Bir Adam Yaratmak, Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in en bilinen tiyatro eserlerinden biridir.
Tiyatroda, başkarakterin yazdığı bir cinayet sahnesinin gerçek hayatta meydana gelmesi konu edilir. Senaryonun sahibi Hüsrev, kendi yazdığı hayalî bir cinayetin benzer bir şekilde gözlerinin önünde gerçekleşmesi karşısında şaşkınlığa uğrar. Bunun üzerine, gerçeklikle kurgu arasındaki ilişkiyi sorgulamaya başlar. Sonunda da akıl sağlığını yitirir.
Medya ve insan ilişkisini anlamak için daha anlamlı çok az örnek vardır.
Medya, tıpkı Hüsrev gibi pek çok senaryo yazmaktadır. Bunların adına haber, film, dizi, müzik, yarışma programı, eğlence programı ya da başka herhangi bir şey diyebiliriz.
Bu senaryolarda sadece cinayet değil; çıplaklık, hakaret, argo, kibir, ırkçılık, dinsizlik, tüketim çılgınlığı, lüks yaşantı, gayrimeşruluk, sigara ve alkol kullanımı gibi pek çok problemli tavır ve davranış biçimi de sahnelenmektedir.
Tıpkı Hüsrev’in senaryosu gibi medyanın senaryoları da hayatın farklı alanlarında teker teker gerçekleşiyor.
Medyadaki karakter nasıl lüks bir hayat yaşıyorsa, gerçek hayattaki kişi de öyle yaşamak istiyor. O nasıl tüketiyorsa, insan da aynı şekilde tüketmek istiyor. Kadın aktris nasıl soyunuyorsa, gencecik kızlar da aynı şekilde soyunuyor. Senaryolar nasıl dinsizse toplumlar da öyle dinsizleşiyor. Gençler arasında alkol ve sigara kullanımı yaygınlaşıyor. Irkçılık denilen fitne medyada görünür hâle geldikten sonra topluma yayılıyor.
Medya, bir adam yaratıyor…
Bu adam dinsiz, tüketim hastası, şehvet düşkünü, sapık, ırkçı, saldırgan, sigara ve alkol bağımlısı…
Hüsrev olan bitene şaşırıyor, sonunda akıl sağlığını yitiriyor. Medya ise herhangi bir şaşkınlık belirtisi göstermiyor. Çünkü amacı senaryo yazmak değil.
Bizse kurgu ile gerçeklik arasındaki ilişki karşısında Hüsrev kadar olamıyoruz. Şaşkınlık duyamıyoruz. Akıl sağlığımızı yitirecek kadar olamıyoruz. Sanki biz kurgu ile gerçek arasındaki ayrımı yapacak zamanı çoktan kaçırmışız.
Zaten medya gerçek olanı ekrana taşımıyor muydu?...
Gerçeklik ve kurgu arasındaki ayrımı yitirdik. Artık her şey bizim için gerçekliktir. Ne görsek, ne yaşasak zaten o var olanın doğal bir parçasıdır. Bize dayatılan bir sahtelik, insan doğasına aykırı bir eğreti yoktur.
Onun için medyada gösterip mağazada üzerimize giydirdikleri kıyafetleri, fast-food dükkanlarında midemize bir çırpıda besmelesiz indirdikleri yiyecekleri, sosyal medyada bir çırpıda söylettikleri düşünceleri derhâl kabul ediyoruz. Bunlarda bir beis görmüyoruz.
Medya bir adam yaratıyor, dedik. Ama hatırlamamız lazım: Yaratmak, yalnızca Allah’a mahsustur!
O hâlde insan yaratılışın özüne bir an önce dönmelidir. Medyanın değil, Allah’ın kulu olduğunu idrâk etmelidir. Dünyaya bakışını ve davranışlarını da bu idrâk düzeyinde gözden geçirmelidir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ekmel KILIÇ
“Bir adam yaratmak”
Bir Adam Yaratmak, Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in en bilinen tiyatro eserlerinden biridir.
Tiyatroda, başkarakterin yazdığı bir cinayet sahnesinin gerçek hayatta meydana gelmesi konu edilir. Senaryonun sahibi Hüsrev, kendi yazdığı hayalî bir cinayetin benzer bir şekilde gözlerinin önünde gerçekleşmesi karşısında şaşkınlığa uğrar. Bunun üzerine, gerçeklikle kurgu arasındaki ilişkiyi sorgulamaya başlar. Sonunda da akıl sağlığını yitirir.
Medya ve insan ilişkisini anlamak için daha anlamlı çok az örnek vardır.
Medya, tıpkı Hüsrev gibi pek çok senaryo yazmaktadır. Bunların adına haber, film, dizi, müzik, yarışma programı, eğlence programı ya da başka herhangi bir şey diyebiliriz.
Bu senaryolarda sadece cinayet değil; çıplaklık, hakaret, argo, kibir, ırkçılık, dinsizlik, tüketim çılgınlığı, lüks yaşantı, gayrimeşruluk, sigara ve alkol kullanımı gibi pek çok problemli tavır ve davranış biçimi de sahnelenmektedir.
Tıpkı Hüsrev’in senaryosu gibi medyanın senaryoları da hayatın farklı alanlarında teker teker gerçekleşiyor.
Medyadaki karakter nasıl lüks bir hayat yaşıyorsa, gerçek hayattaki kişi de öyle yaşamak istiyor. O nasıl tüketiyorsa, insan da aynı şekilde tüketmek istiyor. Kadın aktris nasıl soyunuyorsa, gencecik kızlar da aynı şekilde soyunuyor. Senaryolar nasıl dinsizse toplumlar da öyle dinsizleşiyor. Gençler arasında alkol ve sigara kullanımı yaygınlaşıyor. Irkçılık denilen fitne medyada görünür hâle geldikten sonra topluma yayılıyor.
Medya, bir adam yaratıyor…
Bu adam dinsiz, tüketim hastası, şehvet düşkünü, sapık, ırkçı, saldırgan, sigara ve alkol bağımlısı…
Hüsrev olan bitene şaşırıyor, sonunda akıl sağlığını yitiriyor. Medya ise herhangi bir şaşkınlık belirtisi göstermiyor. Çünkü amacı senaryo yazmak değil.
Bizse kurgu ile gerçeklik arasındaki ilişki karşısında Hüsrev kadar olamıyoruz. Şaşkınlık duyamıyoruz. Akıl sağlığımızı yitirecek kadar olamıyoruz. Sanki biz kurgu ile gerçek arasındaki ayrımı yapacak zamanı çoktan kaçırmışız.
Zaten medya gerçek olanı ekrana taşımıyor muydu?...
Gerçeklik ve kurgu arasındaki ayrımı yitirdik. Artık her şey bizim için gerçekliktir. Ne görsek, ne yaşasak zaten o var olanın doğal bir parçasıdır. Bize dayatılan bir sahtelik, insan doğasına aykırı bir eğreti yoktur.
Onun için medyada gösterip mağazada üzerimize giydirdikleri kıyafetleri, fast-food dükkanlarında midemize bir çırpıda besmelesiz indirdikleri yiyecekleri, sosyal medyada bir çırpıda söylettikleri düşünceleri derhâl kabul ediyoruz. Bunlarda bir beis görmüyoruz.
Medya bir adam yaratıyor, dedik. Ama hatırlamamız lazım: Yaratmak, yalnızca Allah’a mahsustur!
O hâlde insan yaratılışın özüne bir an önce dönmelidir. Medyanın değil, Allah’ın kulu olduğunu idrâk etmelidir. Dünyaya bakışını ve davranışlarını da bu idrâk düzeyinde gözden geçirmelidir.