Ne yazık ki son 200 yılda bu topraklarda peydahlanan Batı’ya karşı aşağılık kompleks, her ne olursa olsun her ne şartta olursa olsun bitmediği gibi ne yazık ki bizim kendini çağdaş diye niteleyen kesimde iflah olmaz bir hastalığa dönüşmüş durumda. Başta Arap milleti olmak üzere Müslüman coğrafyalardaki milletleri aşağılayarak kendilerine güya bir konum oluşturan bu zavallı zihniyet, söz konusu batı olunca süt dökmüş kediye dönüşüyor.
Milletleri aşağılayarak, geleneklerini aşağılayarak, küfür ederek bir halt ettiklerini sanıyorlar. Oysa aynaya baksalar sadece zavallı olduklarını görecekler. Türkiye’de iki kesim var ve baskın olanının gerçek Türk medeniyetinin sahipleri olması çok şükür ki geleceğimize umut veriyor. Diğeri ise paçavra olmaktan hoşlanan, taklidi ve kompleksi bayrak edinen hastalıklı bir zihniyetin sahipleri. Azlar ancak etkililer bunu da kabul edelim. Onların etkili olmasının bir nedeni de esas grubun bir miktar çekingen olmasından kaynaklanıyor.
Türk milletinin simgeleri pek tabiki tartışmayacağımız tartışılmasına müsaade etmeyeceğimiz değerlerimiz. Aynı şey kutsallarımız için de geçerli. Ve tabiki bunu her şartta ve her yerde yapmak durumundayız. Simgelerimizi, değerlmerimizi, ritüel ve inançlarımızı kimseye ama kimyseye tartıştırmayız. Avrupa kıtasında ayrı Asya kıtasında ayrı bilmem nerede ayrı davranmak iki yüzlü kompleksli bir hastalıklılık halidir.
Şimdi iki örnekle açalım konuyu. Birincisi Suudi Arabistan’da oynanması gereken ancak gelinen nokta itibariyle ucuz bir siyaset girişimi olduğu anlaşılan süper kupa finali. En nihayetinde iki futbol takımı çıkıp bir maç oynayacak ve geri dönecek. Buna ülkenin tüm değerlerini yüklemenin tek bir anlamı var provakasyon. Ülkeler arasındaki ilişkide ülkenin isminin ne olduğu değil iki ülke arasındaki ilişkilerin ne olduğuna bakılır.
Bugün içinde olmaya çalıştığımız Batı’da tek bir dostu olmayan, her seferinde Türkiye’yi yok etmeye aşağılamaya kalkan yapının her dediğine eyvallah deyip sırf Müslüman olduğu için o coğrafyalara ve milletlere hasım olmak hakaret ve küfür içinde olmayla ilgili durum ancak Tıp biliminin psikiyatri dalının alanına girer. Üç kuruş para için bir başka ülkede bu karşılaşmayı oynamaya razı gelip, o ülkeye kadar gidip orada milli simgelerini sorun edenlerin tek derdi provakasyondur ve bu uluslar arası bir provakasyondur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin izni ve onayı olmadan Suudi Arabistan’a ya da başka bir ülkede Türk devleti adına kimse herhangi bir adım atamayacağı gibi herhangi bir organizasyona da dahil olamaz.
Orada Türk devletini ya da milletin simgelerini koruyup kollayacak olan da yine Türk Devletidir nokta. Galatasaray ve Fenerbahçe üç kuruş para kazanmak uğruna kupa maçını başka bir ülkede yapılması noktasında gönüllü olmuşlar. Bu Almanya, İtalya, Japonya vs de olabilirdi. En çok parayı veren Suudi Arabistan olmuş. Bu yapılar da simgelere sahip çıkmak için değil Türkiye’de iç siyasete malzeme yapmak için güya duruş sergilemişler. Duruyş sergileyecek adam oraya gitmezdi. Sahaya çıkardıkları kadrolarda İstiklal Marşı okuyacak bir iki Türk dışında futbolcu bulunmayan kulüpler İstiklal Marşı duyarı kasıyor iyi mi? Atatürk duyarı kasanlar Azerbaycan’da para olmadığı için bu ülkede oynamaya yanaşmamış iyi mi? Atatürk olsa iki kulübü de kapatırdı bu yaklaşımlardı yüzünden. Ali Koç ve Dursun Özbek (Dursun Özbek Koç’un oyununa gelmiş olabilir) bu maçı biz Cumhuriyetin 100. Yılında Atatürk’ün anısına sonradan vatana katılan Hatay’da oynayalım, hem oradaki depremzede vatandaşlarımıza da moral verelim deselerdi bu maç nerede oynanırdı?
Hele bu maç üzerinden Atatürk vurgusu ile Arap milletine söven gerizekalı tayfası. Atatürk, hangi söyleminde başka milletlere sövün aşağılayan o zaman medeni olursunuz çağdaş olursunuz dedi size. İslam’a söverek mi çağdaş olacaksınız. Maç Almanya’da olsa Ali koç’la Dursun Özbek maça çıkmıyoruz resti çekebilecek miydi? Madem öyle ilk Avrupa kupası maçında bugün kutsadığınız o iki kulübün başkanı aynı ritüellerde ısrar etsin ve maça çıkmasın da görelim Atatürk sevdalarını?
Atatürk devletin kurucu başkanı ve ordumuzun komutanıdır. Elbette Türk tarihinde yeri olan simge isimlerden biridir. Bu aşağılık kompleksi ile savrular güruha terk edilemez. Onlar siyasetine meze edilemez edilmemelidir. Türk devleti bu rezil tiyatronun hesabını dahil olan herkesten sormalıdır.
Gelelim ikinci örneğimize. Son yıllarda bir saçmalıktır yürüyor. Mekke’nin Fethi 31 Aralık etkinlikleri. Hangi gerizekalının aklıysa gerçekten tebrik etmek lazım. Evet yeni yıl kutlaması ya da yılbaşı kutlamasına karşı olabilirsiniz. Bunu da kutlamayarak ve o ritüelleri yok sayarak gösterirsiniz. Bilimsel ve tarihsel süreciyle anlatır, toplumu ikna etmeye çalışırsınız. Ancak olumsuz olarak işaretlediğiniz konunun karşısına alternatif bir organizasyon uydurursanız, olumsuzladığınız konuyu legalleştirir ve zemin oluşturmasına imkan sağlarsınız.
Daha önce de bir çok kez yazdım. Mekke'nin Fethi gibi olağanüstü ve çok kıymetli bir konuyu yılbaşı kutlaması gibi sıradan bir konunun karşısına alternatif olarak getirmek ancak gerizekalı işidir. Hatta art niyettir. Bu Mekke’nin Fethi’ne hakarettir bir kere. Alternatif mi istiyorsunuz? Buyrun devletin lotarya milli piyango uygulamasını protesto edin örneğin. Mesela bir çoğu muhafazakar zengin işadamlarına ait AVM’lerde yılbaşı etkinliklerine tepki gösterin. Bu yıl yılbaşı kutlamak yerine deprem bölgesine, fakir fukaraya yardım edin kampanyaları başlatın.
Yılbaşı etkinliği düzenleyen mekanları protesto edip, yıl boyunca oralara gitmeyin örneğin. Boykotu kullanın. Ama milli ve inanç değerlerimizi batıl ritüellerin karşısına geçirip tartıştırmayın. Türk örf ve adetlerinin binlerce yıldan bugüne getirdiği anana ve gelenekleri ön plana çıkarın. Ama asla en değerli inanç ve geleneklerimizi batıl geleneklerin karşısında meze yapmayın.
Arap’a sövmeyi çağdaşlık sanan cühela ile yılbaşı ve benzeri ritüellerin karşısına İslami ve Milli gelenekleri alternatif olarak çıkaran cühela aynıdır ve ikisi de zararlıdır. Biz Türk milletiyiz. Kendimize bakar kendi ritüellerimizi sahipleniriz. Milletleri isimleriyle inançlarıyla değil bizimle olan ilişkileri ve insanlıkları ile değerlendiririz. Bunun dışında yaklaşımların hepsi sorunludur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Alpaslan Yıldız
Sözde çağdaşlarda bitmez bu kompleks!
Ne yazık ki son 200 yılda bu topraklarda peydahlanan Batı’ya karşı aşağılık kompleks, her ne olursa olsun her ne şartta olursa olsun bitmediği gibi ne yazık ki bizim kendini çağdaş diye niteleyen kesimde iflah olmaz bir hastalığa dönüşmüş durumda. Başta Arap milleti olmak üzere Müslüman coğrafyalardaki milletleri aşağılayarak kendilerine güya bir konum oluşturan bu zavallı zihniyet, söz konusu batı olunca süt dökmüş kediye dönüşüyor.
Milletleri aşağılayarak, geleneklerini aşağılayarak, küfür ederek bir halt ettiklerini sanıyorlar. Oysa aynaya baksalar sadece zavallı olduklarını görecekler. Türkiye’de iki kesim var ve baskın olanının gerçek Türk medeniyetinin sahipleri olması çok şükür ki geleceğimize umut veriyor. Diğeri ise paçavra olmaktan hoşlanan, taklidi ve kompleksi bayrak edinen hastalıklı bir zihniyetin sahipleri. Azlar ancak etkililer bunu da kabul edelim. Onların etkili olmasının bir nedeni de esas grubun bir miktar çekingen olmasından kaynaklanıyor.
Türk milletinin simgeleri pek tabiki tartışmayacağımız tartışılmasına müsaade etmeyeceğimiz değerlerimiz. Aynı şey kutsallarımız için de geçerli. Ve tabiki bunu her şartta ve her yerde yapmak durumundayız. Simgelerimizi, değerlmerimizi, ritüel ve inançlarımızı kimseye ama kimyseye tartıştırmayız. Avrupa kıtasında ayrı Asya kıtasında ayrı bilmem nerede ayrı davranmak iki yüzlü kompleksli bir hastalıklılık halidir.
Şimdi iki örnekle açalım konuyu. Birincisi Suudi Arabistan’da oynanması gereken ancak gelinen nokta itibariyle ucuz bir siyaset girişimi olduğu anlaşılan süper kupa finali. En nihayetinde iki futbol takımı çıkıp bir maç oynayacak ve geri dönecek. Buna ülkenin tüm değerlerini yüklemenin tek bir anlamı var provakasyon. Ülkeler arasındaki ilişkide ülkenin isminin ne olduğu değil iki ülke arasındaki ilişkilerin ne olduğuna bakılır.
Bugün içinde olmaya çalıştığımız Batı’da tek bir dostu olmayan, her seferinde Türkiye’yi yok etmeye aşağılamaya kalkan yapının her dediğine eyvallah deyip sırf Müslüman olduğu için o coğrafyalara ve milletlere hasım olmak hakaret ve küfür içinde olmayla ilgili durum ancak Tıp biliminin psikiyatri dalının alanına girer. Üç kuruş para için bir başka ülkede bu karşılaşmayı oynamaya razı gelip, o ülkeye kadar gidip orada milli simgelerini sorun edenlerin tek derdi provakasyondur ve bu uluslar arası bir provakasyondur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin izni ve onayı olmadan Suudi Arabistan’a ya da başka bir ülkede Türk devleti adına kimse herhangi bir adım atamayacağı gibi herhangi bir organizasyona da dahil olamaz.
Orada Türk devletini ya da milletin simgelerini koruyup kollayacak olan da yine Türk Devletidir nokta. Galatasaray ve Fenerbahçe üç kuruş para kazanmak uğruna kupa maçını başka bir ülkede yapılması noktasında gönüllü olmuşlar. Bu Almanya, İtalya, Japonya vs de olabilirdi. En çok parayı veren Suudi Arabistan olmuş. Bu yapılar da simgelere sahip çıkmak için değil Türkiye’de iç siyasete malzeme yapmak için güya duruş sergilemişler. Duruyş sergileyecek adam oraya gitmezdi. Sahaya çıkardıkları kadrolarda İstiklal Marşı okuyacak bir iki Türk dışında futbolcu bulunmayan kulüpler İstiklal Marşı duyarı kasıyor iyi mi? Atatürk duyarı kasanlar Azerbaycan’da para olmadığı için bu ülkede oynamaya yanaşmamış iyi mi? Atatürk olsa iki kulübü de kapatırdı bu yaklaşımlardı yüzünden. Ali Koç ve Dursun Özbek (Dursun Özbek Koç’un oyununa gelmiş olabilir) bu maçı biz Cumhuriyetin 100. Yılında Atatürk’ün anısına sonradan vatana katılan Hatay’da oynayalım, hem oradaki depremzede vatandaşlarımıza da moral verelim deselerdi bu maç nerede oynanırdı?
Hele bu maç üzerinden Atatürk vurgusu ile Arap milletine söven gerizekalı tayfası. Atatürk, hangi söyleminde başka milletlere sövün aşağılayan o zaman medeni olursunuz çağdaş olursunuz dedi size. İslam’a söverek mi çağdaş olacaksınız. Maç Almanya’da olsa Ali koç’la Dursun Özbek maça çıkmıyoruz resti çekebilecek miydi? Madem öyle ilk Avrupa kupası maçında bugün kutsadığınız o iki kulübün başkanı aynı ritüellerde ısrar etsin ve maça çıkmasın da görelim Atatürk sevdalarını?
Atatürk devletin kurucu başkanı ve ordumuzun komutanıdır. Elbette Türk tarihinde yeri olan simge isimlerden biridir. Bu aşağılık kompleksi ile savrular güruha terk edilemez. Onlar siyasetine meze edilemez edilmemelidir. Türk devleti bu rezil tiyatronun hesabını dahil olan herkesten sormalıdır.
Gelelim ikinci örneğimize. Son yıllarda bir saçmalıktır yürüyor. Mekke’nin Fethi 31 Aralık etkinlikleri. Hangi gerizekalının aklıysa gerçekten tebrik etmek lazım. Evet yeni yıl kutlaması ya da yılbaşı kutlamasına karşı olabilirsiniz. Bunu da kutlamayarak ve o ritüelleri yok sayarak gösterirsiniz. Bilimsel ve tarihsel süreciyle anlatır, toplumu ikna etmeye çalışırsınız. Ancak olumsuz olarak işaretlediğiniz konunun karşısına alternatif bir organizasyon uydurursanız, olumsuzladığınız konuyu legalleştirir ve zemin oluşturmasına imkan sağlarsınız.
Daha önce de bir çok kez yazdım. Mekke'nin Fethi gibi olağanüstü ve çok kıymetli bir konuyu yılbaşı kutlaması gibi sıradan bir konunun karşısına alternatif olarak getirmek ancak gerizekalı işidir. Hatta art niyettir. Bu Mekke’nin Fethi’ne hakarettir bir kere. Alternatif mi istiyorsunuz? Buyrun devletin lotarya milli piyango uygulamasını protesto edin örneğin. Mesela bir çoğu muhafazakar zengin işadamlarına ait AVM’lerde yılbaşı etkinliklerine tepki gösterin. Bu yıl yılbaşı kutlamak yerine deprem bölgesine, fakir fukaraya yardım edin kampanyaları başlatın.
Yılbaşı etkinliği düzenleyen mekanları protesto edip, yıl boyunca oralara gitmeyin örneğin. Boykotu kullanın. Ama milli ve inanç değerlerimizi batıl ritüellerin karşısına geçirip tartıştırmayın. Türk örf ve adetlerinin binlerce yıldan bugüne getirdiği anana ve gelenekleri ön plana çıkarın. Ama asla en değerli inanç ve geleneklerimizi batıl geleneklerin karşısında meze yapmayın.
Arap’a sövmeyi çağdaşlık sanan cühela ile yılbaşı ve benzeri ritüellerin karşısına İslami ve Milli gelenekleri alternatif olarak çıkaran cühela aynıdır ve ikisi de zararlıdır. Biz Türk milletiyiz. Kendimize bakar kendi ritüellerimizi sahipleniriz. Milletleri isimleriyle inançlarıyla değil bizimle olan ilişkileri ve insanlıkları ile değerlendiririz. Bunun dışında yaklaşımların hepsi sorunludur.