Her sabah çocuklarını okula uğurlayan bir anne-babanın gözlerindeki umut, dünyanın en güçlü değişim enerjisidir. Çünkü eğitim, sadece ders anlatılan dört duvardan ibaret değildir; bir toplumun geleceğini şekillendiren, insanı insan yapan, dünyayı iyileştirme gücü taşıyan en kapsamlı süreçtir.
Bugün yaşadığımız karmaşanın, kutuplaşmanın, umutsuzluğun ve şiddetin kökünde çoğu zaman eksik ya da yanlış kurgulanmış bir eğitim anlayışı yatıyor. Bu yüzden, dünyayı iyileştirmenin yolu yine eğitimden geçiyor.
Eğitim dediğimiz şey, insanın kendini keşfetme yolculuğudur. Matematikteki bir problem, tarih dersindeki bir olay, laboratuvarda yapılan bir deney ya da sınıfta kurulan bir cümle… Hepsi bir çocuğun içindeki potansiyeli fark etmesini sağlar. Ama eğitim yalnızca bilgi aktarmak değil; merak uyandırmak, doğru soruları sordurmak ve insanın vicdanını büyütmektir. Kötülüğün panzehiri de budur: Merakı doyurulmuş, düşünmeyi öğrenmiş, empati kurabilen bireyler yetiştirmek.
Dünyayı iyileştirmek, aslında küçük bir sınıfın kapısından içeri girerek başlar. Öğretmenin bir çocuğun adını unutmaması, öğrencinin fikrine değer verilmesi, okulun kapısının herkese eşit aralanmasıdır iyileşmenin ilk adımı. Çünkü iyi bir eğitim ortamı, sadece akademik başarı üretmez; özgüvenli, sorumluluk sahibi, yaşamla bağ kuran bireyler yetiştirir. Böyle insanlar hem kendi hayatlarını hem de toplumun geleceğini dönüştürür.
Bugünün dünyası, teknolojinin hızına yetişmeye çalışan ama duygusal olarak yorulmuş bir dünya. Bilgi her yerde, ama bilgelik az. Oysa eğitim, bilgiyi bilgelikle buluşturduğu zaman anlam kazanır. Çocuklara yalnızca kodlama öğretmek yetmez; onların dünyayı, insanı ve doğayı anlamalarını sağlayacak bir vicdan eğitimi de gerekir. Bilim kadar sanata, başarı kadar ahlaka, hız kadar sakinliğe de ihtiyaçları vardır.
Topluma baktığımızda sorunların çoğunun ortak bir noktada birleştiğini görüyoruz: Eğitimin niteliği. Kutuplaşmanın azalması, şiddetin son bulması, toplumsal adaletin sağlanması ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir hale gelmesi… Bunların hepsi, uzun vadede nitelikli bir eğitim sistemiyle mümkün olur. Bir ülkenin asıl gücü tanklarında, madenlerinde ya da binalarında değil; yetiştirdiği insanlarda yatar.
Eğitim, bir siyaset meselesi değil, bir medeniyet meselesidir. Bugün sınıflara giren çocuklar, yarının öğretmenleri, doktorları, mühendisleri, gazetecileri, hâkimleri ve hatta yöneticileridir. Hangi değerlere sahip oldukları, nasıl bir dünyada yaşayacağımızı belirleyecek. İşte bu yüzden, eğitimi sadece bir sistem değil, bir iyileşme yolu olarak görmek zorundayız.
Sonuçta, dünyayı bir günde değiştiremeyiz; ama bir çocuğun dünyasını değiştirdiğimizde aslında tüm insanlık için bir umut ışığı yakmış oluruz. O ışık çoğaldıkça karanlık kaybolur. Belki de insanlığın en büyük devrimi, sessizce bir sınıfta, bir öğretmenin masasının üzerinde duran tebeşirin ucunda saklıdır.
Eğitim, dünyayı iyileştirmenin en temiz, en kalıcı ve en insanca yoludur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Azize Yüksel
Dünyayı Eğitimle İyileştirmek!...
Her sabah çocuklarını okula uğurlayan bir anne-babanın gözlerindeki umut, dünyanın en güçlü değişim enerjisidir. Çünkü eğitim, sadece ders anlatılan dört duvardan ibaret değildir; bir toplumun geleceğini şekillendiren, insanı insan yapan, dünyayı iyileştirme gücü taşıyan en kapsamlı süreçtir.
Bugün yaşadığımız karmaşanın, kutuplaşmanın, umutsuzluğun ve şiddetin kökünde çoğu zaman eksik ya da yanlış kurgulanmış bir eğitim anlayışı yatıyor. Bu yüzden, dünyayı iyileştirmenin yolu yine eğitimden geçiyor.
Eğitim dediğimiz şey, insanın kendini keşfetme yolculuğudur. Matematikteki bir problem, tarih dersindeki bir olay, laboratuvarda yapılan bir deney ya da sınıfta kurulan bir cümle… Hepsi bir çocuğun içindeki potansiyeli fark etmesini sağlar. Ama eğitim yalnızca bilgi aktarmak değil; merak uyandırmak, doğru soruları sordurmak ve insanın vicdanını büyütmektir. Kötülüğün panzehiri de budur: Merakı doyurulmuş, düşünmeyi öğrenmiş, empati kurabilen bireyler yetiştirmek.
Dünyayı iyileştirmek, aslında küçük bir sınıfın kapısından içeri girerek başlar. Öğretmenin bir çocuğun adını unutmaması, öğrencinin fikrine değer verilmesi, okulun kapısının herkese eşit aralanmasıdır iyileşmenin ilk adımı. Çünkü iyi bir eğitim ortamı, sadece akademik başarı üretmez; özgüvenli, sorumluluk sahibi, yaşamla bağ kuran bireyler yetiştirir. Böyle insanlar hem kendi hayatlarını hem de toplumun geleceğini dönüştürür.
Bugünün dünyası, teknolojinin hızına yetişmeye çalışan ama duygusal olarak yorulmuş bir dünya. Bilgi her yerde, ama bilgelik az. Oysa eğitim, bilgiyi bilgelikle buluşturduğu zaman anlam kazanır. Çocuklara yalnızca kodlama öğretmek yetmez; onların dünyayı, insanı ve doğayı anlamalarını sağlayacak bir vicdan eğitimi de gerekir. Bilim kadar sanata, başarı kadar ahlaka, hız kadar sakinliğe de ihtiyaçları vardır.
Topluma baktığımızda sorunların çoğunun ortak bir noktada birleştiğini görüyoruz: Eğitimin niteliği. Kutuplaşmanın azalması, şiddetin son bulması, toplumsal adaletin sağlanması ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir hale gelmesi… Bunların hepsi, uzun vadede nitelikli bir eğitim sistemiyle mümkün olur. Bir ülkenin asıl gücü tanklarında, madenlerinde ya da binalarında değil; yetiştirdiği insanlarda yatar.
Eğitim, bir siyaset meselesi değil, bir medeniyet meselesidir. Bugün sınıflara giren çocuklar, yarının öğretmenleri, doktorları, mühendisleri, gazetecileri, hâkimleri ve hatta yöneticileridir. Hangi değerlere sahip oldukları, nasıl bir dünyada yaşayacağımızı belirleyecek. İşte bu yüzden, eğitimi sadece bir sistem değil, bir iyileşme yolu olarak görmek zorundayız.
Sonuçta, dünyayı bir günde değiştiremeyiz; ama bir çocuğun dünyasını değiştirdiğimizde aslında tüm insanlık için bir umut ışığı yakmış oluruz. O ışık çoğaldıkça karanlık kaybolur. Belki de insanlığın en büyük devrimi, sessizce bir sınıfta, bir öğretmenin masasının üzerinde duran tebeşirin ucunda saklıdır.
Eğitim, dünyayı iyileştirmenin en temiz, en kalıcı ve en insanca yoludur.