Dijital çağın sonu ve her geçen gün teknoloji, hayatımızın daha büyük bir parçası haline geliyor. Bilgisayarlar, akıllı bilgisayarlar, yapay zeka destekli uygulamalar... Artık güce erişim bir tık uzağımızda. Ancak bu erişim kolaylığı, beraberinde önemli bir soru getiriyor: Biz gerçekten dijital okuryazarlıkta ne kadar yetkiniz?

Her gün sosyal medyada gezinirken, yanlış bilgilere dayalı paylaşımlar, yalan haberler ve manipülatif içeriklerle karşılaşıyoruz. İnsanlar, gördüğü içeriği doğru kabul edip paylaşabiliyor. İşte bu noktada, dijital okuryazarlığın ne kadar önemli olduğu bir kez daha evrensel. Çünkü dijital dünyada okuryazar olmak, sadece cihazları kullanmak değil; Aynı zamanda doğru bilgilerin seçilebilmesi, eleştirel ve etik kurallara uygun hareketlerin sağlanmasıdır.

Kendi çevremden bir örnek vermem gerekirse, birçok kişinin dijital araçlarını oldukça iyi kullandığını gözlemliyorum. Ancak bu kullanım, çoğu zaman yüzeysel bir düzeyde kalır. Örneğin, insanların sosyal medya içeriklerini paylaşmayı biliyor ama bir haberin doğruluğunu kontrol etmeyi ya da bir platformun gizlilik politikalarını anlamayı ihmal edebiliyor. Bu eksiklik, sadece bitmekle kalmıyor, toplumun da zarar görmesine neden oluyor.

Peki çözüm ne? Bence burada en önemli görev, eğitim sistemi ve bireysel farkındalığa düşüyor. Eğitimde dijital okuryazarlık, temel bir ders haline gelmeli. Çocuklar ve insanları, dijital dünyada nasıl hareket edeceklerini, hangi ürünlerin güvenilir olduğunu ve hangi içeriklerin etik olmadığını öğrenmeli. Bu sadece bir teknik bilgi meselesi değil, aynı zamanda bir sorumluluk meselesi.

Aynı zamanda biz yetişkinlerin de bakışlarına dönüp şu soruyu sormamız gerekiyor: Dijital dünyada ne kadar kaldık? Mesela sosyal medya kullanırken mahremiyetimizi nasıl koruyoruz? Bir e-postayı açmadan önce, bunun bir kimlik avı girişimi olup olmadığını kontrol ediyor muyuz? Cevap "hayır" ise, bu konuda kendimizi tanıtmak için hala zamanımız var.

Dijital okuryazarlıkta oranlı olabilmek, toplumsal bir dengeyi de beraberinde getirir. Herkesin eşit düzeyde evde olduğu bir dijital toplum, daha az yalan haber, daha az dijital müdahale ve daha güvenli bir internet demektir. Ancak bu dengeyi elde etmek, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde destek sağlayabilmektedir.