Allah’ın yaratmasına inanmayanlar hâliyle depremin ilâhî bir ikaz olduğuna da inanmazlar.
Onlar, depremi birtakım bilimsel temellere dayandırırlar. Fay derler, kırılma derler, yer kabuğunun hareketi derler. Ama bir türlü Allah demezler.
Hâlbuki Allah her şeyi hikmete uygun yaratmıştır. Bilim denilen şey hikmetin bir kısmını anlamaktan ibarettir.
Tıpkı güneş gibi, bilim de Allah’ın hikmetlerini aydınlatmaya yarar. Yoksa kendisi tapınılacak bir şey değildir. Ama bugün güneşe tapar gibi bilime tapanlar var.
Şu Âyet-i Kerîmeler, Allah-u Teâlâ’nın doğa olaylarını ne şekilde yarattığını ve bunlarla dilediğini koruduğunu dilediğini de azaba uğrattığını apaçık ortaya koyuyor. İnsanlara düşünüp ibret almaları gerektiğini hatırlatıyor:
“Baksana, Allah bulutları sevk ediyor, sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor! İşte sen de onların arasından yağmurun çıktığını görüyorsun. Allah, gökteki dağlar büyüklüğündeki bulutlardan dolu indirir de onunla dilediğini vurur, dilediğini de ondan korur. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır! (Nur, 24/43).
“Kendilerini her yönden kuşatan göğe ve yere bakıp düşünmezler mi? Dilesek onları yerin dibine geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Kuşkusuz bütün bunlarda Allah’a yönelen her kul için alınacak bir ders vardır.” (Sebe’, 9).
“Peki O’nun sizi karada yerin dibine geçirmeyeceğinden yahut başınıza taş yağdırmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız.” (İsrâ, 68).
“Şimdi şu kötülükleri planlayanlar, Allah’ın onları yerin dibine geçirmeyeceğinden veya hiç bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden ya da onlar işe güce dalmışken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalamayacağından emin mi oldular? Onların bunu engelleme güçleri de yoktur.” (Nahl, 45-46).
Nitekim, Allah (c.c.) Lût kavmini yanardağ felaketiyle helâk etmiştir. Nûh kavmini sel felaketiyle helâk etmiştir. Semûd ve Medyen kavimlerini ise deprem felaketiyle helâk etmiştir.
Deprem ilâhî bir ikazdır diyen hocaları alaya alanları dinlerken ibret alalım. Bu zavallılar için dua edelim. Allah onları ıslah etsin, inşallah.
Biz, ikazlardan ders çıkaralım. Bir an önce tövbemizi edelim. Etraftan önce kendimize bakalım. Kendimizi düzeltelim. İkazı üzerimize alalım. Sonra ailemizden başlamak üzere yakın çevremize bakalım. Uyarılarımızı yapalım.
Tüm bunlar deprem çantası hazırlamaktan ve deprem tatbikatı yapmaktan daha evvel yapılması gereken şeylerdir. Çünkü Allah’ın gazabı geldiğinde insanoğlunu kurtaracak hiçbir güç yoktur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ekmel KILIÇ
Deprem: İlâhî ikaz
Allah’ın yaratmasına inanmayanlar hâliyle depremin ilâhî bir ikaz olduğuna da inanmazlar.
Onlar, depremi birtakım bilimsel temellere dayandırırlar. Fay derler, kırılma derler, yer kabuğunun hareketi derler. Ama bir türlü Allah demezler.
Hâlbuki Allah her şeyi hikmete uygun yaratmıştır. Bilim denilen şey hikmetin bir kısmını anlamaktan ibarettir.
Tıpkı güneş gibi, bilim de Allah’ın hikmetlerini aydınlatmaya yarar. Yoksa kendisi tapınılacak bir şey değildir. Ama bugün güneşe tapar gibi bilime tapanlar var.
Şu Âyet-i Kerîmeler, Allah-u Teâlâ’nın doğa olaylarını ne şekilde yarattığını ve bunlarla dilediğini koruduğunu dilediğini de azaba uğrattığını apaçık ortaya koyuyor. İnsanlara düşünüp ibret almaları gerektiğini hatırlatıyor:
“Baksana, Allah bulutları sevk ediyor, sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor! İşte sen de onların arasından yağmurun çıktığını görüyorsun. Allah, gökteki dağlar büyüklüğündeki bulutlardan dolu indirir de onunla dilediğini vurur, dilediğini de ondan korur. Bu bulutların şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri alır! (Nur, 24/43).
“Kendilerini her yönden kuşatan göğe ve yere bakıp düşünmezler mi? Dilesek onları yerin dibine geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Kuşkusuz bütün bunlarda Allah’a yönelen her kul için alınacak bir ders vardır.” (Sebe’, 9).
“Peki O’nun sizi karada yerin dibine geçirmeyeceğinden yahut başınıza taş yağdırmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız.” (İsrâ, 68).
“Şimdi şu kötülükleri planlayanlar, Allah’ın onları yerin dibine geçirmeyeceğinden veya hiç bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azabın gelmeyeceğinden ya da onlar işe güce dalmışken Allah’ın kendilerini kıskıvrak yakalamayacağından emin mi oldular? Onların bunu engelleme güçleri de yoktur.” (Nahl, 45-46).
Nitekim, Allah (c.c.) Lût kavmini yanardağ felaketiyle helâk etmiştir. Nûh kavmini sel felaketiyle helâk etmiştir. Semûd ve Medyen kavimlerini ise deprem felaketiyle helâk etmiştir.
Deprem ilâhî bir ikazdır diyen hocaları alaya alanları dinlerken ibret alalım. Bu zavallılar için dua edelim. Allah onları ıslah etsin, inşallah.
Biz, ikazlardan ders çıkaralım. Bir an önce tövbemizi edelim. Etraftan önce kendimize bakalım. Kendimizi düzeltelim. İkazı üzerimize alalım. Sonra ailemizden başlamak üzere yakın çevremize bakalım. Uyarılarımızı yapalım.
Tüm bunlar deprem çantası hazırlamaktan ve deprem tatbikatı yapmaktan daha evvel yapılması gereken şeylerdir. Çünkü Allah’ın gazabı geldiğinde insanoğlunu kurtaracak hiçbir güç yoktur.