Üst üste yaşanan afetler, özellikle son dönemde kent suçlarına karşı Bursa’da oluşan hassasiyet bir yana, Bursa’nın her köşesinde ne yazık ki kanunsuz, kuralsız, fütursuz hareketler tam gaz devam ediyor. Öyle köşede kenarda değil, adeta meydan okurcasına kentin göbeğinde kural tanımıyorlar.

Malum bina çekme alanlarını özellikle ana arterlerde daha çok otopark olarak kullanıyor işletmeler. Geçenlerde İzmir Yolu Mudanya sapağından geçerken şerit ekleme çalışmaları dikkatimizi çekti. Şeritler anayola cephe faaliyet gösteren mobilya mağazaları var tam bu binaları sıfır geçiyor adeta.

Anlaşılıyor ki bu yapılar inşa edilirken kamu alanı olan terk alanları bina giriş çıkış ve park alanı olarak düzenlenmiş. Daha fazla kapalı alan için de binalar arsaya santimi santimine yerleştirilmiş. Şimdilerde devam eden şerit ekleme çalışması ile kot biraz da düşüyor. Bakalım bu binalar giriş çıkışlarını ne yapacak.

Bu kamu alanı kullanma konusu Bursa’da oldukça yaygın. Daha çok binaların önlerine açılır kapanır işyerleri olarak ve otopark alanı olarak binalar kamuya ait bu tert yerleri kullanıyor. Ancak Odunluk Mahallesi’nde öyle bir şey yapmış ki firmanın biri akıllara durgunluk verecek cinsten.

Nilüfer’e bağlı Odunluk Mahallesi’ndeki Emniyet Müdürlüğü binasının karşısında 4618 ada 6 ve 7 parselde inşa edilen iki bina (ki bunlardan biri otel) kamuya tert alanları sabit yapı malzemeleri ile yapının içine katmış. Bu gerçekten Bursa’nın ve özellikle Nilüfer’in ne kadar sahipsiz olduğuna, rant işlerinin nerelere vardığına sarsıcı bir örnek.

Göreve 11 ay önce gelen Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’in haberi var mı bilmiyoruz ama olsun. Burada vahim bir mesele ile karşı karşıya Nilüfer. Geçen yıl 18 Mart tarihinde kamu alanını da içine alarak inşa edilen bu yapılara yapı kullanım izni verilmiş. Yerel seçimlerin hemen ardından da zemin katta bulunan ticari bağımsızları yoldan çekme mesafesine tecavüz edecek şekilde ve neredeyse yola sıfır olacak şekilde genişletmiş.

Firma bu şekilde yaklaşık bin metrekare dükkan elde etmiş terk ettiği kamu alanından. Tabi sonrasında da bu dükkanları kiraya vererek buradan gelir etmeye başlamış. Devletin milletin olan alandan para kazanıyor açıkça haksız bir şekilde. Göz yumunca terk alanlarını yarın binalarına katanlara nasıl bir müeyyide uygulanabilir ki?

Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir’in bunu bilmediğini düşünüyoruz. Kaçak yapılaşma ve imarla ilgili başından beri önemli söylemleri var. Son dönemde verdiği mülakatlarda da bunun altını çiziyor. Belli ki bürokratları kendisine doğruları iletmiyor ya da yaşananları gözden kaçırıyorlar.

Bir yandan kent suçlarına müsamaha etmeyeceğini, kaçak yapılaşmayla mücadele edeceğini söyleyen bir başkan diğer tarafta o başkanın yönettiği ilçenin en gözde yerlerinden birisinde kamu alanı göz göre göre bir firma tarafından haksız ve hukuksuz şekilde kendi binasına katılıyor. Burada ciddi bir tezat ortaya çıkıyor. Bu da Şadi Özdemir’i siyasi olarak yıpratır.

Buradaki firmanın cüretine, yapılan onca şikayete rağmen işlem yapılmamasına, müdahale edilmemesine bakıldığında belediyenin bazı birimleri ile firma arasında bir ilişkinin olup olmadığını merak ediyor insan. Daha da önemlisi kamu alanındaki dükkanların ruhsatının olup olmadığını, varsa nasıl buralara ruhsat verildiğini de merak ediyoruz işte.

Binalardan birisinin otel olduğunu da ekleyelim. Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın faciasının ardından, gözler otel ruhsatlarına ve otel denetimlerine çevrilmişken, bu binalardan birinde nasıl otel işletileceğini merak etmiyor değiliz. Dahası daha geçtiğimiz hafta uygunsuzluklar nedeniyle 161 otel ve konaklama tesisinin bu şehirde kapatıldığını düşünürsek, bu cesareti bulanlarıda hayretler içinde izliyoruz.

Malum son dönemde Bursa’da kent suçları ve kaçak yapılaşma oldukça hassas olunan bir konu. Böylesi bir süreçte hemen seçimin ardından kamu alanlarının bir firma tarafından kapatılarak kendi bünyesine alınmasına kamunun göz yumuyor görüntüsü vermesi oldukça vahim. Şadi bey'in bu konuyu inceleyeceğini ve gereken adımlar atacağını düşünüyoruz. Aksi durum kendisinin söylemi ile eylemleri arasında ciddi bir tutarsızlık olduğunu gösterir ki, yasal olmayan hele kamu hakkı olan bir konuda Şadi Özdemir’in taviz vereceğini sanmıyorum.