Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan seçimlere halkın % 64’ü katılmış, oyların % 64’ünü Türkiye muhalefetinin desteklediği Tufan Erhürman, %36’sını ise Türkiye iktidarının desteklediği Ersin Tatar almıştır. Bu sonuca göre seçimleri Erhurman kazanmıştır.
Seçim öncesinde Erhürman, Kıbrıs için federasyonu, Tatar ise bağımsız iki ayrı devleti çözüm olarak savunmuştur. Seçim sonucuna göre Kıbrıs'ta iki devletli değil, federasyon fikrinin kazandığını Kıbrıs'taki Türkiye muhalifleri (belki düşmanları demeli) ve Türkiye’nin muhalefeti ileri sürülmüştür. Türkiye’nin CHP gibi muhalefet çevreleri bu seçim gününü bir çeşit bayrama çevirmişlerdir.
Ancak Erhürman ile aynı görüşleri savunan M. Ali Talat 2005’te, Mustafa Akıncı ise 2015’te Kuzey Kıbrıs'ta Türk CB seçimlerini kazanmışlardır. Yani federasyon fikrini savunanlar ilk defa seçim kazanmış değillerdir. Daha önce kazandıkları örneklerde bulunmaktadır. Buna rağmen onlar seçim kazandı diye Kıbrıs'ta federasyon olmamıştır. Kıbrıs'ta federasyon CHP’nin ve Erhürman’in boyunu aşan bir konudur.
Dikkat çekici olan, Kıbrıs Türk kesiminde Rumlarla bir arada federasyon adıyla birlikte yaşamayı savunanların Kıbrıs Türk kesimindeki solcular olmasıdır. Solculuk Türkler arasında mankurtluk işlevi yaptığını, Kıbrıs'ta bir kere daha göstermişlerdir. Solculuk bir çeşit ayarsızlık durumundadır. Kendi halkına düşmanlığı ve düşmanlar ile aynı safta olmayı her zaman tercih etmiştir. Mankurtluk ta zaten bundan başka bir şey değildir.
Kıbrıs'ın tarihini hatırladığımızda, II. Selim'in padişahlığı döneminde 1571’de Kıbrıs Lala Mustafa Paşa tarafından Venediklilerden fethedilmiştir. Kıbrıs 300 yıl Osmanlı idaresinde barış ve huzur içinde yaşamıştır. 1878 Osmanlı Rus Savaşının sonunda Ruslar, Yeşilköy'e kadar gelip Osmanlıların aleyhine ağır şartları olan Yeşilköy Anlaşmasını, Osmanlı Hükümetine kabul ettirmişlerdir.
Padişah II. Abdülhamit ise Yeşilköy Anlaşmasını iptal ettirerek, Yeşilköy Anlaşmasına göre, Osmanlıların lehinde sayılacak Berlin Anlaşması için İngiltere'nin desteği ile Berlin Anlaşmasını temin etmiştir. İngiltere bu destek için Kıbrıs adasının kendisine bırakılmasını istemiştir. İngiltere ve Osmanlı Devleti arasında yapılan ikili anlaşmada “Kıbrıs’ın mülkiyeti Osmanlılarda kalmak üzere kullanım hakkı İngiltere'ye bırakılmıştır.”
İngiltere 5 Kasım 1914’te, Osmanlı Devleti ile yaptığı ikili anlaşmayı iptal ederek, Kıbrıs'ı kendi ülkesine kattığını ilan etmiştir. Dönemin Osmanlı hükümeti, İngiltere’nin bu kararını reddetmiştir. 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması (20 ve 21. Maddeleri) ile Kıbrıs'ın İngiltere'ye ait olduğunu Türkiye kabul etmiştir. Türkiye, Kıbrıs’ı İngiltere'ye bırakırken buna karşılık İngiltere’den hiçbir talepte bulunmamıştır. Adeta sevabına Kıbrıs'ı İngiltere'ye vermiştir. Ancak buna rağmen Türkiye’de yalanla başı dönen bir çevre yüzyıldan beri Kıbrıs’ın adını duyunca, Lozan Anlaşmasını Kemal Paşa’yı değil, Abdülhamit’i hatırlayıp bildiği bütün küfürleri sıralamaktadır.
Kıbrıs'ın İngiltere'ye bırakılmasından sonra, adadaki Türk nüfusu zaman içinde azalmıştır. 1950’li yıllarda adadaki Rumlar, Kıbrıs'ın Yunanistan’a bağlanması için terör eylemlerine başlamışlardır. Adadaki Türkleri ise Rum hedeflerinin önünde engel olarak gördükleri Türklere karşı, saldırılar başlatmışlardır. Adnan Menderes hükümeti ise Kıbrıs Türklerine yapılan saldırıları durdurmak için, çeşitli girişimlerde bulunmuş, nihayet 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları ile “Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde iki kesimli bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması” kararlaştırılmıştır. Anlaşma ile Türkiye, Kıbrıs’ın resmi ve meşru garantörü olarak, Kıbrıs'ın bir tarafı durumuna gelmiştir.
1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Rumların Türklere karşı saldırıları durmamış, bunun üzerine Türkiye, Zürih ve Londra anlaşmalarının kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmuştur.
Kıbrıs 9.155 km2’lik bir yüzölçümüne sahiptir. Ada topraklarının 3.355 km2 yani üçte biri Türklerin denetimindedir. Kıbrıs’taki nüfusta aşağı yukarı benzeri bir orana, Rumlar 966 bin, Türkler ise 380 bin nüfusa sahiptir.
Türkiye Kıbrıs için uzun yıllar med cezirli davranmış, Rumların federasyona razı olmasını beklemiştir. Rumlar başlangıçta federasyonu bile reddetmiştir. Bu arada AB’nin vaadlerine inanan Türkiye’nin telkinleri ile Annan Planı diye bilinen 2004’te iki kesimli federasyonu desteklemiştir.
Türkler bu plana % 70 diyerek kabul etmişken, Rumlar aşağı yukarı aynı oranla reddetmiştir. Buna rağmen AB, Rum kesimini bütün Kıbrıs’ın temsilcisi olarak üyeliğe kabul etmiştir. Türkiye biraz da aldatılmış olmanın havasıyla son yirmi yıldan beri Kıbrıs'ta iki devletli çözümü yani Türk kesiminin bağımsız bir devlet olmasını savunmaktadır.
ABD ve AB’nin baskısı ile 1974’ten beri Kıbrıs Türk kesimi ağır bir abluka altındadır. Bu ablukadan dolayı, Kıbrıs Türk kesiminden hiçbir uçak, hiçbir gemi başka bir ülkeye gidememektedir. Başka ülkelerden de hiçbir gemi veya uçak Türk kesimine gelememektedir.
Kıbrıs Türk kesiminin tek çıkış yolu Türkiye’dir. Türkiye’de son yıllarda Kıbrıs için büyük yatırımlar yapmıştır. Türkiye’den içme suyu ve elektrik götürmüştür. Bu yatırımlar Kıbrısın geleceği için önemlidir. Ancak Kıbrıs'ta seçim kazanan muhalifler, Türkiye’nin elektrik ve su götürmesini bile protesto etmeye utanmamıştır. Rum kesiminde serbest olan başörtüsünü Türk kesiminde “Atatürkçülük ve laiklik için” yasak ettirmeyi başaran muhalefet (şimdi iktidar), insanlığın yüz karası olacak örneklerdendir.
Devlet Bahçeli seçimlerden sonra iki devletli çözümü de aşarak, Kıbrıs Türk kesiminin 82 Plakası ile doğrudan Türkiye’ye bağlanmasını isteyerek 1974’te Necmettin Erbakan'ın “Kıbrıs Türkiye ve Yunanistan arasında taksim edilsin” çizgisine gelmiştir. Görünen odur ki Kıbrıs'ta çözüm için şartlar çok değişmiştir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Selami Saygın
KIBRIS'IN PLAKASI
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan seçimlere halkın % 64’ü katılmış, oyların % 64’ünü Türkiye muhalefetinin desteklediği Tufan Erhürman, %36’sını ise Türkiye iktidarının desteklediği Ersin Tatar almıştır. Bu sonuca göre seçimleri Erhurman kazanmıştır.
Seçim öncesinde Erhürman, Kıbrıs için federasyonu, Tatar ise bağımsız iki ayrı devleti çözüm olarak savunmuştur. Seçim sonucuna göre Kıbrıs'ta iki devletli değil, federasyon fikrinin kazandığını Kıbrıs'taki Türkiye muhalifleri (belki düşmanları demeli) ve Türkiye’nin muhalefeti ileri sürülmüştür. Türkiye’nin CHP gibi muhalefet çevreleri bu seçim gününü bir çeşit bayrama çevirmişlerdir.
Ancak Erhürman ile aynı görüşleri savunan M. Ali Talat 2005’te, Mustafa Akıncı ise 2015’te Kuzey Kıbrıs'ta Türk CB seçimlerini kazanmışlardır. Yani federasyon fikrini savunanlar ilk defa seçim kazanmış değillerdir. Daha önce kazandıkları örneklerde bulunmaktadır. Buna rağmen onlar seçim kazandı diye Kıbrıs'ta federasyon olmamıştır. Kıbrıs'ta federasyon CHP’nin ve Erhürman’in boyunu aşan bir konudur.
Dikkat çekici olan, Kıbrıs Türk kesiminde Rumlarla bir arada federasyon adıyla birlikte yaşamayı savunanların Kıbrıs Türk kesimindeki solcular olmasıdır. Solculuk Türkler arasında mankurtluk işlevi yaptığını, Kıbrıs'ta bir kere daha göstermişlerdir. Solculuk bir çeşit ayarsızlık durumundadır. Kendi halkına düşmanlığı ve düşmanlar ile aynı safta olmayı her zaman tercih etmiştir. Mankurtluk ta zaten bundan başka bir şey değildir.
Kıbrıs'ın tarihini hatırladığımızda, II. Selim'in padişahlığı döneminde 1571’de Kıbrıs Lala Mustafa Paşa tarafından Venediklilerden fethedilmiştir. Kıbrıs 300 yıl Osmanlı idaresinde barış ve huzur içinde yaşamıştır. 1878 Osmanlı Rus Savaşının sonunda Ruslar, Yeşilköy'e kadar gelip Osmanlıların aleyhine ağır şartları olan Yeşilköy Anlaşmasını, Osmanlı Hükümetine kabul ettirmişlerdir.
Padişah II. Abdülhamit ise Yeşilköy Anlaşmasını iptal ettirerek, Yeşilköy Anlaşmasına göre, Osmanlıların lehinde sayılacak Berlin Anlaşması için İngiltere'nin desteği ile Berlin Anlaşmasını temin etmiştir. İngiltere bu destek için Kıbrıs adasının kendisine bırakılmasını istemiştir. İngiltere ve Osmanlı Devleti arasında yapılan ikili anlaşmada “Kıbrıs’ın mülkiyeti Osmanlılarda kalmak üzere kullanım hakkı İngiltere'ye bırakılmıştır.”
İngiltere 5 Kasım 1914’te, Osmanlı Devleti ile yaptığı ikili anlaşmayı iptal ederek, Kıbrıs'ı kendi ülkesine kattığını ilan etmiştir. Dönemin Osmanlı hükümeti, İngiltere’nin bu kararını reddetmiştir. 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması (20 ve 21. Maddeleri) ile Kıbrıs'ın İngiltere'ye ait olduğunu Türkiye kabul etmiştir. Türkiye, Kıbrıs’ı İngiltere'ye bırakırken buna karşılık İngiltere’den hiçbir talepte bulunmamıştır. Adeta sevabına Kıbrıs'ı İngiltere'ye vermiştir. Ancak buna rağmen Türkiye’de yalanla başı dönen bir çevre yüzyıldan beri Kıbrıs’ın adını duyunca, Lozan Anlaşmasını Kemal Paşa’yı değil, Abdülhamit’i hatırlayıp bildiği bütün küfürleri sıralamaktadır.
Kıbrıs'ın İngiltere'ye bırakılmasından sonra, adadaki Türk nüfusu zaman içinde azalmıştır. 1950’li yıllarda adadaki Rumlar, Kıbrıs'ın Yunanistan’a bağlanması için terör eylemlerine başlamışlardır. Adadaki Türkleri ise Rum hedeflerinin önünde engel olarak gördükleri Türklere karşı, saldırılar başlatmışlardır. Adnan Menderes hükümeti ise Kıbrıs Türklerine yapılan saldırıları durdurmak için, çeşitli girişimlerde bulunmuş, nihayet 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları ile “Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğünde iki kesimli bir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması” kararlaştırılmıştır. Anlaşma ile Türkiye, Kıbrıs’ın resmi ve meşru garantörü olarak, Kıbrıs'ın bir tarafı durumuna gelmiştir.
1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nde Rumların Türklere karşı saldırıları durmamış, bunun üzerine Türkiye, Zürih ve Londra anlaşmalarının kendisine verdiği yetkiyi kullanarak, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmuştur.
Kıbrıs 9.155 km2’lik bir yüzölçümüne sahiptir. Ada topraklarının 3.355 km2 yani üçte biri Türklerin denetimindedir. Kıbrıs’taki nüfusta aşağı yukarı benzeri bir orana, Rumlar 966 bin, Türkler ise 380 bin nüfusa sahiptir.
Türkiye Kıbrıs için uzun yıllar med cezirli davranmış, Rumların federasyona razı olmasını beklemiştir. Rumlar başlangıçta federasyonu bile reddetmiştir. Bu arada AB’nin vaadlerine inanan Türkiye’nin telkinleri ile Annan Planı diye bilinen 2004’te iki kesimli federasyonu desteklemiştir.
Türkler bu plana % 70 diyerek kabul etmişken, Rumlar aşağı yukarı aynı oranla reddetmiştir. Buna rağmen AB, Rum kesimini bütün Kıbrıs’ın temsilcisi olarak üyeliğe kabul etmiştir. Türkiye biraz da aldatılmış olmanın havasıyla son yirmi yıldan beri Kıbrıs'ta iki devletli çözümü yani Türk kesiminin bağımsız bir devlet olmasını savunmaktadır.
ABD ve AB’nin baskısı ile 1974’ten beri Kıbrıs Türk kesimi ağır bir abluka altındadır. Bu ablukadan dolayı, Kıbrıs Türk kesiminden hiçbir uçak, hiçbir gemi başka bir ülkeye gidememektedir. Başka ülkelerden de hiçbir gemi veya uçak Türk kesimine gelememektedir.
Kıbrıs Türk kesiminin tek çıkış yolu Türkiye’dir. Türkiye’de son yıllarda Kıbrıs için büyük yatırımlar yapmıştır. Türkiye’den içme suyu ve elektrik götürmüştür. Bu yatırımlar Kıbrısın geleceği için önemlidir. Ancak Kıbrıs'ta seçim kazanan muhalifler, Türkiye’nin elektrik ve su götürmesini bile protesto etmeye utanmamıştır. Rum kesiminde serbest olan başörtüsünü Türk kesiminde “Atatürkçülük ve laiklik için” yasak ettirmeyi başaran muhalefet (şimdi iktidar), insanlığın yüz karası olacak örneklerdendir.
Devlet Bahçeli seçimlerden sonra iki devletli çözümü de aşarak, Kıbrıs Türk kesiminin 82 Plakası ile doğrudan Türkiye’ye bağlanmasını isteyerek 1974’te Necmettin Erbakan'ın “Kıbrıs Türkiye ve Yunanistan arasında taksim edilsin” çizgisine gelmiştir. Görünen odur ki Kıbrıs'ta çözüm için şartlar çok değişmiştir.