Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü…
Yıllardır aynı gerçeği hatırlatıyoruz: Engellilik bir kusur değil; toplumun bakış açısının, vicdanının ve adalet anlayışının bir sınavıdır. Aslında mesele, bireylerin eksikliğinde değil; onları eksik sayan zihniyetin kendisindedir. Çünkü bu dünyada hiçbir insan “tam” değildir. Farklarımızla, ihtiyaçlarımızla ve kırılganlıklarımızla bir bütünüz.
Eğer kaldırımlar bir tekerlekli sandalyeye göre yapılmıyorsa, sorun sandalyede değildir.
Eğer bir görme engelli yolda yürürken yön bulamıyorsa, eksik olan bastonu değil, o yolu tasarlayan akıldır.
Eğer iş yerleri, okullar ve sosyal alanlar tüm bireyler için erişilebilir değilse, engel bedenlerde değil; düşüncelerdedir.
Engellilik, bireyin tek başına taşıdığı bir yük değildir. Çevre düzenlemesiyle, eğitimle, toplumsal bilinçle, ortak yaşam kültürüyle aşılabilecek bir durumdur. Bu yüzden bugün, acıma duygusunun değil; farkındalığın, empatiyi eyleme dönüştürmenin günüdür.
Unutmayalım ki: Asıl engel; görmemek, duymamak, anlamamak ve umursamamaktır.
Kaldırımlar herkes için genişletilmedikçe, iletişim herkes için sadeleştirilmedikçe, kalpler herkes için açılmadıkça “engel” kelimesi sözlüklerden silinemez.
Toplumsal hayatın her alanında “engelli birey” değil, “eşit yurttaş” anlayışı hâkim olmalıdır. Çünkü fırsat sunulduğunda, destek verildiğinde, erişilebilirlik sağlandığında her bireyin yapabileceklerinin sınırı yoktur. Bilimden sanata, spordan siyasete kadar en büyük başarıların aktörleri arasında engelli bireyler var. Onlar engellerini aşarak değil; toplumun kendilerine izin verdiği ölçüde parlayabiliyorlar.
Ve bugün hatırlamamız gereken bir başka gerçek daha var: Hepimiz birer engelli adayıyız.
Bir saniyede, bir kazada, bir hastalıkta, bir anda hayatımız değişebilir. İşte tam da bu yüzden, erişilebilir bir dünya herkesin ortak ihtiyacıdır.
Bugün, gözlerimizi sadece sorunlara değil, çözümlere de çevirelim.
Rampası olmayan binaları, işaret dili bilmeyen ekranları, engelsiz olmayan şehir planlarını, ayrımcılık içeren tutumları konuşalım. Bir kişinin bile hayatını kolaylaştırabiliyorsak, bu dünyada iyi bir iz bırakıyoruz demektir.
3 Aralık bir kutlama günü değildir; bir yüzleşme, fark etme ve daha iyisini yapma günüdür.
Engelleri kaldırmanın yolu, önce zihinlerdeki duvarları yıkmaktan geçer.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Azize Yüksel
Asıl engel görmemek, duymamak, anlamamak…
Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü…
Yıllardır aynı gerçeği hatırlatıyoruz: Engellilik bir kusur değil; toplumun bakış açısının, vicdanının ve adalet anlayışının bir sınavıdır. Aslında mesele, bireylerin eksikliğinde değil; onları eksik sayan zihniyetin kendisindedir. Çünkü bu dünyada hiçbir insan “tam” değildir. Farklarımızla, ihtiyaçlarımızla ve kırılganlıklarımızla bir bütünüz.
Eğer kaldırımlar bir tekerlekli sandalyeye göre yapılmıyorsa, sorun sandalyede değildir.
Eğer bir görme engelli yolda yürürken yön bulamıyorsa, eksik olan bastonu değil, o yolu tasarlayan akıldır.
Eğer iş yerleri, okullar ve sosyal alanlar tüm bireyler için erişilebilir değilse, engel bedenlerde değil; düşüncelerdedir.
Engellilik, bireyin tek başına taşıdığı bir yük değildir. Çevre düzenlemesiyle, eğitimle, toplumsal bilinçle, ortak yaşam kültürüyle aşılabilecek bir durumdur. Bu yüzden bugün, acıma duygusunun değil; farkındalığın, empatiyi eyleme dönüştürmenin günüdür.
Unutmayalım ki:
Asıl engel; görmemek, duymamak, anlamamak ve umursamamaktır.
Kaldırımlar herkes için genişletilmedikçe, iletişim herkes için sadeleştirilmedikçe, kalpler herkes için açılmadıkça “engel” kelimesi sözlüklerden silinemez.
Toplumsal hayatın her alanında “engelli birey” değil, “eşit yurttaş” anlayışı hâkim olmalıdır. Çünkü fırsat sunulduğunda, destek verildiğinde, erişilebilirlik sağlandığında her bireyin yapabileceklerinin sınırı yoktur. Bilimden sanata, spordan siyasete kadar en büyük başarıların aktörleri arasında engelli bireyler var. Onlar engellerini aşarak değil; toplumun kendilerine izin verdiği ölçüde parlayabiliyorlar.
Ve bugün hatırlamamız gereken bir başka gerçek daha var:
Hepimiz birer engelli adayıyız.
Bir saniyede, bir kazada, bir hastalıkta, bir anda hayatımız değişebilir. İşte tam da bu yüzden, erişilebilir bir dünya herkesin ortak ihtiyacıdır.
Bugün, gözlerimizi sadece sorunlara değil, çözümlere de çevirelim.
Rampası olmayan binaları, işaret dili bilmeyen ekranları, engelsiz olmayan şehir planlarını, ayrımcılık içeren tutumları konuşalım. Bir kişinin bile hayatını kolaylaştırabiliyorsak, bu dünyada iyi bir iz bırakıyoruz demektir.
3 Aralık bir kutlama günü değildir; bir yüzleşme, fark etme ve daha iyisini yapma günüdür.
Engelleri kaldırmanın yolu, önce zihinlerdeki duvarları yıkmaktan geçer.