Bursa’nın kale ve mahalle kapıları tarihçeleri hakkındaki söylemler ne şekildedir?
Yazının Giriş Tarihi: 06.05.2023 22:36
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.05.2023 22:36
Medeniyetlerin oluşumuna şehirlerin katkısı büyüktür. Şehirlerin en önemli mimari yapıları arasında şehir kapıları vardır.
Bursa ve civarındaki kaleler
Kaleler, bir nevi uygarlıkların tapularıdır. Kaleler, tarihin en yakın tanıklarıdır. Anadolu, binlerce yıllık kalelerden tutun da Osmanlı kalelerine kadar birçok kaleyi bağrında taşır. Sadece Bursa ve civarında Bursa Kalesi başta olmak üzere; Roma İmparatorluğu döneminde yapılan, Bizans döneminde büyütülüp genişletilen İznik kalesi, Kestel ilçemize adını veren Kestel Kalesi, Kite Tekfurluğu’nun yönetim merkezi olan Kite Kalesi, Osman Gazi’nin Bursa muhasarası sırasında inşa ettirdiği Aktimur Hisarı ve Balabanbey Hisarı, Roma döneminden kalma Gölyazı Kalesi, Karacabey-Bandırma yolunun güvenliğini sağlayan Tophisar kalesi, İznik Gölü civarındaki Örencik Kalesi, İznik Müşküle Köyü’ndeki Hisar Kale, İznik’in Karatekin Köyü’ndeki Karadin Kalesi, İznik’in Dırazali Köyü’ndeki Dırazali Kalesi, Orhaneli’deki Beyce Kalesi, Orhan Gazi zamanında fethedilen Yondhisar ve Yenişehir Kaleleri, Osman Gazi’nin fethettiği Yarhisar Kalesi, Yenişehir Ovası’ndaki Köprühisar Kalesi, M.S. 9. yy’dan kalma Gemlik Kalesi, İnegöl yakınlarındaki Mindos Kalesi, Kulaca, Kestelek, Koyulhisar, Gilyos, Arıkayası kaleleri gibi 20’den fazla kale ve kale kalıntısı olduğu düşünülürse, bu durum Anadolu’nun geri kalanı hakkında az çok fikir verecektir.
Kalelerin tarihine baktığımızda, içlerinde antik çağlara kadar uzananları var.
Roma ve Bizans döneminde sayıları artarak devam ettirilen bu kadim gelenek, Selçuklu ve Osmanlılarca da korunup geliştirilmiştir. Seyyah İbn Battuta, Bursa’dan bahsederken, “Bursa’nın sultanı Osmancık oğlu İhtiyaruddin Orhan Bey’dir. Bu hükümdar Türk padişahlarının en ulusu olduğu kadar, toprak, asker ve varlık bakımından da onların en üstünü bulunmaktadır. Yüz kadar kalesi vardır. Çoğu zamanını bunları dolaşmakla geçirir ve her kalede bir müddet kalarak durumlarını anlamak, noksanlarını tamamlamakla meşgul olur ``der. Kısacası kaleler, aynı zamanda bir yaşam alanına dönüştürülmüş ve şehirlerin en önemli dokuları haline getirilmiştir.
Bursa Kalesi ve kapıları
Bursa’nın kurucusunun I. Prusias mimarının da Kartaca Kralı Hanibal olduğunu belirtir. Yaklaşık 3400 metre uzunluğu, 14 burcu ve beş kapısı bulunan sur yapısı, içinde bulunan yedi mahalle, beş kilise, bir havra ve ortalama 2000 kişilik bir nüfusu korumaktadır.
Evliya Çelebi Bursa Kalesi’nden söz ederken; “Uzun süre Rumların elinde kalmış olan kaleyi, Konya Selçukluları yedi kez, 7-8’er ay kuşattıkları halde alamamışlardı” der. Bu gerçekten hareketle Osmanlılar Bursa Kalesini fethederek değil kuşatarak almışlardır.
Uzun kenarıları doğudan batıya uzanan Bursa Kalesi’nin üç tarafı dik uçurumlara bakarken bir tarafı da Uludağ’ın eteklerine yaslanır. Uludağ tarafındaki kısım çift duvar olarak inşa edilmiştir. Kale’nin Uludağ tarafında Zindan ve Yer Kapıları, doğu tarafında Balıkpazarı kapısı, batı tarafında Kaplıca Kapıları vardır.
Diğerleri ise:
Bursa Kalesi’nin ana kapısı ise Tophane yokuşunda, Orta Pazar Caddesi girişindeki Bey Sarayı’na çıkan yolun başında bulunan Saltanat Kapısı’dır. Kale’nin en önemli kapısı olan bu kapının, tekfurların girip çıktığı, gösterişli alaylarda kullanıldığı biliniyor. Bu kapı aynı zamanda İpek ve Baharat yoluna çıkan ana kapıdır.
19. yüzyılın sonlarına kadar ayakta olduğu bilinen ve Darulkurra Haziresi’nin hemen yanında bulunan İç Yerkapı (Bab-ı Zemin) da yol açmak için dönemin valisi tarafından yıkılan kapılardan biridir. Kalenin çift surlarla çevrili güney bölümünde dış surun Tahtakale bölgesine çıkan kapısı da Dış Yerkapı (Tahtakale Kapısı) olarak adlandırılır.
Tarihi kayıtlarda Orhan Bey’in 1326’da Bursa’yı fethettiği kapı olarak geçen kapı ise fetih kapısıdır. Uludağ’dan gelen su kaynaklarının toplanıp dağıldığı yer olması dolayısıyla Su Kapısı olarak da anılmış.
Kaplıca kapısın yaklaşık 400 metre mesafede bulunan Zindankapı, Cilimboz Deresi boyunca kayalıkların oyulması ile açılan bir yol ile ulaşılıp Uludağ eteklerine açılan ara kapı konumundadır.
Hisarın batıya açılan kapısı ise Kaplıca kapısıdır.
Aşağı Kale ve kapıları ise: Evliya Çelebi, Sultan III. Mehmed döneminde Karayazıcı, Kalenderoğlu, Deli Hasan ve Cennetoğlu adlı Celalî isyancılarının bursa üzerine hücum edeceklerinin duyulması üzerine Padişahın emriyle şehrin üç tarafına burçlu, köşebentli, dirsekli ve her tarafı mazgallı yalın kat bir kale inşa edildiğinden bahseder. Aşağı kale olarak inşa edilen bu yapı yeterince sağlam değildir. bu kale içindeki yerleşimi 6000’den fazla bekçi ve muhafız korumaktadır. Kapıların bazısı demir, bazısı kanatlı, bazısı ise tahtadandır. Kalenin doğu tarafında Tatarlar kapısı, kuzey tarafında Filadar Kapısı ve başka taraflara açılan Hasan Paşa Kapısı vardır. 1650 yılına gelindiğinde, Hassa mimarları Ali Beşe ve İbrahim Bey tarafından keşifler yapılarak ağaç kapının yenilenmesi ve demir kapının tamiri için kadı tarafından Hüseyin Çavuş oğlu Mustafa Ağa’ya izin verilmiş. 1681’de gelen bir emirde “Bursa Kalesi’nin dört kapısı harap olup geceleri kapanmadığından hırsız ve haramzâdeler, kale ahalisinden birçok Müslümanın dükkan ve evlerini açıp eşyalarını çaldıkları cihetle duvarların ve kapının üstündeki gölgeliğin ve kadınların hapsedildikleri yerin 16,900 akçe ile tamiri” bildirilmiştir. Celali isyanlarından sonra Bursa muhafızı olan Hasan Paşa bu kapı meselesine çok ehemmiyet verir. Her mahalleyi ihata etmek üzere sokaklara bire kapı ilave eder. En büyük kapı Tatarlar Köprüsü üzerindedir. Buraya top da konulmuştur. Daimi bekçiler, muhafızlar konmuş, ve bunların yevmiyeleri için de orada fırın ve başka yerlerde binalar yaptırmıştır. Bu kapıya Hasan Paşa Kapısı derlerdi.
Bursa’da Günümüzde kale kapıları dışında mahalle veya sokak kapılarından bir iz bulunmamaktadır.
Son olaraktan şunu söylemek gerekirse her yapıt doğasında daha ön plana çıkmakla beraber şehirlerin gözde dokuları haline gelmiştir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Elvan Günaydın
Bursa’nın kale ve mahalle kapıları tarihçeleri hakkındaki söylemler ne şekildedir?
Medeniyetlerin oluşumuna şehirlerin katkısı büyüktür. Şehirlerin en önemli mimari yapıları arasında şehir kapıları vardır.
Bursa ve civarındaki kaleler
Kaleler, bir nevi uygarlıkların tapularıdır. Kaleler, tarihin en yakın tanıklarıdır. Anadolu, binlerce yıllık kalelerden tutun da Osmanlı kalelerine kadar birçok kaleyi bağrında taşır. Sadece Bursa ve civarında Bursa Kalesi başta olmak üzere; Roma İmparatorluğu döneminde yapılan, Bizans döneminde büyütülüp genişletilen İznik kalesi, Kestel ilçemize adını veren Kestel Kalesi, Kite Tekfurluğu’nun yönetim merkezi olan Kite Kalesi, Osman Gazi’nin Bursa muhasarası sırasında inşa ettirdiği Aktimur Hisarı ve Balabanbey Hisarı, Roma döneminden kalma Gölyazı Kalesi, Karacabey-Bandırma yolunun güvenliğini sağlayan Tophisar kalesi, İznik Gölü civarındaki Örencik Kalesi, İznik Müşküle Köyü’ndeki Hisar Kale, İznik’in Karatekin Köyü’ndeki Karadin Kalesi, İznik’in Dırazali Köyü’ndeki Dırazali Kalesi, Orhaneli’deki Beyce Kalesi, Orhan Gazi zamanında fethedilen Yondhisar ve Yenişehir Kaleleri, Osman Gazi’nin fethettiği Yarhisar Kalesi, Yenişehir Ovası’ndaki Köprühisar Kalesi, M.S. 9. yy’dan kalma Gemlik Kalesi, İnegöl yakınlarındaki Mindos Kalesi, Kulaca, Kestelek, Koyulhisar, Gilyos, Arıkayası kaleleri gibi 20’den fazla kale ve kale kalıntısı olduğu düşünülürse, bu durum Anadolu’nun geri kalanı hakkında az çok fikir verecektir.
Kalelerin tarihine baktığımızda, içlerinde antik çağlara kadar uzananları var.
Roma ve Bizans döneminde sayıları artarak devam ettirilen bu kadim gelenek, Selçuklu ve Osmanlılarca da korunup geliştirilmiştir. Seyyah İbn Battuta, Bursa’dan bahsederken, “Bursa’nın sultanı Osmancık oğlu İhtiyaruddin Orhan Bey’dir. Bu hükümdar Türk padişahlarının en ulusu olduğu kadar, toprak, asker ve varlık bakımından da onların en üstünü bulunmaktadır. Yüz kadar kalesi vardır. Çoğu zamanını bunları dolaşmakla geçirir ve her kalede bir müddet kalarak durumlarını anlamak, noksanlarını tamamlamakla meşgul olur ``der. Kısacası kaleler, aynı zamanda bir yaşam alanına dönüştürülmüş ve şehirlerin en önemli dokuları haline getirilmiştir.
Bursa Kalesi ve kapıları
Bursa’nın kurucusunun I. Prusias mimarının da Kartaca Kralı Hanibal olduğunu belirtir. Yaklaşık 3400 metre uzunluğu, 14 burcu ve beş kapısı bulunan sur yapısı, içinde bulunan yedi mahalle, beş kilise, bir havra ve ortalama 2000 kişilik bir nüfusu korumaktadır.
Evliya Çelebi Bursa Kalesi’nden söz ederken; “Uzun süre Rumların elinde kalmış olan kaleyi, Konya Selçukluları yedi kez, 7-8’er ay kuşattıkları halde alamamışlardı” der. Bu gerçekten hareketle Osmanlılar Bursa Kalesini fethederek değil kuşatarak almışlardır.
Uzun kenarıları doğudan batıya uzanan Bursa Kalesi’nin üç tarafı dik uçurumlara bakarken bir tarafı da Uludağ’ın eteklerine yaslanır. Uludağ tarafındaki kısım çift duvar olarak inşa edilmiştir. Kale’nin Uludağ tarafında Zindan ve Yer Kapıları, doğu tarafında Balıkpazarı kapısı, batı tarafında Kaplıca Kapıları vardır.
Diğerleri ise:
Bursa Kalesi’nin ana kapısı ise Tophane yokuşunda, Orta Pazar Caddesi girişindeki Bey Sarayı’na çıkan yolun başında bulunan Saltanat Kapısı’dır. Kale’nin en önemli kapısı olan bu kapının, tekfurların girip çıktığı, gösterişli alaylarda kullanıldığı biliniyor. Bu kapı aynı zamanda İpek ve Baharat yoluna çıkan ana kapıdır.
19. yüzyılın sonlarına kadar ayakta olduğu bilinen ve Darulkurra Haziresi’nin hemen yanında bulunan İç Yerkapı (Bab-ı Zemin) da yol açmak için dönemin valisi tarafından yıkılan kapılardan biridir. Kalenin çift surlarla çevrili güney bölümünde dış surun Tahtakale bölgesine çıkan kapısı da Dış Yerkapı (Tahtakale Kapısı) olarak adlandırılır.
Tarihi kayıtlarda Orhan Bey’in 1326’da Bursa’yı fethettiği kapı olarak geçen kapı ise fetih kapısıdır. Uludağ’dan gelen su kaynaklarının toplanıp dağıldığı yer olması dolayısıyla Su Kapısı olarak da anılmış.
Kaplıca kapısın yaklaşık 400 metre mesafede bulunan Zindankapı, Cilimboz Deresi boyunca kayalıkların oyulması ile açılan bir yol ile ulaşılıp Uludağ eteklerine açılan ara kapı konumundadır.
Hisarın batıya açılan kapısı ise Kaplıca kapısıdır.
Aşağı Kale ve kapıları ise: Evliya Çelebi, Sultan III. Mehmed döneminde Karayazıcı, Kalenderoğlu, Deli Hasan ve Cennetoğlu adlı Celalî isyancılarının bursa üzerine hücum edeceklerinin duyulması üzerine Padişahın emriyle şehrin üç tarafına burçlu, köşebentli, dirsekli ve her tarafı mazgallı yalın kat bir kale inşa edildiğinden bahseder. Aşağı kale olarak inşa edilen bu yapı yeterince sağlam değildir. bu kale içindeki yerleşimi 6000’den fazla bekçi ve muhafız korumaktadır. Kapıların bazısı demir, bazısı kanatlı, bazısı ise tahtadandır. Kalenin doğu tarafında Tatarlar kapısı, kuzey tarafında Filadar Kapısı ve başka taraflara açılan Hasan Paşa Kapısı vardır. 1650 yılına gelindiğinde, Hassa mimarları Ali Beşe ve İbrahim Bey tarafından keşifler yapılarak ağaç kapının yenilenmesi ve demir kapının tamiri için kadı tarafından Hüseyin Çavuş oğlu Mustafa Ağa’ya izin verilmiş. 1681’de gelen bir emirde “Bursa Kalesi’nin dört kapısı harap olup geceleri kapanmadığından hırsız ve haramzâdeler, kale ahalisinden birçok Müslümanın dükkan ve evlerini açıp eşyalarını çaldıkları cihetle duvarların ve kapının üstündeki gölgeliğin ve kadınların hapsedildikleri yerin 16,900 akçe ile tamiri” bildirilmiştir. Celali isyanlarından sonra Bursa muhafızı olan Hasan Paşa bu kapı meselesine çok ehemmiyet verir. Her mahalleyi ihata etmek üzere sokaklara bire kapı ilave eder. En büyük kapı Tatarlar Köprüsü üzerindedir. Buraya top da konulmuştur. Daimi bekçiler, muhafızlar konmuş, ve bunların yevmiyeleri için de orada fırın ve başka yerlerde binalar yaptırmıştır. Bu kapıya Hasan Paşa Kapısı derlerdi.
Bursa’da Günümüzde kale kapıları dışında mahalle veya sokak kapılarından bir iz bulunmamaktadır.
Son olaraktan şunu söylemek gerekirse her yapıt doğasında daha ön plana çıkmakla beraber şehirlerin gözde dokuları haline gelmiştir.