Hayat, bazen sessizce gelir üstüne. Ne bir haber verir ne de izin ister… Bir sabah uyanırsın, bildiğin her şeyin altüst olduğunu görürsün. O an anlarsın ki insanı olgunlaştıran, güçlendiren şey güzel günler değil; zor zamanlardır.
Zor günler insana çok şey öğretir. Kimin yanında gerçekten durduğunu, kimin sadece güneşliyken yanında olduğunu o günlerde fark edersin. Güzel sözlerin, süslü vaatlerin bir anlamı kalmaz. Gerçek dostluk, bir omuzda, sessiz bir “yanındayım” demekte gizlidir. İnsan, kalabalıkların değil, yüreğiyle yanında duran bir kişinin kıymetini anlar.
Kendini de o günlerde tanırsın aslında. Düşerken elinden kim tutar, kim sırtını döner… ama en önemlisi, sen kendine ne kadar sahip çıkarsın? Zor zamanlar, insanın kendine aynadır. İçinde ne kadar umut var, ne kadar inanç, ne kadar direnç… hepsi bir bir ortaya çıkar. O yüzden bazı yaralar öğretmendir; canını yakar ama seni bambaşka biri yapar.
Bir de şunu öğrenirsin: mutluluk sanıldığı kadar büyük şeylerde değil. Bazen bir fincan sıcak çay, bazen bir dostun sesi, bazen de “bugün de atlattım” diyebilmektir mutluluk. Zor günler geçer ama geride bıraktığı farkındalık kalır. Hayata daha sakin, daha derin, daha şükürle bakmayı öğretir insana.
Kırılırsın ama kırıldığın yerden ışık sızar. Çünkü o çatlaklardan içeri, yeniden başlama cesareti girer.
Belki o yüzden, insan en çok karanlıkta büyür. Çünkü karanlıkta yolunu bulan, bir daha ışığını kaybetmez.
Ve zaman geçince geriye dönüp baktığında şunu söylersin:
“İyi ki o günleri yaşadım. Canım yandı ama büyüdüm. Düştüm ama kalktım. Ve bugün, o zor günlerin bana öğrettikleriyle hâlâ dimdik ayaktayım.”
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Azize Yüksel
Zor günlerin insana öğrettiği gerçekler
Hayat, bazen sessizce gelir üstüne. Ne bir haber verir ne de izin ister… Bir sabah uyanırsın, bildiğin her şeyin altüst olduğunu görürsün. O an anlarsın ki insanı olgunlaştıran, güçlendiren şey güzel günler değil; zor zamanlardır.
Zor günler insana çok şey öğretir. Kimin yanında gerçekten durduğunu, kimin sadece güneşliyken yanında olduğunu o günlerde fark edersin. Güzel sözlerin, süslü vaatlerin bir anlamı kalmaz. Gerçek dostluk, bir omuzda, sessiz bir “yanındayım” demekte gizlidir. İnsan, kalabalıkların değil, yüreğiyle yanında duran bir kişinin kıymetini anlar.
Kendini de o günlerde tanırsın aslında. Düşerken elinden kim tutar, kim sırtını döner… ama en önemlisi, sen kendine ne kadar sahip çıkarsın? Zor zamanlar, insanın kendine aynadır. İçinde ne kadar umut var, ne kadar inanç, ne kadar direnç… hepsi bir bir ortaya çıkar. O yüzden bazı yaralar öğretmendir; canını yakar ama seni bambaşka biri yapar.
Bir de şunu öğrenirsin: mutluluk sanıldığı kadar büyük şeylerde değil. Bazen bir fincan sıcak çay, bazen bir dostun sesi, bazen de “bugün de atlattım” diyebilmektir mutluluk. Zor günler geçer ama geride bıraktığı farkındalık kalır. Hayata daha sakin, daha derin, daha şükürle bakmayı öğretir insana.
Kırılırsın ama kırıldığın yerden ışık sızar. Çünkü o çatlaklardan içeri, yeniden başlama cesareti girer.
Belki o yüzden, insan en çok karanlıkta büyür. Çünkü karanlıkta yolunu bulan, bir daha ışığını kaybetmez.
Ve zaman geçince geriye dönüp baktığında şunu söylersin:
“İyi ki o günleri yaşadım. Canım yandı ama büyüdüm. Düştüm ama kalktım. Ve bugün, o zor günlerin bana öğrettikleriyle hâlâ dimdik ayaktayım.”