Hamas'ın Aksa Tufanı adını verdiği savaş, 10 Ekim 2025 Cuma günü fiili bir ateşkesle sona erdi. Böylece 7 Ekim 2023’te başlayan savaş, iki yıl sonra bitmiş oldu. Şimdi her iki tarafta zafer kazandığını açıklamaktadır. Gazze, İsrail tarafından artık yok edilmiştir.
Bu savaşta İsrail, hiçbir insanlık kuralına uymadığını gösterdi; 70 bin insanı katletti, bir o kadar kayıp, yaralı, sakat bıraktı. Gazze’yi baştan sona enkaza çevirdi. Gazze’deki binaların %92’si ya tümüyle ya da kısmen yıkıldı. Yaşanılacak bina kalmadı. Camileri, okulları, kiliseleri, hastaneleri yıktı. Bu enkaza bakılırsa askeri açıdan İsrail galip sayılabilir. Ancak gerçek durum öyle değildir. ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin sınırsız desteğindeki İsrail, iki yıl boyunca o kadar vahşetine rağmen, Hamas'ın elindeki esirlere ulaşamadı. Hamas'ın kullandığı tünelleri bulamadı. Şiddeti bazen artıp bazen azalsa da Hamas, iki yıl boyunca İsrail’e karşı direndi. Beyaz bayrak çekmedi. İsrail vahşet, katliam yeteneğini gösterdi ancak zafer kazandığını söylemeye imkan yoktur.
İki yıl öncesine göre İsrail dünyada yalnızdır. Bu yalnızlık, İsrail’i vahşi saldırılarından alıkoymamıştır. Ancak bütün dünyada Filistin lehine, İsrail aleyhine yayılan barışçı gösteriler, İsrail’in geleceği için önemli bir tehdit sayılır. “Soykırım görmüş bir halkın devleti İsrail” önceden bütün dünyada hak etmediği bir sempatiye sahipken, şimdi soykırım yapan bir halkın devleti olarak, bütün dünyada lanetlenmektedir. İsrailli Yahudiler, turist olarak gittikleri ülkelerde, tepkiyle karşılanmaktadırlar. Böyle bir sonuç elbette İsrail’in zararına, Filistinlilerin faydasınadır. Yine de bu sonucun gelecekte İsrail’in yeni vahşetlerini engelleyebileceğini düşünmek hem İsrail’i tanımamak hem de hayatın gerçeklerinden kopmak demektir.
Filistinlilere karşı, bütün dünyada yükselen siyasi, manevi destek, Filistin için bir çözüm olabilir mi? İsrail vahşeti nedeniyle kolu bacağı kopan, annesini babasını, evini hatta çadırını kaybeden, Filistinli yetimlerin derdine çare olur mu? Hamas bütün direncine rağmen 7 Ekim 2023 öncesine göre daha güçlü müdür yoksa bu savaştan daha zayıflamış olarak mı çıkmıştır? Bu sorulara evet cevabını vermek, kolay değildir.
Son Gazze savaşının sonuçlarına göre, Hamas’ı eleştirmek hatta mahkum etmek mümkün ve kolaydır. Ancak böyle bir eleştirinin ne kadar ahlaki olabileceği kuşkuludur. Çünkü yönetim kadrosunu sürekli şehit veren Hamas’ın, idaresinde bir samimiyetsizlik, ikircikli ve düşmandan yana bir unsur bulmak mümkün değildir. Buna rağmen savaşın ne getirip ne götürdüğünü düşünmek kaçınılmazdır. Hamas, bu savaştan büyük yaralar alarak, çıkmıştır. Savaş bir inanç ve samimiyet işi olduğu kadar, bir hesap kitap işidir. Hamas’ın inanç ve samimiyet konusunda bütün insanlığa, özellikle Müslümanlara örnek olduğu açıktır. Ancak yürüttüğü savaşın hesabı, kitabı konusunda aynı hükümlere ulaşmak zordur.
“Direniş cephesi” diye adlandırılan, İran-Irak-Yemen-Hizbullah ve Hamas'ın bir cephe olmadığı ortaya çıkmıştır. Savaş’ın başında İran, Irak hatta Hizbullah, Hamas'ı desteklediklerini söylemiş ancak savaşa katılmamışlardır. Cephe mantığına tümüyle aykırı bu tutum, adı geçen ülkeleri ve Hizbullah'ı İsrail saldırılarından koruyamamış sadece Hizbullah'ı yalnız bırakmıştır. İsrail kendi açısından gerekli gördüğünde, bu ülkelere ve Hizbullah'a saldırmıştır. Olmayan cephe bu saldırıların sonunda ağır kayıplar vermiştir. Cephenin tek istisnası Yemen’deki Husi Hizbinin, İsrail'e ve ABD gemilerine karşı yaptığı misillemeler olmuştur. Husilerin tutumu, elbette İsrail/ABD ikilisini saldırılarından, katliamlarından caydıramamıştır. Ancak görünüşte de olsa Husiler, üzerlerine düşeni yapmışlardır.
Direniş cephesi denilen ülke ve örgütler, 7 Ekim 2023'te İsrail’e karşı ortak hareket edebilselerdi, savaşın sonucu daha farklı olabilirdi. Şanlı direniş cephesi, Hamas'ı İsrail/ABD ikilisine karşı tek başına bırakmıştır. Buna rağmen İran'ın/Hizbüllah’ın kolu kanadı bu savaşta kırılmıştır. Hamas’ı yalnız bırakmaları kendilerini, ulusal çıkarlarını korumaya yetmemiştir.
Esir takasından, İsrail’in işgalindeki Gazze topraklarını kademeleri olarak boşaltmasından, Gazze’nin Hamas dışında bir komisyon tarafından idaresinden ve nihayet Hamas'ın silahsızlandırılmasından söz eden bu ateşkes anlaşmasının başarılı olmasını beklemek hayalciliktir. Hamas, Gazze’yi terk etmeyeceği gibi silahsızlanmayı da terk etmeyecektir. Zaten bunları kabul etmesi kendi varlığını da bugüne kadar yaptığı savaşları da hatta verdiği kayıpları da tartışmalı hale getirecektir.
İsrail’in de Gazze hakkındaki planlarından vaz geçmesini beklemek yanlıştır. İsrail yeni bir saldırı ve işgal için uygun bir bahaneyi ve fırsatı bekleyecektir. İsrail, Batı emperyalizminden aldığı desteği gördükçe işgallerine, katliamlarına devam edecektir.
İsrail ile Filistin ya da Hamas arasında bu ateşkesin ardından barışın olabileceğini hayal etmek, olmayacak duaya amin demektir. Böyle bir duaya amin demenin dine imana zararı yoktur ancak barışa bir faydası da yoktur. İsrail, katliamlarını ve işgallerini zorla yaptığı gibi onu işgalden ve katliamdan alıkoyacak olan da mukabil bir güçtür. Yoksa dini metinlerin yarıştırılması, bizim dini metinlerimizin daha makul olması ve tarihi geçmişimizin adil olması sorunu çözmeyecektir. Sulhu salah isteyenlerin savaşa hazır olması gibi, İsrail ile barış isteyenlerin de İsrail ile yeni bir savaşa hazır olması kaçınılmazdır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Selami Saygın
GAZZE'NİN YIKILMASINDAN SONRA
Hamas'ın Aksa Tufanı adını verdiği savaş, 10 Ekim 2025 Cuma günü fiili bir ateşkesle sona erdi. Böylece 7 Ekim 2023’te başlayan savaş, iki yıl sonra bitmiş oldu. Şimdi her iki tarafta zafer kazandığını açıklamaktadır. Gazze, İsrail tarafından artık yok edilmiştir.
Bu savaşta İsrail, hiçbir insanlık kuralına uymadığını gösterdi; 70 bin insanı katletti, bir o kadar kayıp, yaralı, sakat bıraktı. Gazze’yi baştan sona enkaza çevirdi. Gazze’deki binaların %92’si ya tümüyle ya da kısmen yıkıldı. Yaşanılacak bina kalmadı. Camileri, okulları, kiliseleri, hastaneleri yıktı. Bu enkaza bakılırsa askeri açıdan İsrail galip sayılabilir. Ancak gerçek durum öyle değildir. ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin sınırsız desteğindeki İsrail, iki yıl boyunca o kadar vahşetine rağmen, Hamas'ın elindeki esirlere ulaşamadı. Hamas'ın kullandığı tünelleri bulamadı. Şiddeti bazen artıp bazen azalsa da Hamas, iki yıl boyunca İsrail’e karşı direndi. Beyaz bayrak çekmedi. İsrail vahşet, katliam yeteneğini gösterdi ancak zafer kazandığını söylemeye imkan yoktur.
İki yıl öncesine göre İsrail dünyada yalnızdır. Bu yalnızlık, İsrail’i vahşi saldırılarından alıkoymamıştır. Ancak bütün dünyada Filistin lehine, İsrail aleyhine yayılan barışçı gösteriler, İsrail’in geleceği için önemli bir tehdit sayılır. “Soykırım görmüş bir halkın devleti İsrail” önceden bütün dünyada hak etmediği bir sempatiye sahipken, şimdi soykırım yapan bir halkın devleti olarak, bütün dünyada lanetlenmektedir. İsrailli Yahudiler, turist olarak gittikleri ülkelerde, tepkiyle karşılanmaktadırlar. Böyle bir sonuç elbette İsrail’in zararına, Filistinlilerin faydasınadır. Yine de bu sonucun gelecekte İsrail’in yeni vahşetlerini engelleyebileceğini düşünmek hem İsrail’i tanımamak hem de hayatın gerçeklerinden kopmak demektir.
Filistinlilere karşı, bütün dünyada yükselen siyasi, manevi destek, Filistin için bir çözüm olabilir mi? İsrail vahşeti nedeniyle kolu bacağı kopan, annesini babasını, evini hatta çadırını kaybeden, Filistinli yetimlerin derdine çare olur mu? Hamas bütün direncine rağmen 7 Ekim 2023 öncesine göre daha güçlü müdür yoksa bu savaştan daha zayıflamış olarak mı çıkmıştır? Bu sorulara evet cevabını vermek, kolay değildir.
Son Gazze savaşının sonuçlarına göre, Hamas’ı eleştirmek hatta mahkum etmek mümkün ve kolaydır. Ancak böyle bir eleştirinin ne kadar ahlaki olabileceği kuşkuludur. Çünkü yönetim kadrosunu sürekli şehit veren Hamas’ın, idaresinde bir samimiyetsizlik, ikircikli ve düşmandan yana bir unsur bulmak mümkün değildir. Buna rağmen savaşın ne getirip ne götürdüğünü düşünmek kaçınılmazdır. Hamas, bu savaştan büyük yaralar alarak, çıkmıştır. Savaş bir inanç ve samimiyet işi olduğu kadar, bir hesap kitap işidir. Hamas’ın inanç ve samimiyet konusunda bütün insanlığa, özellikle Müslümanlara örnek olduğu açıktır. Ancak yürüttüğü savaşın hesabı, kitabı konusunda aynı hükümlere ulaşmak zordur.
“Direniş cephesi” diye adlandırılan, İran-Irak-Yemen-Hizbullah ve Hamas'ın bir cephe olmadığı ortaya çıkmıştır. Savaş’ın başında İran, Irak hatta Hizbullah, Hamas'ı desteklediklerini söylemiş ancak savaşa katılmamışlardır. Cephe mantığına tümüyle aykırı bu tutum, adı geçen ülkeleri ve Hizbullah'ı İsrail saldırılarından koruyamamış sadece Hizbullah'ı yalnız bırakmıştır. İsrail kendi açısından gerekli gördüğünde, bu ülkelere ve Hizbullah'a saldırmıştır. Olmayan cephe bu saldırıların sonunda ağır kayıplar vermiştir. Cephenin tek istisnası Yemen’deki Husi Hizbinin, İsrail'e ve ABD gemilerine karşı yaptığı misillemeler olmuştur. Husilerin tutumu, elbette İsrail/ABD ikilisini saldırılarından, katliamlarından caydıramamıştır. Ancak görünüşte de olsa Husiler, üzerlerine düşeni yapmışlardır.
Direniş cephesi denilen ülke ve örgütler, 7 Ekim 2023'te İsrail’e karşı ortak hareket edebilselerdi, savaşın sonucu daha farklı olabilirdi. Şanlı direniş cephesi, Hamas'ı İsrail/ABD ikilisine karşı tek başına bırakmıştır. Buna rağmen İran'ın/Hizbüllah’ın kolu kanadı bu savaşta kırılmıştır. Hamas’ı yalnız bırakmaları kendilerini, ulusal çıkarlarını korumaya yetmemiştir.
Esir takasından, İsrail’in işgalindeki Gazze topraklarını kademeleri olarak boşaltmasından, Gazze’nin Hamas dışında bir komisyon tarafından idaresinden ve nihayet Hamas'ın silahsızlandırılmasından söz eden bu ateşkes anlaşmasının başarılı olmasını beklemek hayalciliktir. Hamas, Gazze’yi terk etmeyeceği gibi silahsızlanmayı da terk etmeyecektir. Zaten bunları kabul etmesi kendi varlığını da bugüne kadar yaptığı savaşları da hatta verdiği kayıpları da tartışmalı hale getirecektir.
İsrail’in de Gazze hakkındaki planlarından vaz geçmesini beklemek yanlıştır. İsrail yeni bir saldırı ve işgal için uygun bir bahaneyi ve fırsatı bekleyecektir. İsrail, Batı emperyalizminden aldığı desteği gördükçe işgallerine, katliamlarına devam edecektir.
İsrail ile Filistin ya da Hamas arasında bu ateşkesin ardından barışın olabileceğini hayal etmek, olmayacak duaya amin demektir. Böyle bir duaya amin demenin dine imana zararı yoktur ancak barışa bir faydası da yoktur. İsrail, katliamlarını ve işgallerini zorla yaptığı gibi onu işgalden ve katliamdan alıkoyacak olan da mukabil bir güçtür. Yoksa dini metinlerin yarıştırılması, bizim dini metinlerimizin daha makul olması ve tarihi geçmişimizin adil olması sorunu çözmeyecektir. Sulhu salah isteyenlerin savaşa hazır olması gibi, İsrail ile barış isteyenlerin de İsrail ile yeni bir savaşa hazır olması kaçınılmazdır.