Dün sosyal medyada Okan Bayülgen’in bir konuşmasına denk geldim. Aşağı yukarı şunları söylüyordu Bayülgen:
Bizde bir kesim var; Suriyelileri, Afganları, Arapları istemiyor.
Bu kesim aynı zamanda eline fırsat geçse Batı’ya gitmek istiyor.
Ama kaderin cilvesine bakın ki Batı da bu arkadaşları istemiyor.
İstemeyen ve istenmeyen bu insan topluluğu acaba Gazze’de ve Suriye’deki insanlık kıyımından sonra o toz pembe uykularından uyanırlar mı?
Bu yetmezse burnumuzun dibine kadar gelen savaş akıllarını başlarına getirir mi?
Öyle ya, kendilerinin bu kadar candan koşup gitmek istedikleri Batı topyekûn bir katliama girişmiş Müslümanları öldürüyor.
İkinci Dünya Savaşının galip ülkelerinin kurdukları adaletsiz uluslararası düzen tüm kurumlarıyla beraber çöküyor.
İnsan hakları, savaş kuralları, basın özgürlüğü, inanç özgürlüğü vesaire hepsinin boş olduğu anlaşıldı.
Ama mesele gelip dayanıp refah olgusuna dayanıyor.
İstemeyen ve istenmeyen bu insan topluluğu Batı’nın refahına aldanıyor. Diğer değerler bu arkadaşlar için önemli değil.
Batılılar da zaten refahlarını düşündükleri için bu arkadaşları istemiyor.
İnsan içten içe diyor ki şu bir yılı aşkın süredir dünyanın gözleri önünde cereyan eden ölüm, kan, gözyaşı, acı, açlık ve zulüm bu arkadaşların kalbine dokunsun.
Desinler ki kahrolsun İsrail, Amerika, İngiltere, Fransa! Kahrolsun Batı!
Sömürüyle elde ettiğiniz zenginlikleriniz bu dünyalıktır, geçicidir. Ahirette bu yaptıklarınız karşılığında Allah’ın gazabı üzerinizde olacak. Bu dünyada da Allah ömür verdikçe sizinle her alanda mücadele edeceğiz!
Ardından bir dernek kursalar ve kapısına şunları yazsalar:
"Gel, gel, ne olursan ol yine gel
İster Kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, yine gel
Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..."
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ekmel KILIÇ
“İstemeyen ve İstenmeyen”
Dün sosyal medyada Okan Bayülgen’in bir konuşmasına denk geldim. Aşağı yukarı şunları söylüyordu Bayülgen:
Bizde bir kesim var; Suriyelileri, Afganları, Arapları istemiyor.
Bu kesim aynı zamanda eline fırsat geçse Batı’ya gitmek istiyor.
Ama kaderin cilvesine bakın ki Batı da bu arkadaşları istemiyor.
İstemeyen ve istenmeyen bu insan topluluğu acaba Gazze’de ve Suriye’deki insanlık kıyımından sonra o toz pembe uykularından uyanırlar mı?
Bu yetmezse burnumuzun dibine kadar gelen savaş akıllarını başlarına getirir mi?
Öyle ya, kendilerinin bu kadar candan koşup gitmek istedikleri Batı topyekûn bir katliama girişmiş Müslümanları öldürüyor.
İkinci Dünya Savaşının galip ülkelerinin kurdukları adaletsiz uluslararası düzen tüm kurumlarıyla beraber çöküyor.
İnsan hakları, savaş kuralları, basın özgürlüğü, inanç özgürlüğü vesaire hepsinin boş olduğu anlaşıldı.
Ama mesele gelip dayanıp refah olgusuna dayanıyor.
İstemeyen ve istenmeyen bu insan topluluğu Batı’nın refahına aldanıyor. Diğer değerler bu arkadaşlar için önemli değil.
Batılılar da zaten refahlarını düşündükleri için bu arkadaşları istemiyor.
İnsan içten içe diyor ki şu bir yılı aşkın süredir dünyanın gözleri önünde cereyan eden ölüm, kan, gözyaşı, acı, açlık ve zulüm bu arkadaşların kalbine dokunsun.
Desinler ki kahrolsun İsrail, Amerika, İngiltere, Fransa! Kahrolsun Batı!
Sömürüyle elde ettiğiniz zenginlikleriniz bu dünyalıktır, geçicidir. Ahirette bu yaptıklarınız karşılığında Allah’ın gazabı üzerinizde olacak. Bu dünyada da Allah ömür verdikçe sizinle her alanda mücadele edeceğiz!
Ardından bir dernek kursalar ve kapısına şunları yazsalar:
"Gel, gel, ne olursan ol yine gel
İster Kâfir, ister Mecusi, ister puta tapan ol, yine gel
Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..."