Türkiye’de yanlış anlaşılan kavramlardan birisi de hiç şüphesiz sosyal devlet ve sosyal belediyecilik. Erzak paketi dağıtarak, kömür yardımı yapılarak oluşturulan hizmeti sosyal devlet ilkesiyle tanımlamak zorlamadır.
Sosyal devlet tanımı kabaca, bireylere asgari gelir güvencesi veren, onları toplumsal risklere karşı koruyan, sosyal güvenlik olanağı sağlayan ve yurttaşların tümüne eğitim, sağlık, barınma gibi hizmetleri sunan bir anlayışı ifade eder. Ancak ne yazık ki Türkiye’de bu da doğru kullanılmayan ve yanlış uygulamaları nedeniyle doğrusunun pek ortada görünmediği, yok sayıldığı bir uygulamadır.
Bir süredir kaleme almak istiyordum dün Avukat Ercan Korkmaz’ın sosyal medya paylaşımlarıyla artık şart oldu. Kamuoyuna sunulan hizmetler sosyal devlet hizmetleri değil popülizmle yardıma muhtaç kalmış insanlara bir sus payından öteye gitmeyen çalışmalar.
Son dönemde malum belediyelerin açtığı ucuz lokantalar kamuoyunda oldukça fazla ilgi görüyor. Bursa’da da her geçen gün sayıları artıyor. Bursa’da belediyelerin tamamen iyi niyetle açtıkları ve vatandaşın da ilgi gösterdiği bu lokantalar aslında ne yazık ki bereketli topraklarda 100 yıldır gelir dağılımını bile adaletli bir hale getiremediğimizin, özellikle kapitalizm yani serbest piyasa ekonomisine geçtiğimiz günden beri toplumun büyük bölümünün her geçen gün daha fazla ezildiğinin göstergesi. Bu ülkede insanlar dışarıda yemek bile yiyemez hale gelmişse hepimizin şapkayı önüne koymasının zamanı gelmişte geçiyor demektir.
Avukat Ercan Korkmaz da sosyal medya paylaşımlarında çok önemli eleştirilere yer veriyor. Korkmaz ilk paylaşımında “İktisat Kongreleri düzenleyen, fabrikalar, köy enstitüleri açan reformlar yapan CHP’den, alkışlarla kent lokantaları açan CHP’ye giden hazir bir öyküdür bizimkisi” ifadelerini kullandı. Mesele tabi sadece CHP’den ibaret değil. Bu ülkede Ramazan ayı boyunca belediyelerin tamamına yakını iftar çadırları kurarak bir ay yemek dağıtıyor vatandaşlara. Birçok belediye bedava ya da 1 lira karşılığında ekmek dağıtıyor halka. Erzak paketleri, alışveriş çekleri vs.
Bunlar yapılarak toplumun vicdanına yönelik mesajlar iletilirken, neden toplumun bu kadar fakir bırakıldığı, bunlara insanların neden muhtaç olduğu sorusu bir anlamda gözlerden kaçırılıyor. Zenginden alınamayan verginin dar gelirlinin sırtına yüklenmesi, dünyanın en yüksek dolaylı vergilerinin bu ülkede olmasını tartışmaya açmak yerine hepsini toplasanız bir günde 2 bin öğüne denk gelecek lokantalar ile yılda bir iki yoksulun kapısına bırakılan erzak paketine yoğunlaşma sağlanıyor. Belki ilk bakışta çok insanı ama derinliğinde fakirliği ve yardıma muhtaçlığı normalleştiren de uygulamalar bunlar. Bu coğrafyada fakirliği, yardıma muhtaçlığı normalleştirmemeliyiz. Halkça adil bir şekilde bölüşüm için mücadele etmek yerine kolayına kaçmanın kimseye yararı olmadığı gibi gelecek için çok da zararlı olur.
“TBMM lokantasındaki ucuz yemeği Kent Lokantaları ile millete sunduklarında hizmet sanan CHP, çalışanlarınızın maaşlarını da eşitleyin alkışlayalım” diyerek Özgür Özel’i etiketleyen Ercan Korkmaz’ın her zaman olduğu gibi kitabın ortasından yaptığı eleştiriler o kadar yerinde ki! Ancak benzer tepkinin CHP dışındaki partilerin mensupları ve isimler tarafından da verilmesi gerekmez mi? Ne zamana kadar toplumun bir kısmı yiyecek ve büyük bir kısmı da bu tür algılarla avutulacak? Bugün evet acilen yardım edilmesi gereken insanlarımız var ve bunlara acilen yardım edilmeli ancak bunun dışında enerjinin bu insanların neden acilen ihtiyaçları olduğu ve neden giderilemediğinin gündeme getirilmesi, bunların tartışılarak çözüm bulunması çok daha önemlidir.
Çok değil bundan 100-150 yıl önce İstanbul’da fitre zekat verecek yoksul bulunamayan bi ülkenin bu kadar sürede yarısından fazlasının fitre ve zekat alacak duruma gelmesini bu ülkenin münevverleri, iktisatçıları, yöneticileri, siyasetçileri. Mühendisleri. Mimarları, psikologları, tarihçileri vs tartışmalıdır ve bir çözüm projesi ortaya konulmalıdır. Sorunumuz neden bu kadar çok yardıma ihtiyaç duyan insanımız var? Neden insanlarımıza dışarıda bir yemek yiyecek kaynağı bile sağlayamıyoruz? İnsanlar neden fakirliği ve yokluğu iliklerine kadar hissediyor? Meselenin sağla solla, partiye vs ilgisi yok. Bu kültürden neden kurtulamıyoruz?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Alpaslan Yıldız
Ucuz lokantalarla gözden kaçan asıl mesele!
Türkiye’de yanlış anlaşılan kavramlardan birisi de hiç şüphesiz sosyal devlet ve sosyal belediyecilik. Erzak paketi dağıtarak, kömür yardımı yapılarak oluşturulan hizmeti sosyal devlet ilkesiyle tanımlamak zorlamadır.
Sosyal devlet tanımı kabaca, bireylere asgari gelir güvencesi veren, onları toplumsal risklere karşı koruyan, sosyal güvenlik olanağı sağlayan ve yurttaşların tümüne eğitim, sağlık, barınma gibi hizmetleri sunan bir anlayışı ifade eder. Ancak ne yazık ki Türkiye’de bu da doğru kullanılmayan ve yanlış uygulamaları nedeniyle doğrusunun pek ortada görünmediği, yok sayıldığı bir uygulamadır.
Bir süredir kaleme almak istiyordum dün Avukat Ercan Korkmaz’ın sosyal medya paylaşımlarıyla artık şart oldu. Kamuoyuna sunulan hizmetler sosyal devlet hizmetleri değil popülizmle yardıma muhtaç kalmış insanlara bir sus payından öteye gitmeyen çalışmalar.
Son dönemde malum belediyelerin açtığı ucuz lokantalar kamuoyunda oldukça fazla ilgi görüyor. Bursa’da da her geçen gün sayıları artıyor. Bursa’da belediyelerin tamamen iyi niyetle açtıkları ve vatandaşın da ilgi gösterdiği bu lokantalar aslında ne yazık ki bereketli topraklarda 100 yıldır gelir dağılımını bile adaletli bir hale getiremediğimizin, özellikle kapitalizm yani serbest piyasa ekonomisine geçtiğimiz günden beri toplumun büyük bölümünün her geçen gün daha fazla ezildiğinin göstergesi. Bu ülkede insanlar dışarıda yemek bile yiyemez hale gelmişse hepimizin şapkayı önüne koymasının zamanı gelmişte geçiyor demektir.
Avukat Ercan Korkmaz da sosyal medya paylaşımlarında çok önemli eleştirilere yer veriyor. Korkmaz ilk paylaşımında “İktisat Kongreleri düzenleyen, fabrikalar, köy enstitüleri açan reformlar yapan CHP’den, alkışlarla kent lokantaları açan CHP’ye giden hazir bir öyküdür bizimkisi” ifadelerini kullandı. Mesele tabi sadece CHP’den ibaret değil. Bu ülkede Ramazan ayı boyunca belediyelerin tamamına yakını iftar çadırları kurarak bir ay yemek dağıtıyor vatandaşlara. Birçok belediye bedava ya da 1 lira karşılığında ekmek dağıtıyor halka. Erzak paketleri, alışveriş çekleri vs.
Bunlar yapılarak toplumun vicdanına yönelik mesajlar iletilirken, neden toplumun bu kadar fakir bırakıldığı, bunlara insanların neden muhtaç olduğu sorusu bir anlamda gözlerden kaçırılıyor. Zenginden alınamayan verginin dar gelirlinin sırtına yüklenmesi, dünyanın en yüksek dolaylı vergilerinin bu ülkede olmasını tartışmaya açmak yerine hepsini toplasanız bir günde 2 bin öğüne denk gelecek lokantalar ile yılda bir iki yoksulun kapısına bırakılan erzak paketine yoğunlaşma sağlanıyor. Belki ilk bakışta çok insanı ama derinliğinde fakirliği ve yardıma muhtaçlığı normalleştiren de uygulamalar bunlar. Bu coğrafyada fakirliği, yardıma muhtaçlığı normalleştirmemeliyiz. Halkça adil bir şekilde bölüşüm için mücadele etmek yerine kolayına kaçmanın kimseye yararı olmadığı gibi gelecek için çok da zararlı olur.
“TBMM lokantasındaki ucuz yemeği Kent Lokantaları ile millete sunduklarında hizmet sanan CHP, çalışanlarınızın maaşlarını da eşitleyin alkışlayalım” diyerek Özgür Özel’i etiketleyen Ercan Korkmaz’ın her zaman olduğu gibi kitabın ortasından yaptığı eleştiriler o kadar yerinde ki! Ancak benzer tepkinin CHP dışındaki partilerin mensupları ve isimler tarafından da verilmesi gerekmez mi? Ne zamana kadar toplumun bir kısmı yiyecek ve büyük bir kısmı da bu tür algılarla avutulacak? Bugün evet acilen yardım edilmesi gereken insanlarımız var ve bunlara acilen yardım edilmeli ancak bunun dışında enerjinin bu insanların neden acilen ihtiyaçları olduğu ve neden giderilemediğinin gündeme getirilmesi, bunların tartışılarak çözüm bulunması çok daha önemlidir.
Çok değil bundan 100-150 yıl önce İstanbul’da fitre zekat verecek yoksul bulunamayan bi ülkenin bu kadar sürede yarısından fazlasının fitre ve zekat alacak duruma gelmesini bu ülkenin münevverleri, iktisatçıları, yöneticileri, siyasetçileri. Mühendisleri. Mimarları, psikologları, tarihçileri vs tartışmalıdır ve bir çözüm projesi ortaya konulmalıdır. Sorunumuz neden bu kadar çok yardıma ihtiyaç duyan insanımız var? Neden insanlarımıza dışarıda bir yemek yiyecek kaynağı bile sağlayamıyoruz? İnsanlar neden fakirliği ve yokluğu iliklerine kadar hissediyor? Meselenin sağla solla, partiye vs ilgisi yok. Bu kültürden neden kurtulamıyoruz?