SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

“Kur’an ve Sünnet” Söyleminin Gölgesinde Din

Yazının Giriş Tarihi: 15.12.2025 09:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.12.2025 09:26

Dinin en tehlikeli tuzağı bazen apaçık bir inkâr değil, en masum görünen cümleyle başlar: “Kur’an ve Sünnet…”

Bu ifade, ehil olmayan dillerde bir hakikat çağrısı olmaktan çıkar; sisli bir geçide dönüşür. Çünkü çoğu zaman bu söz, Kur’an’ı merkeze almak için değil, Kur’an’ın arkasına saklanmak için söylenir.

Sorun “sünnet” kelimesinde değil, ona yüklenen keyfî anlamdadır. Kur’an’da açıkça geçen tek sünnet, Allah’ın sünnetidir/Sünnetullah; yani değişmez ilahi yasalar, varlık düzeni, tarihsel ve ahlaki ilkeler. Buna rağmen yüzyıllar boyunca rivayetler, söylentiler, politik ve mezhepsel tercihler “sünnet” etiketiyle kutsallaştırılmış; hakiki olanla uydurma olan yan yana getirilerek dinin içine sızdırılmıştır. Böylece din, ilahi bir çağrı olmaktan çok, çıkar gruplarının manevra alanına dönüştürülmüştür.

Bu noktada asıl tehlike cehaletten çok yarı-bilgidir. Çünkü hiçbir şey, kendini “doğru yolda” zanneden cahil kadar yıkıcı olamaz. Kur’an’dan bir ayeti alıp, altına yüzlerce tartışmalı rivayeti dizen zihniyet; hakikati çoğaltmıyor, aksine boğuyor. Metni anlamaya değil, metni susturmaya çalışıyor.

Bu yüzden kimi yapılar, “Kur’an” adını tabela olarak kullanır; ama içeride Kur’an’ın en temel çağrısı olan aklı kullanma ilkesine yer yoktur. Sorgulayan dışlanır, düşünen şüpheli ilan edilir, körü körüne itaat erdem sayılır. Oysa Kur’an, insanı sürüye katılmaya değil, sorumluluk almaya çağırır. “Seçin” der. “Düşünün” der. “Ne yaptığınızı bilin” der.

Ne var ki akıl, en çok da din adına bastırılır. Çünkü akıl devreye girdiğinde, menfaat düzenleri çöker. Tarikatlar, cemaatler, kutsal kisveli otoriteler tam da bu yüzden akıldan hoşlanmaz. Onlar için sorgulayan mümin tehlikelidir; biat eden mürit makbuldür. Roma’nın Cellâtları nasıl kalabalığı manipüle etmeyi biliyorsa, bugünün dini istismarcıları da duyguları, korkuları ve ahiret vaatlerini ustalıkla kullanır.

Bu şartlar altında yapılabilecek en sağlıklı şey bazen mücadele değil, mesafe koymaktır. Her savaş cephede kazanılmaz; bazılarını insan kendini koruyarak kazanır. Zihinsel donanımı yeterli olmayan birinin, profesyonel algı yöneticilerinin arasında “hakikat araması” çoğu zaman hakikatten daha da uzaklaşmasıyla sonuçlanır.

Kesin olan şudur:
Dinin sahibi Allah’tır.

Ne bir cemaat, ne bir şeyh, ne bir gelenek, ne de bir rivayet zinciri… Kur’an, insanı aracıların elinden kurtarmak için gelmiştir.Ben yarattım” der, “akıl verdim” der, “sorumluluk size ait” der. Belirsiz, karanlık, menfaat kokan yapılara değil; apaçık vahye kulak verilmesini ister.

İblis, Kur’an’da çoğu zaman inkârla değil, saptırmayla anılır. Hakikati bozarak, sulandırarak, yanına eklemeler yaparak… Bugün din adına yapılan tahrifatın büyük kısmı da tam olarak budur: Hakikatin yanına sahte olanı eklemek.

Bu yüzden mesele, “Kur’an ve Sünnet” demek değil; neyi, neden, kimin adına söylediğini bilmektir. Aksi hâlde en kutsal kelimeler bile, en büyük aldatmacanın parçası olabilir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.