SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Saldım çayıra mevlam kayıra!

Yazının Giriş Tarihi: 09.04.2024 16:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.04.2024 16:20


Ne yazık ki son yıllarda her alanda olduğu gibi kamu kurumlarında da bir başıboşluk, bir umursamazlık, bir kişisel kaygı ve ego almış başını gidiyor. Kamunun ve kamu personelinin gerçekten gerektiği gibi hizmet ettiğinine inanıyor musunuz? Ben inanmadığım gibi zaten görüyorum da!

Siyasetin öne çıkması, belediyeler, ekonomi vs derken asıl devletin millete hizmet alanı olan kamu kurumlarının gerçekten anlayış olarak iflas ettiğini söyleyebiliriz. Bugün şehrin valisini, ilçenin kaymakamını, Sağlık Müdürünü, Milli Eğitim Müdürünü tanıyan kaç kişi vardır acaba? Kamunun hizmet verdiği tüm alanlarda sorunlar hızla artarken, gerçekten liyakat yerine siyasetin belirlediği alan haline gelen kamu hizmetlerinin vatandaşlara gerçekten yansıdığını düşünen var mı?

Denetim mekanizması ortadan kalktığı gibi bir partiye üye olmak ya da partili bir büyüğün eşi dostu olmak tüm denetim mekanizmalarını aşmaya yeterken, devletin gücünün gerçek anlamda aslında sadece mazluma ve garibe yettiğini görmemek yüzsüzlük ve ikirciklilik olmaz mı? 

Sosyal medyada gezerken iki paylaşıma rastladım. Birincisi Din Kültürü öğretmeni Ahmet Günaydın’a ait. Belediyelerin onardıkları, ya da inşaa ettikleri binaları STK, dernek vs belli zümrelere tahsis etmelerinin doğru olmadığını, Belediyelerin ya da vakıfların tarihi mekanlarının sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar, cemaat-tarikat örgütlerine verilmemesi gerektiğini vurguluyor. Bu kuruluşların bu tür ihtiyaçlarını kendilerinin karşılaması gerektiğini de ekliyor. 

Şapka çıkarıyorum bu kadar doğru bir yaklaşım olamaz! Yoksa paranız ve kaynağınız yapmayın arkadaş dernekçilik vs. Ekonomik özgürlüğü olmayan bir STK’nın fikri ve fiili özgürlüğü de olamaz. 

Dernek ve vakıflardan başlamışken devam edelim. Bursa’da özellikle hemşehri dernekleri kentin ve milletin sırtına kene gibi yapışmış durumda. Hemen hemen hiçbirinin kültürel ve sosyal yaşama katkısı olmadığı gibi kaynakları kamudan olmak kaydıyla sınırlı bir zümreye protokol ve itibar sağlama, bir diğer fonksiyon olarak da siyasetin kirli bahçesi olma misyonunu yüklenmiş durumdalar. Siyasi partilerde yer almak isteyen ya da alanların asla bu tür dernek ve vakıf gibi kuruluşlarda görev almamaları, siyasetle bu alanın birbirinden tamamen kopuk olmasında büyük fayda var. 

Siyasi bir partinin il yönetiminde olan ya da siyasi partide siyaset yapan biri dernek vakıf ya da benzeri kuruluşlarda başkan vs olduğunda kendi kitlesini siyaseten kullanmaya kalkıyor. Seçim döneminde Bursa’da hacimli dernek ve federasyonların düştüğü durum ortada. 

Tekrar konumuza dönecek olursak. Gazeteci Nezir Asaroğlu’nun gün içerisinde paylaştığı ibretlik bir fotoğraf var. Aday arabasının arkasına “Kanserden ölüme son” yazıp altına da telefon eklemiş. Televizyon ekranları, internet, sokaklar bu şarlatanlarla dolu. Peki kim denetleyecek? Kim bunlara dur diyecek? Devlet. O refleksi gösteren bir kamu var mı? Ne yazık ki yok. 

Sağlık Bakanlığı birçok işi belediyelere ve özel sağlık kuruluşlarına, boşluğun olduğu yerlerde şarlatanlara, cemaat tarikat ya da adı her ne ise çıkar odaklarına bırakmış durumda. Bu Milli Eğitim Bakanlığı için de geçerli. Nitelikli öğretmen, nitelikli müfredat, nitelikli okullar, nitelikli eğitim kaygısında olması gereken Mili Eğitim Bakanlığı, milli eğitim şuralarında görüş almak yerine dernek vakıfları okulların içine sokarak, özel sektöre bir kısım işleri aktararak, belediyelere yanlayarak eğitimin kimyasını bozmaya, niteliksiz bir hale getirmeye gayret ediyor apaçık. Bunlara öğretmen örgütleri, eğitim sendikaları da sadece kendi özlük hakları ve maaşları üzerinden eğitim alanına bakınca ne yazık ki iş çığrından çıkıyor. 

Bugün Bursa’da eğitimi çok iyi diyebileceğiniz 20 okul sayabilir misiniz? Sayıları neredeyse bini bulan okul faaliyet gösteriyor oysa. Bırakın Milli Eğitim Müdürlerini, okul müdürlerini bile gören bilen var mı Allah aşkına. Kaç okulda okulun çocuklar için gelişimine çaba harcayan eğitim kadrosu var? Sınıf, müdür odası, öğretmen odasını bile standart bir hale getirememiş bir Milli Eğitim Bakanlığı ile karşı karşıyayız ne yazık ki!

Sadece iki bakanlıktan örnek verdik. Diğerleri daha da felaket. Pazarda nereden geldiği belli olmayan piyasa değerinin kat kat altında satılan gıdalar, denetlenmeyen ya da denetlenemeyen pislik içinde gıda üretim yerleri, kontrol edilemeyen fiyatlar… Devletin bir an önce kendi alanına dönmesi, kamu kurumlarının kamu kurumu gibi davranması şart. Devlet yapısı hızla deforme oluyor ve bu total olarak hem devlete hem millete zarar veriyor. 

Siyaset bir kenara bırakılarak kamu kendi alanına doğru ve millete hizmet odaklı çekilmek durumunda. Milletin devletine sadakatini liyakatsiz ama siyasetle ilişkisi olduğu için yer tutan tipler kurban etmemeli bu ülke. Sonrası büyük hüsran olur. 

Saldım çayıra mevlam kayıra dönemi hemen ve vakit geçirmeden terk edilmek zorunda. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.