İznik Konsili’nin 1700. Yıl dönümünde, Papalık ve Patrikhane tarafından ortaklaşa düzenlenen törenler için 27 Kasım 2025’te Papa 14. Leo Türkiye’ye geldi. Böyle bir yıl dönümü töreninin Türkiye’de niçin, nasıl yapıldığı tartışmalarını Papa’nın gelişi hızlandırdı.
Papa konuşmalarında, kendisinin ve temsil ettiği Vatikan kilisesinin Apolistik, Rum Patriği Bartelemous için de ekümen sıfatını kullandı. Hz. İsa’nın havarileri ve havarileri takiben ilk Hıristiyan kuşağı tarafından kurulan kiliseler ve o kiliselerin temsilcileri Apolistik diye nitelendirilmektedir. Hıristiyan inançları bakımından doğrudan Müslümanları ilgilendiren bir husus olmasa bile, Konsil yıl dönümü törenleri için İznik’in seçilmesi, İznik’in Papalığın görev ve yetkileri içinde sayıldığını göstermesi bakımından önemlidir.
Ekümen ise Patriğin yetkilerinin evrensel olduğunun açıklamasıdır. Türkiye’de bazı çevrelerin, “Patrik İstanbul fatih kaymakamlığına bağlıdır” söyleminin karşılığı yoktur. Çünkü Patrikhane Lozan Anlaşmasına göre faaliyetlerini sürdürmektedir. Lozan Anlaşmasında (38-44 maddelerinde) Patriğin yetkilerini sınırlandıran ve fatih Kaymakamının iznine bağlayan bir hüküm yoktur.
Patriğin evrensel (ekümen) olması da biz Müslümanları değil Hıristiyanları ilgilendirir bizim için kıymeti harbiyesi yoktur söylemi de çok yersizdir. Çünkü Patriğin ekümen sayılması halinde, Fener Rum Kilisesinin sınırları yavaş yavaş değişecektir. Papalık örneğinde olduğu gibi sembolik bir devlet durumuna gelecektir. Bu Patrikhane Devleti için muhtemelen İstanbul Fatih veya İznik seçilecektir. Böyle bir seçimin Türkiye için önemli bir tehdit nedeni olacağı açıktır.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Rum Patriğini evrensel sayıp ona göre yetkilendirdiği halde şimdi Türkler, Müslümanlar Patriğin bu vasfına nasıl karşı çıkar gibi mülahazalar ise anakronizmden başka bir şey değildir. Yani günümüz Türkiye’si, Fatih döneminin şartlarına sahip değildir. O şartlara sahip olmaksızın, Fatih dönemindeki uygulamaları tekrarlaması hem askeri hem ekonomik kapasitesi bakımından mümkün olmadığı gibi günümüz Türkiye’si, Fatih döneminin siyasi şartlarına da sahip değildir.
Tarih yok sayılamaz. 1821 Yunan isyanına öncülük etmesinden başlayarak yüzyıl Patrikhane Türkiye’ye ihanet etmiştir. Mübadele Anlaşmasına bağlı olarak Türkiye’de Rum nüfusu da neredeyse kalmamıştır. Bunların bir sonucu olarak Patrikhanenin Atina’ya gönderilmesi aklın ve dönemin şartlarının icabıydı. CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’da Nutuk’ta Patrikhaneyi “ihanet ve fesat yuvası” diye nitelendirmesine rağmen Lozan Anlaşmasında İngiltere’nin ısrarı ile Patrikhane İstanbul’da kalmıştır. Böylece ihanet ve fesat yuvası geçmiş dönemlerin mirası olarak günümüz Türkiye’sine intikal etmiştir.
Hz İsa’nın havarileri veya havarilerin talebeleri tarafından kurulun, Apolistik sayılan üç kilise Antakya, İskenderiye ve Roma(Vatikan) tarafından 27 Kasım 325’te düzenlenen İznik Konsilinde genel olarak Hıristiyanlığın itikadi ilkeleri ve geçerli sayılan inciller tespit edilmiş, bu üç kilisenin yetki ve görev bölgeleri tespit edilmiştir. 325’te ortada bir İstanbul fener Patrikhanesi olmadığı için, İznik Konsilinde Patrikhane de yoktur.
İstanbul Patrikhanesi, Bizans İmparatorunun isteği ile 381’de toplanan İstanbul Konsilinde kurulmuştur. Ancak üç apolistik kilise olan Antakya İskenderiye ve Vatikan tarafından kabul edilmemiştir. Bunun yanında Vatikan Kilisesi tarafından Patrikhane görevlileri aforoz edilmişler yani dinsiz sayılmışlardır. Siyasi nedenlere bağlı olarak Vatikan bu aforoz kararını 1964’te kaldırmıştır.
Günümüzde ABD’nin yönlendirmesi ile Papalık ve Patrikhane işbirliği çeşitli şekillerde devam etmektedir. Patrikhaneye Papalık benzeri bir statünün ihdas edilmesi en yakın hedefleridir. İznik Konsilinin 1700. Yıl Dönümü törenleri bu hedeften bağımsız değildir. Zaten ABD ve Vatikan tarafından Patrikhane ekümen sayılmaktadır. Hal böyle iken konsil yıl dönümü törenleri için papalık ve patrikhanenin öncülüğünde faaliyet yapılmasına Türkiye hükümetinin izin vermesi büyük yanlıştır. 1923 şartlarında Patrikhanenin Türkiye’nin gönderilmesi şartları doğduğu halde Kemal Paşa ve arkadaşları İngilizlerin hatırı için Patrikhanenin Türkiye’de kalmasını kabul etmişlerdir.
Günümüz şartlarında Türkiye’nin Patrikhaneyi kapatma veya Türkiye’den gönderme şartları yoktur. Ancak Patrikhaneyi İznik Konsili törenleri gibi işlerle köpürtmesine izin vermemesi gerekirdi. Bu arada 1925’te dönemin Papasının Türkiye’ye ziyaret yapma isteğinin CHP Genel Başkanı Kemal Paşa tarafından engellendiği gibi iddialar ise gülünçtür. Çünkü o tarihte böyle bir ziyaret talebini gösteren hiçbir belge hatta gazete haberi bile yoktur. Tarihin hayali hikayelere göre ve siyasi amaçlar için yeniden kurgulanma çabası tam bir komedidir. Aynı zamanda geçmişte işlenen büyük yanlışların bir çeşit örtülme isteğinden başka bir şey değildir.
İznik Konsili Yıl Dönümü kutlamaları çerçevesinde yapılanların İznik’teki Türk kimliğini örtmesine engel olmak hayati bir zorunluluktur. İznik 1078’de Türkiye Selçuklu Devleti’nin başkenti olmuştur. İznik’te 950 yıllık kesintisiz bir Türk hakimiyetini, İznik Konsili gibi gelip geçici ve tarih içinde anlık sayılacak işlerle örtülmesi Bizans kimliğinin diriltilme çabalarına Türkiye izin vermemelidir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Selami Saygın
PAPA NİYE GELDİ?
İznik Konsili’nin 1700. Yıl dönümünde, Papalık ve Patrikhane tarafından ortaklaşa düzenlenen törenler için 27 Kasım 2025’te Papa 14. Leo Türkiye’ye geldi. Böyle bir yıl dönümü töreninin Türkiye’de niçin, nasıl yapıldığı tartışmalarını Papa’nın gelişi hızlandırdı.
Papa konuşmalarında, kendisinin ve temsil ettiği Vatikan kilisesinin Apolistik, Rum Patriği Bartelemous için de ekümen sıfatını kullandı. Hz. İsa’nın havarileri ve havarileri takiben ilk Hıristiyan kuşağı tarafından kurulan kiliseler ve o kiliselerin temsilcileri Apolistik diye nitelendirilmektedir. Hıristiyan inançları bakımından doğrudan Müslümanları ilgilendiren bir husus olmasa bile, Konsil yıl dönümü törenleri için İznik’in seçilmesi, İznik’in Papalığın görev ve yetkileri içinde sayıldığını göstermesi bakımından önemlidir.
Ekümen ise Patriğin yetkilerinin evrensel olduğunun açıklamasıdır. Türkiye’de bazı çevrelerin, “Patrik İstanbul fatih kaymakamlığına bağlıdır” söyleminin karşılığı yoktur. Çünkü Patrikhane Lozan Anlaşmasına göre faaliyetlerini sürdürmektedir. Lozan Anlaşmasında (38-44 maddelerinde) Patriğin yetkilerini sınırlandıran ve fatih Kaymakamının iznine bağlayan bir hüküm yoktur.
Patriğin evrensel (ekümen) olması da biz Müslümanları değil Hıristiyanları ilgilendirir bizim için kıymeti harbiyesi yoktur söylemi de çok yersizdir. Çünkü Patriğin ekümen sayılması halinde, Fener Rum Kilisesinin sınırları yavaş yavaş değişecektir. Papalık örneğinde olduğu gibi sembolik bir devlet durumuna gelecektir. Bu Patrikhane Devleti için muhtemelen İstanbul Fatih veya İznik seçilecektir. Böyle bir seçimin Türkiye için önemli bir tehdit nedeni olacağı açıktır.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Rum Patriğini evrensel sayıp ona göre yetkilendirdiği halde şimdi Türkler, Müslümanlar Patriğin bu vasfına nasıl karşı çıkar gibi mülahazalar ise anakronizmden başka bir şey değildir. Yani günümüz Türkiye’si, Fatih döneminin şartlarına sahip değildir. O şartlara sahip olmaksızın, Fatih dönemindeki uygulamaları tekrarlaması hem askeri hem ekonomik kapasitesi bakımından mümkün olmadığı gibi günümüz Türkiye’si, Fatih döneminin siyasi şartlarına da sahip değildir.
Tarih yok sayılamaz. 1821 Yunan isyanına öncülük etmesinden başlayarak yüzyıl Patrikhane Türkiye’ye ihanet etmiştir. Mübadele Anlaşmasına bağlı olarak Türkiye’de Rum nüfusu da neredeyse kalmamıştır. Bunların bir sonucu olarak Patrikhanenin Atina’ya gönderilmesi aklın ve dönemin şartlarının icabıydı. CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’da Nutuk’ta Patrikhaneyi “ihanet ve fesat yuvası” diye nitelendirmesine rağmen Lozan Anlaşmasında İngiltere’nin ısrarı ile Patrikhane İstanbul’da kalmıştır. Böylece ihanet ve fesat yuvası geçmiş dönemlerin mirası olarak günümüz Türkiye’sine intikal etmiştir.
Hz İsa’nın havarileri veya havarilerin talebeleri tarafından kurulun, Apolistik sayılan üç kilise Antakya, İskenderiye ve Roma(Vatikan) tarafından 27 Kasım 325’te düzenlenen İznik Konsilinde genel olarak Hıristiyanlığın itikadi ilkeleri ve geçerli sayılan inciller tespit edilmiş, bu üç kilisenin yetki ve görev bölgeleri tespit edilmiştir. 325’te ortada bir İstanbul fener Patrikhanesi olmadığı için, İznik Konsilinde Patrikhane de yoktur.
İstanbul Patrikhanesi, Bizans İmparatorunun isteği ile 381’de toplanan İstanbul Konsilinde kurulmuştur. Ancak üç apolistik kilise olan Antakya İskenderiye ve Vatikan tarafından kabul edilmemiştir. Bunun yanında Vatikan Kilisesi tarafından Patrikhane görevlileri aforoz edilmişler yani dinsiz sayılmışlardır. Siyasi nedenlere bağlı olarak Vatikan bu aforoz kararını 1964’te kaldırmıştır.
Günümüzde ABD’nin yönlendirmesi ile Papalık ve Patrikhane işbirliği çeşitli şekillerde devam etmektedir. Patrikhaneye Papalık benzeri bir statünün ihdas edilmesi en yakın hedefleridir. İznik Konsilinin 1700. Yıl Dönümü törenleri bu hedeften bağımsız değildir. Zaten ABD ve Vatikan tarafından Patrikhane ekümen sayılmaktadır. Hal böyle iken konsil yıl dönümü törenleri için papalık ve patrikhanenin öncülüğünde faaliyet yapılmasına Türkiye hükümetinin izin vermesi büyük yanlıştır. 1923 şartlarında Patrikhanenin Türkiye’nin gönderilmesi şartları doğduğu halde Kemal Paşa ve arkadaşları İngilizlerin hatırı için Patrikhanenin Türkiye’de kalmasını kabul etmişlerdir.
Günümüz şartlarında Türkiye’nin Patrikhaneyi kapatma veya Türkiye’den gönderme şartları yoktur. Ancak Patrikhaneyi İznik Konsili törenleri gibi işlerle köpürtmesine izin vermemesi gerekirdi. Bu arada 1925’te dönemin Papasının Türkiye’ye ziyaret yapma isteğinin CHP Genel Başkanı Kemal Paşa tarafından engellendiği gibi iddialar ise gülünçtür. Çünkü o tarihte böyle bir ziyaret talebini gösteren hiçbir belge hatta gazete haberi bile yoktur. Tarihin hayali hikayelere göre ve siyasi amaçlar için yeniden kurgulanma çabası tam bir komedidir. Aynı zamanda geçmişte işlenen büyük yanlışların bir çeşit örtülme isteğinden başka bir şey değildir.
İznik Konsili Yıl Dönümü kutlamaları çerçevesinde yapılanların İznik’teki Türk kimliğini örtmesine engel olmak hayati bir zorunluluktur. İznik 1078’de Türkiye Selçuklu Devleti’nin başkenti olmuştur. İznik’te 950 yıllık kesintisiz bir Türk hakimiyetini, İznik Konsili gibi gelip geçici ve tarih içinde anlık sayılacak işlerle örtülmesi Bizans kimliğinin diriltilme çabalarına Türkiye izin vermemelidir.