En az 50 yıldır kaçak yapılaşma ve talan Bursa’nın birinci sorunu olmaya devam ediyor. Ova yok edilip hem konut hemde kaçak sanayi kuruluşları ile dolarken, laf üretmekten öteye geçemeyen siyasetin zamanla rantı tanışınca lafı bile çok gördüğü süreçler yaşanıyor.
Korkunç bir gerçek dün AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın bir otelde düzenlediği basın toplantısıyla ortaya çıktı. Davut Gürkan, Nilüfer Çayına 22 arıtma tesisinin deşarj yaptığını, bu tesislerden çıkan suyun kullanılamaz durumda olduğunu söyledi.
Arıtmalar yıllarca milleti uyutma işlevi görmüş anlayacağınız. Ya teknolojik olarak eskiler ya da çalıştırılmıyorlar. Arıtmalarla ilgili Çevre Şehircilik ya da Bursa Valiliği’nin kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir. Daha yakın zamanda devlet ve belediyenin de desteğiyle kurulan Yeşil Çevre Arıtma Tesisi, ne kadar şahane arıtma yaptığını, kullanım kalitesinde su deşarj ettiği reklamını yapıyordu Bursa’ya. Davut Gürkan’ın açıklamalarından anlıyoruz ki kullanılamaz durumda kirli su deşarj ediyor dereye bu kuruluş da. Devlet öncülüğünde belediye ve BTSO desteğinde kurulmuş, ovayı suyu koruyacaktı sözde.
Rant öyle gözleri kör etmiş ki algı ve yalanların arkasına saklanıp Bursa’ya vahşi bir çevre terörü uygulanıyor. Dünyanın çözdüğü, son derece iyi örnekleri olan arıtma ve çevre uygulamaları ortada dururken, sırf boyahaneler, kirletici sanayi tesisleri daha çok rant sağlasın diye kamu başta olmak üzere Bursa’nın yok edilmesine herkes seyirci kalıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey 155 kaçak deşarj tespit ettiklerin söylemişti zaten. Biran önce bu çevre katillerini de liste halinde mutlak suretle açıklamalı. Üstüne bu 22 arıtmayı da koy, elbirliği ile kimlerin Nilüfer deresini yok ettiğini anla. Yeter diyecek bir iradede yok müeyyide uygulayacak cesarette bürokrat ve siyasi de. Böylece gözümüzün önünde hem Bursa hem Bursa’da yaşayan halk yavaş yavaş ölüyor. Aman ölsün yeter ki gözü para hırsıyla dönmüş bir avuç mutlu azınlık paralarına para katsın deniyor anladığımız kadarıyla.
AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın bu konuyla ilgili söyledikleri gerçekten ibret verici. Dereyi temiz akıtmak yerine milletin tam 5 milyar lirasını harcayarak kapalı devre bir sistemle derenin suyunun denize deşarj edileceğini, iki yıldır bu konuyla ilgili çalıştıklarını söyledi. Çözümün bu olduğuna ikna olmak zor. İki bakanlığın böyle bir çözüm sunması ise daha da şaşırtıcı. Aslında örneği de var Ergene çayı. Bütün zehirli ve kirli su kanala aktarılarak aslında büyük bir göl durumundaki Marmara’ya akıtılıyor. Müsilaj da bu olağanüstü projelerin bir sonucu.
Bir avuç boyahane ile kirletici tesise sözünü geçiremeyen siyasi erk ve devlet, çareyi kirli suyu gizleyerek denize deşarj etmek için proje hazırlıyor anlayacağınız. Yok artık daha neler… Bu yoksul insanların sırtından toplanan vergileri bu bir avuç çakalın düzeni sürsün diye derenin kapalı sistemle alınması için harcanacak yani? Biraz sorduk soruşturduk. Derenin üstünün kapanmasından öte 96 kilometrelik bir boru hattı yapılacak. Su buraya alınacak ve gözlerden ırak Marmara denizine akıtılacak.
Gürkan, 96 kilometrelik hatta sahip Nilüfer Çayı'nı Karacabey Boğazı'na akıtacak kapalı bir sistem üzerinde çalıştıklarını ve çalışmaların iki yıldır sürdüğünü açıkladı. Devamla "Keles'ten başlayıp birçok ilçeyi geçip bir şekilde Mustafakemalpaşa'ya giden, 1979 kilometrekarelik 96 kilometrelik hattan bahsediyoruz. Çayı, kapalı sisteme alıp, kapalı sistem üzerinden Karacabey Boğazı'na kadar ulaştırmayı kapsıyor" ifadelerine yer verdi.
Boyahaneyi, kirletici sanayiyi yani aslında terk edilmesi gereken sanayi yöntemini korumak, bunların şuursuzca para biriktirme gayretine yol vermek için 96 kilometrelik dereyi boru hattına alarak, kirli su akışını gizleyip, bu kirli suların kullanımını engellemek istiyor bakanlıklar yani mevcut hakim irade. Kapat kirletici sanayi ve boyahaneleri. Ağır cezalar uygula, Nilüfer deresinde balıklar yüzsün.
Karacabey Boğazı’na 35 yerine 42 metreden derin deşarj yapılacakmış. Bu da tesellisi sanırım. Doğru dürüst arıtılmayan zehirli suyu 42 metreye verince temizlenecek mi? Hayır tabi temizlenmeyecek. Can çekişen Marmara Denizi’ne bir darbe daha indirilecek.
Neyse belli ki boyahanelere ve kirletici bir avuç sanayi kuruluşuna ses çıkaramayan irade, onları yola getiremeyince milletin cebinden fantezi kurmaya devam edecek. Açıklanan sistemin yapılma ihtimalinin de çok düşük olduğunu söylemekte yarar var. Bursa’da bir proje en az 20 yıl konuşulup 30 yılda yapılabiliyor malum. Nilüfer Deresi’ni en iyisi tamamen doldurup üzerine de lüks konut ve AVM’ler yapılsa daha iyi. Daha iyi rant olur. Çevreye gerek yok. Yaşamı daha sağlıklı hale getirmeye, toprağı havayı suyu korumaya çok da ihtiyaç yok. Yeter ki çil çil yeşil dolarlar milyon milyon banka hesaplarında nemalana dursun.
Bursa ölmüş ağlayanı yok. Mevzu böyle devam edecekse Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, Sanayi Ticaret İl Müdürlüğü ve Tarım İl Müdürlüğü gibi kurumlara da gerek yok. Kapatın hepsini gitsin. Ne de olsa görev yapacakları saha yok. Ovanın ortasında Türkiye’nin en büyük kaçak kirletici fabrikası, Kestel’de kanunun arkasından dolanarak yeni tesis inşa eden çimento, bacalarına filtre takmamakda direnen ve başarılı olan sanayi kuruluşları, ovayı ve tarım arazilerini her gün yağmalayan kaçak inşaat kabusu. Yazık çok yazık!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Alpaslan Yıldız
Tut şunun ucunu döşeyelim abi!
En az 50 yıldır kaçak yapılaşma ve talan Bursa’nın birinci sorunu olmaya devam ediyor. Ova yok edilip hem konut hemde kaçak sanayi kuruluşları ile dolarken, laf üretmekten öteye geçemeyen siyasetin zamanla rantı tanışınca lafı bile çok gördüğü süreçler yaşanıyor.
Korkunç bir gerçek dün AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın bir otelde düzenlediği basın toplantısıyla ortaya çıktı. Davut Gürkan, Nilüfer Çayına 22 arıtma tesisinin deşarj yaptığını, bu tesislerden çıkan suyun kullanılamaz durumda olduğunu söyledi.
Arıtmalar yıllarca milleti uyutma işlevi görmüş anlayacağınız. Ya teknolojik olarak eskiler ya da çalıştırılmıyorlar. Arıtmalarla ilgili Çevre Şehircilik ya da Bursa Valiliği’nin kamuoyunu bilgilendirmesi gerekir. Daha yakın zamanda devlet ve belediyenin de desteğiyle kurulan Yeşil Çevre Arıtma Tesisi, ne kadar şahane arıtma yaptığını, kullanım kalitesinde su deşarj ettiği reklamını yapıyordu Bursa’ya. Davut Gürkan’ın açıklamalarından anlıyoruz ki kullanılamaz durumda kirli su deşarj ediyor dereye bu kuruluş da. Devlet öncülüğünde belediye ve BTSO desteğinde kurulmuş, ovayı suyu koruyacaktı sözde.
Rant öyle gözleri kör etmiş ki algı ve yalanların arkasına saklanıp Bursa’ya vahşi bir çevre terörü uygulanıyor. Dünyanın çözdüğü, son derece iyi örnekleri olan arıtma ve çevre uygulamaları ortada dururken, sırf boyahaneler, kirletici sanayi tesisleri daha çok rant sağlasın diye kamu başta olmak üzere Bursa’nın yok edilmesine herkes seyirci kalıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey 155 kaçak deşarj tespit ettiklerin söylemişti zaten. Biran önce bu çevre katillerini de liste halinde mutlak suretle açıklamalı. Üstüne bu 22 arıtmayı da koy, elbirliği ile kimlerin Nilüfer deresini yok ettiğini anla. Yeter diyecek bir iradede yok müeyyide uygulayacak cesarette bürokrat ve siyasi de. Böylece gözümüzün önünde hem Bursa hem Bursa’da yaşayan halk yavaş yavaş ölüyor. Aman ölsün yeter ki gözü para hırsıyla dönmüş bir avuç mutlu azınlık paralarına para katsın deniyor anladığımız kadarıyla.
AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın bu konuyla ilgili söyledikleri gerçekten ibret verici. Dereyi temiz akıtmak yerine milletin tam 5 milyar lirasını harcayarak kapalı devre bir sistemle derenin suyunun denize deşarj edileceğini, iki yıldır bu konuyla ilgili çalıştıklarını söyledi. Çözümün bu olduğuna ikna olmak zor. İki bakanlığın böyle bir çözüm sunması ise daha da şaşırtıcı. Aslında örneği de var Ergene çayı. Bütün zehirli ve kirli su kanala aktarılarak aslında büyük bir göl durumundaki Marmara’ya akıtılıyor. Müsilaj da bu olağanüstü projelerin bir sonucu.
Bir avuç boyahane ile kirletici tesise sözünü geçiremeyen siyasi erk ve devlet, çareyi kirli suyu gizleyerek denize deşarj etmek için proje hazırlıyor anlayacağınız. Yok artık daha neler… Bu yoksul insanların sırtından toplanan vergileri bu bir avuç çakalın düzeni sürsün diye derenin kapalı sistemle alınması için harcanacak yani? Biraz sorduk soruşturduk. Derenin üstünün kapanmasından öte 96 kilometrelik bir boru hattı yapılacak. Su buraya alınacak ve gözlerden ırak Marmara denizine akıtılacak.
Gürkan, 96 kilometrelik hatta sahip Nilüfer Çayı'nı Karacabey Boğazı'na akıtacak kapalı bir sistem üzerinde çalıştıklarını ve çalışmaların iki yıldır sürdüğünü açıkladı. Devamla "Keles'ten başlayıp birçok ilçeyi geçip bir şekilde Mustafakemalpaşa'ya giden, 1979 kilometrekarelik 96 kilometrelik hattan bahsediyoruz. Çayı, kapalı sisteme alıp, kapalı sistem üzerinden Karacabey Boğazı'na kadar ulaştırmayı kapsıyor" ifadelerine yer verdi.
Boyahaneyi, kirletici sanayiyi yani aslında terk edilmesi gereken sanayi yöntemini korumak, bunların şuursuzca para biriktirme gayretine yol vermek için 96 kilometrelik dereyi boru hattına alarak, kirli su akışını gizleyip, bu kirli suların kullanımını engellemek istiyor bakanlıklar yani mevcut hakim irade. Kapat kirletici sanayi ve boyahaneleri. Ağır cezalar uygula, Nilüfer deresinde balıklar yüzsün.
Karacabey Boğazı’na 35 yerine 42 metreden derin deşarj yapılacakmış. Bu da tesellisi sanırım. Doğru dürüst arıtılmayan zehirli suyu 42 metreye verince temizlenecek mi? Hayır tabi temizlenmeyecek. Can çekişen Marmara Denizi’ne bir darbe daha indirilecek.
Neyse belli ki boyahanelere ve kirletici bir avuç sanayi kuruluşuna ses çıkaramayan irade, onları yola getiremeyince milletin cebinden fantezi kurmaya devam edecek. Açıklanan sistemin yapılma ihtimalinin de çok düşük olduğunu söylemekte yarar var. Bursa’da bir proje en az 20 yıl konuşulup 30 yılda yapılabiliyor malum. Nilüfer Deresi’ni en iyisi tamamen doldurup üzerine de lüks konut ve AVM’ler yapılsa daha iyi. Daha iyi rant olur. Çevreye gerek yok. Yaşamı daha sağlıklı hale getirmeye, toprağı havayı suyu korumaya çok da ihtiyaç yok. Yeter ki çil çil yeşil dolarlar milyon milyon banka hesaplarında nemalana dursun.
Bursa ölmüş ağlayanı yok. Mevzu böyle devam edecekse Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, Sanayi Ticaret İl Müdürlüğü ve Tarım İl Müdürlüğü gibi kurumlara da gerek yok. Kapatın hepsini gitsin. Ne de olsa görev yapacakları saha yok. Ovanın ortasında Türkiye’nin en büyük kaçak kirletici fabrikası, Kestel’de kanunun arkasından dolanarak yeni tesis inşa eden çimento, bacalarına filtre takmamakda direnen ve başarılı olan sanayi kuruluşları, ovayı ve tarım arazilerini her gün yağmalayan kaçak inşaat kabusu. Yazık çok yazık!