… Bu ülkede doğdum, büyüdüm. Sıradan bir hayatım var. Hayallerim, sevdiğim insanlar, yürümek istediğim yollar. Herkes gibiyim. Ama her kadın gibi içimde sessizce taşıdığım bir şey daha var: Korku.
Adını koymak kolay değil. Bu korku öyle ani gelen bir şey değil. Yavaş yavaş yerleşiyor insanın içine. Akşam eve dönerken adımlarını hızlandırırken, kalabalıkta omuzların biraz daha düşerken, bir yabancının bakışında gözlerini yere indirirken başlıyor. Korkmamayı öğreniyoruz önce, sonra da ses çıkarmamayı. Bize hep öğretilen bu oldu.
Ama artık susmak istemiyorum. Çünkü ne kadar sustuysak, o kadar yalnız kaldık.
Her gün yeni bir haber: Bir kadın daha boğularak, bıçaklanarak, silahla, sokak ortasında, evinde, mahkeme çıkışında, çocuklarının gözleri önünde öldürülüyor. Ve biz hâlâ yargının “iyi hal”e, “haksız tahrik”e, “pişman oldu”ya sığınan kararlarını izliyoruz…
Her gün başka bir kadının adı düşüyor ekranlara. Her biri benim gibi. Okula giden, işe yetişen, hayal kuran, yalnızca yaşamak isteyen kadınlar. Hepsinin hikâyesi farklı, ama sonu aynı: Sessizlik. Önce etrafı susuyor, sonra haberler, sonra adalet. Ve sonunda sanki hiç yaşamamış gibi unutulup gidiyorlar. Ama biz unutmuyoruz.
Ben kimseyi suçlamak istemiyorum. Yorgun bir toplumun içinde, herkesin omzunda ayrı bir yük var, bunu biliyorum. Ama bazı şeyleri görmeden, konuşmadan da iyileşemiyoruz. Kadınlar bu ülkede yalnız kalmaktan korkuyor. Kimi zaman bir dilekçeyle korunmaya çalışıyor, kimi zaman sadece dua ediyor. Çünkü çoğu zaman başka bir çare kalmıyor.
Beni en çok yoran da bu aslında: Kadınların çare aramak zorunda kalması.
Oysa güven içinde yaşamak, her insanın doğuştan hakkı. Bu kadar basit.
Benden büyük ablalarımın yaşadıkları korkuttu beni. Ama ben de büyüdüm. Şimdi başka kızlar büyüyor. Onlar da aynı korkuyla mı yaşasın? Aynı hikâyeleri mi okusun, aynı haberlerde başka kadınların isimlerini mi duysun?
İstediğim tek şey var: Yaşamak. Doya doya, korkmadan, saklanmadan. Kendim gibi. Gülerek, yürüyerek, severek. Bu bir ayrıcalık değil, bir hak. Bu ülkede herkesin hakkı.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ayşe YILDIRIM
Sadece yaşamak istiyoruz…
… Bu ülkede doğdum, büyüdüm. Sıradan bir hayatım var. Hayallerim, sevdiğim insanlar, yürümek istediğim yollar. Herkes gibiyim. Ama her kadın gibi içimde sessizce taşıdığım bir şey daha var: Korku.
Adını koymak kolay değil. Bu korku öyle ani gelen bir şey değil. Yavaş yavaş yerleşiyor insanın içine. Akşam eve dönerken adımlarını hızlandırırken, kalabalıkta omuzların biraz daha düşerken, bir yabancının bakışında gözlerini yere indirirken başlıyor. Korkmamayı öğreniyoruz önce, sonra da ses çıkarmamayı. Bize hep öğretilen bu oldu.
Ama artık susmak istemiyorum. Çünkü ne kadar sustuysak, o kadar yalnız kaldık.
Her gün yeni bir haber: Bir kadın daha boğularak, bıçaklanarak, silahla, sokak ortasında, evinde, mahkeme çıkışında, çocuklarının gözleri önünde öldürülüyor. Ve biz hâlâ yargının “iyi hal”e, “haksız tahrik”e, “pişman oldu”ya sığınan kararlarını izliyoruz…
Her gün başka bir kadının adı düşüyor ekranlara. Her biri benim gibi. Okula giden, işe yetişen, hayal kuran, yalnızca yaşamak isteyen kadınlar. Hepsinin hikâyesi farklı, ama sonu aynı: Sessizlik. Önce etrafı susuyor, sonra haberler, sonra adalet. Ve sonunda sanki hiç yaşamamış gibi unutulup gidiyorlar. Ama biz unutmuyoruz.
Ben kimseyi suçlamak istemiyorum. Yorgun bir toplumun içinde, herkesin omzunda ayrı bir yük var, bunu biliyorum. Ama bazı şeyleri görmeden, konuşmadan da iyileşemiyoruz. Kadınlar bu ülkede yalnız kalmaktan korkuyor. Kimi zaman bir dilekçeyle korunmaya çalışıyor, kimi zaman sadece dua ediyor. Çünkü çoğu zaman başka bir çare kalmıyor.
Beni en çok yoran da bu aslında: Kadınların çare aramak zorunda kalması.
Oysa güven içinde yaşamak, her insanın doğuştan hakkı. Bu kadar basit.
Benden büyük ablalarımın yaşadıkları korkuttu beni. Ama ben de büyüdüm. Şimdi başka kızlar büyüyor. Onlar da aynı korkuyla mı yaşasın? Aynı hikâyeleri mi okusun, aynı haberlerde başka kadınların isimlerini mi duysun?
İstediğim tek şey var: Yaşamak. Doya doya, korkmadan, saklanmadan. Kendim gibi. Gülerek, yürüyerek, severek. Bu bir ayrıcalık değil, bir hak. Bu ülkede herkesin hakkı.