Her bayram sabahı, çocukluğumuzun en güzel anılarından biriyle uyanırız: “Bayram o bayram ola…” der büyükler, dualarında, dileklerinde, özlemlerinde. Bir temenni gibi, bir hatırlatma gibi… Sanki her bayramın biraz eksik kaldığını, ama bir gün o gerçek bayramın geleceğini anlatır gibi.
Peki, nedir o “o bayram”?
Kimimiz için çocukluğumuzun geçtiği o mahalledeki bayramdır… Kapı kapı gezilen, şeker toplanan, kolonyalı ellerde büyüyen hatıralardır. Kimimiz için kaybettiklerimizin hâlâ aramızda olduğu sofralardır. Herkesin sağ, selim, huzurlu olduğu, neyin ne olduğu belli, gönlün rahat olduğu günlerdir.
Ama bu söz, sadece geçmişin güzelliğine değil, geleceğin umuduna da işaret eder. “Bayram o bayram ola” derken bir dua ederiz aslında:
Kırgınlıkların bittiği…
Yüzlerin güldüğü…
Kalplerin barıştığı…
Bir sofrada zengin-fakir, genç-yaşlı, sağcı-solcu demeden oturabildiğimiz…
Çocukların aç yatmadığı, insanların yalnız ölmediği…
Bir bayram dileriz. Bir başka ülke, bir başka dünya değil; daha iyi bir biz isteriz.
Gelin bu bayram, “o bayram”ın birazı olalım.
Kapısını çalmadığımız komşuya bir tabak tatlı bırakalım.
Küskün olduğumuz kardeşimizi arayalım.
Bir yetimin başını okşayalım.
Şehit ailesinin acısına ortak olalım.
Ve en çok da kendi kalbimize dönelim. Çünkü bayram; içimizde başlar, içimizde büyür, içimizden taşar.
Bu yıl da tam bayram değil belki… Ama dua niyetine söyleyelim yine:
“Bayram o bayram ola…”
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Azize Yüksel
Bayram o bayram ola…
Her bayram sabahı, çocukluğumuzun en güzel anılarından biriyle uyanırız: “Bayram o bayram ola…” der büyükler, dualarında, dileklerinde, özlemlerinde. Bir temenni gibi, bir hatırlatma gibi… Sanki her bayramın biraz eksik kaldığını, ama bir gün o gerçek bayramın geleceğini anlatır gibi.
Peki, nedir o “o bayram”?
Kimimiz için çocukluğumuzun geçtiği o mahalledeki bayramdır… Kapı kapı gezilen, şeker toplanan, kolonyalı ellerde büyüyen hatıralardır. Kimimiz için kaybettiklerimizin hâlâ aramızda olduğu sofralardır. Herkesin sağ, selim, huzurlu olduğu, neyin ne olduğu belli, gönlün rahat olduğu günlerdir.
Ama bu söz, sadece geçmişin güzelliğine değil, geleceğin umuduna da işaret eder. “Bayram o bayram ola” derken bir dua ederiz aslında:
Kırgınlıkların bittiği…
Yüzlerin güldüğü…
Kalplerin barıştığı…
Bir sofrada zengin-fakir, genç-yaşlı, sağcı-solcu demeden oturabildiğimiz…
Çocukların aç yatmadığı, insanların yalnız ölmediği…
Bir bayram dileriz. Bir başka ülke, bir başka dünya değil; daha iyi bir biz isteriz.
Gelin bu bayram, “o bayram”ın birazı olalım.
Kapısını çalmadığımız komşuya bir tabak tatlı bırakalım.
Küskün olduğumuz kardeşimizi arayalım.
Bir yetimin başını okşayalım.
Şehit ailesinin acısına ortak olalım.
Ve en çok da kendi kalbimize dönelim. Çünkü bayram; içimizde başlar, içimizde büyür, içimizden taşar.
Bu yıl da tam bayram değil belki… Ama dua niyetine söyleyelim yine:
“Bayram o bayram ola…”