Eskiden fikir sahibi olmak için okumak, araştırmak, dinlemek gerekirdi. Şimdi yalnızca bir sosyal medya hesabı yeterli. Gündemle ilgili fikriniz yoksa bile, başkalarının yorumlarını kopyalayıp birkaç sert cümleyle “taraf” olmanız kimseyi şaşırtmıyor. Çünkü artık mesele düşünmek değil; görünmek. Görünür olmak.
Birbirimizi dinlemiyoruz. Hatta daha kötüsü: Dinleme zahmetine bile girmiyoruz. Karşımızdakinin ne söylediğiyle değil, onun hangi cephede durduğuyla ilgileniyoruz. Aynı fikri bize "bizden biri" söylese alkış, "karşıdan biri" söylese linç. Argümanlar, artık karşımızdakini ikna etmek için değil; kendi tribünümüze oynamak için kullanılıyor.
X (eski Twitter), Instagram, TikTok… Herkes bir şey söylüyor ama kimse gerçekten cevap vermiyor. Çünkü konuşmak, artık bir diyalog değil; bir performans. Birilerinin alkışını almak için yazıyor, beğeni uğruna bağırıyoruz. Gerçek bir tartışma ortamı ise neredeyse hiç yok. Çünkü tartışma, dinlemeyi ve anlamayı gerektirir.
Dijital çağın bize sunduğu en büyük çelişki belki de bu: İletişim araçları çoğaldı, ama iletişimin kendisi azaldı.
Gündeme dair her başlık altında binlerce yorum var ama bilgi yok denecek kadar az. Kimi zaman bir haberin başlığı bile okunmadan, sadece ekran görüntüsüyle fikir beyan ediliyor. Bu yüzden aynı olay hakkında bambaşka gerçeklikler oluşuyor. Herkesin haklı olduğu bir ortamda kimse çözümün peşinde değil. Tartışmalar bir yarışa, fikirler bir silaha dönüşüyor.
Dinlemek, zayıflık değil; bir beceridir. Karşındakinin fikrine katılmasan da onu anlamaya çalışmak; ön yargının değil, aklın ürünüdür. Bugün fikir sahibi olmak kolay ama karşı fikri anlayacak kadar açık fikirli olmak hâlâ çok değerli. Çünkü insanı olgunlaştıran şey, sadece kendi sesi değil; başkasının sesine kulak verebilmesidir.
Belki de en çok ihtiyacımız olan şey şu: Sadece konuşmak değil; duymak, anlamak, belki de hak vermek...
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayşe YILDIRIM
Herkesin fikri var, kimsenin dinlediği yok
Eskiden fikir sahibi olmak için okumak, araştırmak, dinlemek gerekirdi. Şimdi yalnızca bir sosyal medya hesabı yeterli. Gündemle ilgili fikriniz yoksa bile, başkalarının yorumlarını kopyalayıp birkaç sert cümleyle “taraf” olmanız kimseyi şaşırtmıyor. Çünkü artık mesele düşünmek değil; görünmek. Görünür olmak.
Birbirimizi dinlemiyoruz. Hatta daha kötüsü: Dinleme zahmetine bile girmiyoruz. Karşımızdakinin ne söylediğiyle değil, onun hangi cephede durduğuyla ilgileniyoruz. Aynı fikri bize "bizden biri" söylese alkış, "karşıdan biri" söylese linç. Argümanlar, artık karşımızdakini ikna etmek için değil; kendi tribünümüze oynamak için kullanılıyor.
X (eski Twitter), Instagram, TikTok… Herkes bir şey söylüyor ama kimse gerçekten cevap vermiyor. Çünkü konuşmak, artık bir diyalog değil; bir performans. Birilerinin alkışını almak için yazıyor, beğeni uğruna bağırıyoruz. Gerçek bir tartışma ortamı ise neredeyse hiç yok. Çünkü tartışma, dinlemeyi ve anlamayı gerektirir.
Dijital çağın bize sunduğu en büyük çelişki belki de bu: İletişim araçları çoğaldı, ama iletişimin kendisi azaldı.
Gündeme dair her başlık altında binlerce yorum var ama bilgi yok denecek kadar az. Kimi zaman bir haberin başlığı bile okunmadan, sadece ekran görüntüsüyle fikir beyan ediliyor. Bu yüzden aynı olay hakkında bambaşka gerçeklikler oluşuyor. Herkesin haklı olduğu bir ortamda kimse çözümün peşinde değil. Tartışmalar bir yarışa, fikirler bir silaha dönüşüyor.
Dinlemek, zayıflık değil; bir beceridir. Karşındakinin fikrine katılmasan da onu anlamaya çalışmak; ön yargının değil, aklın ürünüdür. Bugün fikir sahibi olmak kolay ama karşı fikri anlayacak kadar açık fikirli olmak hâlâ çok değerli. Çünkü insanı olgunlaştıran şey, sadece kendi sesi değil; başkasının sesine kulak verebilmesidir.
Belki de en çok ihtiyacımız olan şey şu: Sadece konuşmak değil; duymak, anlamak, belki de hak vermek...