikle sosyal medyada onlarca senaryoyu okumak durumunda kalıyoruz. Dahası yalanı söyleyen algıyı oluşturmaya çalışanlar oldukça başarılılar.

Son 23 yılda bir metre bile yanan orman alanına inşaat yapılmadı, otel yapılmadı diyor Orman Bakanı. Bir metrekare bile imara açılmadı diyor. Açılmayacağının da altını çiziyor. Orman alanları özel kanunla korunuyor malum. Yani o imar işleri o kadar kolay değil. Bu biliniyor ancak kısır ve çirkin siyaset malzemesi yapılmaya devam ediliyor.

Yorulduk bıktık da uşağum.

Bu ülkede doğru bir muhalefet yöntemi, stratejisi ve milletin menfaatini öne alan bir yapı kurmak o kadar mı zor. Her defasında yapmak yerine yıkmanın tarafında olmak ne kadar saçma. Bursa yangınları için söylemekte yarar var. Hızla marjinalleşen bir siyasi parti dışında iktidarı muhalefeti oldukça iyi bir sınav verdi. Ufak tefek siyasi salvolar dışında Bursa için ciddi bir birliktelik ortaya kondu. Marjinaller ayrıştı, Bursa önemli bir eşiği aştı.

Gelelim bundan sonra ne olacak sorusunun cevabına. Aslında ortaya çıkan Bursa hassasiyeti zaten kanun ile korunan alanlar için korkuları tamamen bertaraf etti. Ormanlar yenilenecek. 11 Ekim’de ciddi bir ağaçlandırma kampanyası başlayacak Bursa için. O ormanlar fidan olarak yeniden ayağa kalkacak. Yıllar geçtikçe eski yeşil görüntüsüne kavuşacak.

Bu arada varsa alet ekipman eksiği ya da kanuni aksaklıklar onlarında giderilmesi kamuoyunun takibinde olacak. Yaşananlar aslında bölgesel bir harekat merkezinin faydalı olacağını da gözler önüne serdi. Hazırda Yunuseli Havaalanı var atıl duruyor. Bu alanın çok iyi bir planlama ile hem afet harekat merkezi hemde Bursa’nın kültürel anlamda gösteri ve etkinlik merkezine dönüştürülmesi harika bir seçenek olur. Malum Yunuseli Havaalanı'nda Bursa kamuoyunun zaman zaman ranta kurban edilecek kaygısını yaşadığı alanlardan birisi. Bugüne kadar böyle bir girişim olmadı ancak Yeşil Bursa algısının yüzyıllar boyunca sürmesi ve şehrin göbeğinde böylesi kritik bir alanın afet harekat merkezi hemde binlerce Bursalının her gün ziyaret edip etkinliklere katıldığı bir alana dönüştürülmesi, çok yönlü fayda sağlayabilir. Burada konuşlanacak kurtarma ve yangın söndürme uçakları, diğer hava araçları lojistik birimler ve eğitim, bilgilendirme alanları hassasiyeti tavana çıkarır.

Belki okullar için de çok önemli bir eğitim merkezi haline gelir. Bursa bu konuyu tartışmalı ancak sadece tartışmakla kalmamalı. Şehrin bürokratı siyasetçisi, vekili, belediye başkanı, akademik odaları, sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek konunun sonuçlanması için güç birliği etmeli.

Kurumları, kişileri suçlayarak, hedef alarak, senaryo üreterek, algı operasyonları, provokasyonlarla kimse bir fayda sağlayamadı, sağlayamaz. Bu topraklar bizim inşallah kıyamete kadar da bizim olacak. Bu toprakları birbirimize cehennem etmekten öteye geçmemiz lazım. Hem ulusal hem de yerel anlamda hızla bu yöne döndüğümüz de ortada. Daha yol var ama bu yolu kat edecek bir zihniyet de yavaş yavaş hakim zihniyet haline geliyor.