SON DAKİKA
Hava Durumu

İtibar-tasarruf ve fakirleşen bir millet!

Yazının Giriş Tarihi: 24.04.2024 16:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.04.2024 16:31

Mantıklı bir açıklaması olmayan yüksek enflasyon, hamasetten ileriye gidemeyen açıklamalar, itibardan tasarruf olmaz ile kamu araçları arasına sıkışan tartışmalar… Üstüne sahaya sürülen trollerin insanlara uyguladıkları algı vahşeti…

Bugünkü pahalılığın asıl nedeni hükümettir ve her ne söylenirse söylensin bu gerçek değişmez. Hükümetin daha önce alması gereken tedbirler vardı ancak hala bu tedbirler alınmış değil. Ancak konuyu salt hükümet sorunu olarak da görmemek gerekir. Türkiye ne yazık ki sistemsizlik ve düzensizlik üzerine bir 100 yılı geride bıraktı.

Devletin tepeden tırnağa yeniden yapılanması ancak bu kez güç odaklarının gönlüne göre değil milletin bütününü kapsayan, kurumsal ve hukukun üstünlüğünün hakim olduğu bir düzene geçmesi gerekir. Tabi en önce üstün olacak hukukun adil bir yapıya kavuşturulması en elzem adımlardan birisi.

Devlet her sektörün ana iş verimi ve ana alıcısı. Kamu milletin ve devletin kaynaklarını dipsiz bir kuyu gibi yutuyor. Evet kamuda tıpkı özel sektörde olduğu gibi yöneticilerin idare etmekten öteye geçerek irade kullanması gerekiyor ancak iradeyi kullanacak yöneticilerin seçiminde de irade kullanılması şart. Ülkenin her santimetrekaresi ateş içindeyken seaçmesepen tartışmalarla bu düzeni daha ileriye götürme imkanı da ihtimali de yoktur.

Türk devleti ve onu idare eden hükümet yüksek enflasyon, pahalılık ve fakir fukaralığı önlemek için acil şekilde en sert tedbirleri almak durumunda. Bu tedbirler marketlere gönderilecek zabıta memurları ya da boykot vs ile değil devletin gücünün gerçek anlamda sahaya yansımasıyla olmak durumunda.

2017 yılından beri ne yazık ki bu ülkenin halkının büyük bir kısmı ciddi ekonomik baskı ve fakirlik içinde yaşam mücadelesi veriyor. İnsanlar sofralarına yiyecek koymakta, çocuklarına okul harçlığı vermekte, üniversiteye çocuklarını başka şehre gönderememe sıkıntısıyla karşı karşıya. Sadece karşı karşıya değil tabi bunları her an her saniye yaşıyor.

Yolsuzluk, usulsüzlük, liyakatsiz yöneticiler, hesapsız harcamalar, ufuksuz adımlar ve ortak akıl kullanmak yerine pansuman tedbirler. Bu sorunu asla çözemeyecek ve bu durum sürdürülürse yakın bir gelecekte çok daha fakir bir milletin lüks içinde yaşayan devleti ve ondan hormonlu zenginleşmiş küçük bir mutlu azınlıkla karşı karşıya olacağız. Milletin mukavemeti ortadan kalktığında ise asıl beka sorunuyla o andan itibaren yüz yüze geleceğiz.

Serbest piyasa demek vahşi bir düzenin gözü dönmüş odakların milleti haksız bir şekilde inim inim inletmesi anlamına asla gelmez gelmemeli. Doğru olan devletin denetim mekanizmalarını ve piyasayı kontrol edebilme mekanizmalarını adil bir şekilde işleterek üst düzey rekabetin hakim olmasını sağlaması olmalı.

Devlet çalışanı olmak imtiyazlı bir alan olmaktan çıkarılmalı ve devletin temel ödevleri olan eğitim, sağlık, güvenlik gibi alanlar dışında vasıfsız memur, işçi ve özel sektörle aynı hakka ve imkanlara sahip olmalı. 657 sayılı kanun baştan aşağıya yenilenerek memur tanımı daraltılmalı, sektörlerin özel sektör ya da devlet olmasına bakılmaksızın standartları belli edilmeli. Tüm kadrolar yeniden tanımlanmalı ve üstüne çıkılmasına asla müsaade edilmemeli. Tabi bunların hepsi kanunla düzenlenmeli.

Misal devlette çalışan hemşire 45 bin alırken özel sektörde 20 bin lira alıyor olmamalı. Tüm dünyada kriz dönemlerinde devasa yatırımları ülkeler durdururken Türkiye hala beton üzerinden ekonomi çevirmeye devam etmemeli. Teşvikler ranta değil gerçek anlamda yatırıma aktarılmalı misal. Daha da önemlisi çok kazanandan çok az kazanandan az vergi almayı, herkesin geliri oranında hizmetlere katılımını becerebilmeli. Örneğin 20 milyonluk arabaya binen ona göre vergi vermeli. Villada oturanla derme çatma barınakta oturan aynı su elektrik ve doğalgaz faturasını ödememeli.

Ancak en önemlisi zihniyeti değiştirmek durumunda Türkiye. Yolsuzluk ve haksızlık siyasi bir kavga alanı değil lanetlenmesi gereken ve topyekün mücadele edilmesi gereken bir alan. Bir millet kişilerin insafına bırakılmamalı ve sistem çalışarak en adil düzeni oluşturmalı. Bu noktada Türk devleti süre kaybetmeden yerel yönetimler, kamu yönetimi ve iktisat kongresi gibi kongreler toplayarak yeniden bir varoluş mücadelesi vermeli.

Mevcut yapıyla devam edilmesi durumunda özellikle geniş kitlelerin oluşturduğu toplumun alt kesiminde yaşanan sıkıntılar toplum açısından geri dönüşü zor sonuçlar doğurabilir. Şu anda açlığa ve sefalete terk edilmiş kesimlerin durumu Türkiye’yi bir erken seçime oradan da köklü bir değişime yönlendirebilir. Açlığın ve sefaletin şakası olmaz.  

Vergilendirmeden devlet idaresine, sağlıktan güvenliğe her tarafı yenilenmeye ihtiyaç duyan sistemimizin biran önce elden geçirilmesi şart. Adil, şeffaf ve aynı gemide olmanın yükünü eşit olarak paylaşan bir ülkenin hayalini kurmak değil onu gerçekleştirmek hepimizin görevi. O nedenle anlamsız tartışmalar, yok sen onu yaptın ben bunu yaptım diyerek yanlışı yanlışla kapatmanın mücadelesi, haksızlığı göz göre göre sürdürme, adaletsiz sistemi yürütme çabası asla bu ülkeye, bu milleti ve bu devlete yakışmayan, yararı olmayan hatta ileride çok daha fazla acı çekilmesine neden olacak bir yaklaşım.

Milletini aç susuz bırakan bir devletin itibarı olmaz, olamaz. Milleti itibarlı olan devletin de zaten itibar derdi olmaz. Güçlü milletin güçlü devleti olur. Güçlü devletin güçsüz milletinin bir anlamı olmaz. Bir an önce kurultaylar, kongreler toplanmalı, bu gidişata kati bir şekilde dur denilmeli.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.