Bir zamanlar dışa bağımlılığın gölgesinde kalan sektörlerimiz, bugün dünyanın dört bir yanına ürün gönderiyor, "Made in Türkiye" etiketini en kaliteli ürünlerle temsil ediyor. Ülkemiz, sadece bölgesel bir güç olmaktan çıkarak küresel pazarlarda da adından söz ettirmeye başladı. Her geçen yıl ihracatımızda kırılan yeni rekorlar, Türkiye’nin artık sadece üretim gücüyle değil, aynı zamanda kendi markasıyla öne çıktığını gösteriyor.

Bu başarı, kendiliğinden ortaya çıkmadı. İhracatçılarımız, girişimcilerimiz ve iş insanlarımız, kendi ülkelerinin bayrağını dünyada dalgalandırmak için gece gündüz demeden çalışıyor. Sanayiden tarıma, teknolojiden tekstile birçok sektörde Türk ürünleri küresel pazarların en çok aranan ürünleri arasında yer alıyor. Özellikle savunma sanayiinde elde edilen başarılar, Türkiye’yi dışa bağımlı bir ülkeden, kendi teknolojisini üreten ve ihraç eden bir ülke konumuna taşıdı. Kendi yerli İHA ve SİHA’larımızın başarısını dünya izliyor, talep ediyor.

Tabii ki, ihracatın bu denli gelişmesinin arkasında devlet desteği ve stratejik adımlar da büyük rol oynuyor. Özellikle son yıllarda devletin ihracatçılarımıza sunduğu teşvikler, finansman destekleri ve kolaylaştırılmış ticaret yolları, iş insanlarımızın global pazarlarda daha rekabetçi hale gelmesine olanak sağladı. Ticaret Bakanlığı’nın sektörel destekleri, yurtdışı fuar katılımları ve e-ticaret platformlarında tanıtım gibi çalışmalar sayesinde, Türk markaları dünya çapında daha fazla bilinirlik kazandı.

Ancak beni en çok sevindiren şey, artık Türkiye’nin sadece bir üretim üssü değil, bir marka haline gelmiş olması. Eskiden sadece hammadde ve yarı mamul ihraç ederken, bugün katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünleriyle öne çıkıyoruz. Türk mühendislerinin emeğiyle hayat bulan ürünler, Avrupa’dan Asya’ya, Amerika’dan Afrika’ya birçok ülkenin tercihi haline geldi. Bugün, ihracat rakamlarımıza baktığımızda sadece adet olarak değil, kalite ve itibar olarak da kazandığımızı görmek bizler için büyük bir mutluluk kaynağı.

Bu süreçte önümüzde zorluklar yok mu? Tabii ki var. Küresel rekabet, döviz dalgalanmaları, lojistik sorunları gibi birçok faktör zaman zaman işlerimizi zorlaştırıyor. Ama ben inanıyorum ki, Türk iş dünyası bu zorlukların üstesinden gelmeye devam edecek. Çünkü bizler, girişimci ruhumuzla, esnek yapımızla ve sorunlara hızlı çözüm üretme kabiliyetimizle diğer ülkelerden ayrışıyoruz. Yeter ki birlik ve beraberlik içerisinde çalışalım, birbirimize inanalım.

Türkiye’nin ihracatta bir marka haline gelmesi tesadüf değil, sistemli bir çalışmanın ve ortak bir çabanın ürünü. Hepimiz, ihracatta yeni başarılara ulaşmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Ülkemizin adını gururla temsil etmek, her bir ürünün arkasında "Türkiye" markasını taşıyarak dünyaya açılmak hepimizin ortak hedefi. Bir Türk vatandaşı olarak, ülkemizin bu başarı yolculuğuna tanıklık etmekten ve bu yolda üzerimize düşen ne varsa yapmaktan onur duyuyorum.

Türkiye, artık sadece kendi sınırlarında değil, küresel ticaret sahnesinde de bir marka!