Deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleştiğimiz şu günlerde, ne kadar hazırlıksız olduğumuz ortada. Yıllardır aynı şeyleri konuşuyoruz: Depremler olacak, binalar yıkılacak, insanlar ölecek. Ama nedense hâlâ etkili önlemler almıyoruz.
Biliyoruz ki Türkiye bir deprem ülkesi. Ancak her depremde can kayıpları ve yıkımlar yaşanması kaçınılmaz değil. Depremin afete dönüşmesinin önüne geçmek mümkün. Bunun en önemli adımı ise sağlam bir yapılaşma. Maalesef, mevcut imar düzenimiz bu konuda sınıfta kalmış durumda. Yetersiz denetim, kalitesiz malzemeler ve plansız kentleşme ile inşa edilen binalar, bizi her depremde bir felakete doğru sürüklüyor.
Depremler kaçınılmazdır, ama yıkım önlenebilir. Bu yıkımların, sadece doğanın şiddetiyle değil, insan eliyle yapıldığı gerçeğini kabul etmeliyiz. Bugün ülkemizdeki yapıların büyük bir kısmı, depreme dayanıklı değil. Depremden korunmanın en temel yolu ise sağlıklı binalar inşa etmektir. Yeni bir imar düzeni, yerel yönetimlerden müteahhitlere kadar herkesin sorumluluk alacağı, sıkı denetimlerle desteklenen bir sistem olmalıdır.
Binaların inşaatında kullanılan malzemelerin kalitesinden tutun da zemin etüdüne kadar her detay, bu yeni düzenlemeyle ele alınmalı. Aksi takdirde, önümüzdeki her büyük deprem, yeni bir felaket anlamına gelecek. Kendi adıma, daha güvenli binalar ve yaşanabilir şehirler için devletin bu konuda ciddi adımlar atmasını bekliyorum. Sadece birkaç müteahhitin değil, tüm sektörün sorumluluğunu yerine getirmesi şart.
Neden Bu Kadar Zor?
Bazen bu işlerin neden yapılamadığını anlamakta zorlanıyorum. Her yıl daha fazla bütçe ayırdığımız, daha fazla kaynak sağladığımız konular var ama iş deprem gerçeğine geldiğinde, sanki hep ikinci plana atılıyoruz. Depreme dayanıklı bina yapmak bir lüks değil, insan hayatının güvencesidir.
Bir vatandaş olarak en temel isteğim, yaşadığım binanın güvenli olması. Evim, deprem anında beni ve ailemi koruyacak bir sığınak olmalı, mezar değil. Buna rağmen hâlâ eski yöntemlerle, eski teknolojilerle ve eski zihniyetle binalar yapılıyor. İmar yasalarının acilen gözden geçirilmesi, her yeni inşaatta deprem güvenliğinin en başta gelen koşul olması gerekiyor.
Ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri de denetim yetersizliği. Evet, belki yeni yasalar çıkıyor, düzenlemeler yapılıyor ama bu yasaların uygulanıp uygulanmadığı konusunda ciddi sıkıntılar var. Binaların yapım aşamasında gerekli denetimler tam anlamıyla yapılmıyor, yerel yönetimler de bu konuda çoğu zaman yetersiz kalıyor. Bir vatandaş olarak bu durum beni tedirgin ediyor.
Deprem bir toplumsal sorundur. Sadece devletin veya belediyelerin sorumluluğunda değildir. Hepimize büyük görevler düşüyor. Öncelikle yaşadığımız binaların güvenliği konusunda bilinçlenmeliyiz. Müteahhitlerin işini doğru yapıp yapmadığını kontrol etmeliyiz. Kentsel dönüşüm projelerine destek vermeli, eski binaların yıkılıp yerlerine daha güvenli binaların yapılması için sesimizi duyurmalıyız.
Deprem öldürmez; ihmal, denetimsizlik ve kötü yapılaşma öldürür. Yeni bir imar düzeni, güçlü denetim mekanizmaları ve bilinçli bir toplumla, bu sorunun üstesinden gelebiliriz…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayşe YILDIRIM
Deprem Afete Dönüşmemeli!
Deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleştiğimiz şu günlerde, ne kadar hazırlıksız olduğumuz ortada. Yıllardır aynı şeyleri konuşuyoruz: Depremler olacak, binalar yıkılacak, insanlar ölecek. Ama nedense hâlâ etkili önlemler almıyoruz.
Biliyoruz ki Türkiye bir deprem ülkesi. Ancak her depremde can kayıpları ve yıkımlar yaşanması kaçınılmaz değil. Depremin afete dönüşmesinin önüne geçmek mümkün. Bunun en önemli adımı ise sağlam bir yapılaşma. Maalesef, mevcut imar düzenimiz bu konuda sınıfta kalmış durumda. Yetersiz denetim, kalitesiz malzemeler ve plansız kentleşme ile inşa edilen binalar, bizi her depremde bir felakete doğru sürüklüyor.
Depremler kaçınılmazdır, ama yıkım önlenebilir. Bu yıkımların, sadece doğanın şiddetiyle değil, insan eliyle yapıldığı gerçeğini kabul etmeliyiz. Bugün ülkemizdeki yapıların büyük bir kısmı, depreme dayanıklı değil. Depremden korunmanın en temel yolu ise sağlıklı binalar inşa etmektir. Yeni bir imar düzeni, yerel yönetimlerden müteahhitlere kadar herkesin sorumluluk alacağı, sıkı denetimlerle desteklenen bir sistem olmalıdır.
Binaların inşaatında kullanılan malzemelerin kalitesinden tutun da zemin etüdüne kadar her detay, bu yeni düzenlemeyle ele alınmalı. Aksi takdirde, önümüzdeki her büyük deprem, yeni bir felaket anlamına gelecek. Kendi adıma, daha güvenli binalar ve yaşanabilir şehirler için devletin bu konuda ciddi adımlar atmasını bekliyorum. Sadece birkaç müteahhitin değil, tüm sektörün sorumluluğunu yerine getirmesi şart.
Neden Bu Kadar Zor?
Bazen bu işlerin neden yapılamadığını anlamakta zorlanıyorum. Her yıl daha fazla bütçe ayırdığımız, daha fazla kaynak sağladığımız konular var ama iş deprem gerçeğine geldiğinde, sanki hep ikinci plana atılıyoruz. Depreme dayanıklı bina yapmak bir lüks değil, insan hayatının güvencesidir.
Bir vatandaş olarak en temel isteğim, yaşadığım binanın güvenli olması. Evim, deprem anında beni ve ailemi koruyacak bir sığınak olmalı, mezar değil. Buna rağmen hâlâ eski yöntemlerle, eski teknolojilerle ve eski zihniyetle binalar yapılıyor. İmar yasalarının acilen gözden geçirilmesi, her yeni inşaatta deprem güvenliğinin en başta gelen koşul olması gerekiyor.
Ülkemizdeki en büyük sorunlardan biri de denetim yetersizliği. Evet, belki yeni yasalar çıkıyor, düzenlemeler yapılıyor ama bu yasaların uygulanıp uygulanmadığı konusunda ciddi sıkıntılar var. Binaların yapım aşamasında gerekli denetimler tam anlamıyla yapılmıyor, yerel yönetimler de bu konuda çoğu zaman yetersiz kalıyor. Bir vatandaş olarak bu durum beni tedirgin ediyor.
Deprem bir toplumsal sorundur. Sadece devletin veya belediyelerin sorumluluğunda değildir. Hepimize büyük görevler düşüyor. Öncelikle yaşadığımız binaların güvenliği konusunda bilinçlenmeliyiz. Müteahhitlerin işini doğru yapıp yapmadığını kontrol etmeliyiz. Kentsel dönüşüm projelerine destek vermeli, eski binaların yıkılıp yerlerine daha güvenli binaların yapılması için sesimizi duyurmalıyız.
Deprem öldürmez; ihmal, denetimsizlik ve kötü yapılaşma öldürür. Yeni bir imar düzeni, güçlü denetim mekanizmaları ve bilinçli bir toplumla, bu sorunun üstesinden gelebiliriz…