SON DAKİKA
Hava Durumu

Hani Nas nerede

Yazının Giriş Tarihi: 23.03.2024 15:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.03.2024 15:51

İktisatçılara göre, kur-faiz-enflasyon üçlüsü arasındaki dengenin bozulması, zaman içinde her üçünün de yükselmesine yol açmaktadır. Her üçünün düşürülmesi ancak aralarındaki dengenin korunması ile mümkün olabilir. Bunu da Ortodoks iktisat kuralı diye adlandırmaktadırlar. Elbette bu üçlünün arasındaki denge, ülkenin gelirleri, giderleri, üretim ve tüketim miktarları, ihracat ve ithalatına bağlıdır.

İktisat önemli bir ilim dalıdır. Kendine göre kuralları vardır. O kuralları yok sayan siyasi kararlar ile kurallar yok olmazlar. Sadece o kuralları yok sayanların büyük mali zararları ortaya çıkar. Belki tabiat kurallarına benzetilebilir. Tabiat kanunları yok sayılarak yaşanmaz. Onları yok saymak büyük felaketlere sebep olur. Nitekim depremlerde yaşadığımız büyük felaketler, tabiat kanunlarını dikkate almayışımızın bir sonucudur.

Serbest piyasa ekonomisi büyük ölçüde kur-faiz-enflasyon dengesine bağlıdır. Kesintileri, istisnaları olsa bile 24 Ocak 1980 kararları ile birlikte, Türkiye’de serbest piyasa kuralları uygulanmaktadır. Bu süre içinde geniş halk yığınlarının üzerindeki ekonomik yükün bazen azaldığı dönemler olmuştur. Ancak çoğunlukla halkın üzerindeki yük, artarak günümüze kadar gelmiştir.

Son olarak 2018’de İzmir’de bir casusluk davasından tutuklu olan ABD’li rahip Andrew Brunson’un yol açtığı, “papazı verirsin vermem” tartışması ile Türkiye’de ekonominin ayarı yeniden fena halde bozulmuştur. ABD Başkanı Trump’ın Tewetter’da yazdığı birkaç cümle ile  döviz birden bire yükselmeye başlamıştır. Bunu Merkez Bankasının faiz indirme kararları takip etmiştir. Dövizin yükselmesine karşılık, faiz indirilmesiyle kur-faiz-enflasyon arasındaki denge büsbütün bozulmuştur.

Hükümet faiz indirme kararını, “faiz sebep, enflasyon sonuç / nas böyle” diyerek savunmuştur. Faizin indirilmesine bağlı olarak ne kur ne de enflasyon aşağıya doğru inmemiştir. Aksine artmaya devam etmiştir. Ancak ekonomik dengelerin neredeyse tümüyle ortadan kalktığı bir zamanda, hükümet yeniden faiz artırma kararı ile kur-faiz-enflasyon dengesini kurmaya çalışmıştır.

“Faiz indirilsin, hayır indirilmesin, faiz enflasyonun sebebidir, hayır değildir” tartışmaları esnasında iki önemli olay yaşanmıştır. Birisi Covid-19 salgınıydı. Dünya çapında üretim, dağıtım, tüketim dengesini bozmuştur. Türkiye’de vergi ertelemelerinin yanında, cömertçe verilen krediler de dönemin şartları içinde yatırımda, üretimde değil çoğunlukla tüketimde, dövizde kullanılmıştır. Verilen krediler yeterince denetlenememiştir. Bunun ekonomiye getirdiği yük giderek ağırlaşırken, 6 Şubat 2023’te Maraş Depremi ile Türkiye her alanda büyük bir felaket daha yaşamıştır.

Hükümet bir yandan 2023 seçimleri ile diğer yandan bozulan ekonomik dengeleri büsbütün ortadan kaldıran deprem felaketiyle uğraşırken, seçimden sonra birden bire u dönüşü yaparak “faiz sebeptir, enflasyon sebeptir, nass var” söylemini terk etmiştir. Yeniden peş peşe faiz artırma kararları almaya, uygulamaya başlamıştır. Ancak olan yoksul kesime olmuştur. Zaten kur-faiz-enflasyon dengesinin az çok tutturulduğu dönemlerde bile yüzü gülmeyen fukaranın yeniden beli bükülmeye, hatta kırılmaya başlamıştır.

Piyasayı elinde tutan aç gözlü esnaf, hemen her şeye gönlünce sabah akşam zam yapmıştır. Bunu bir fırsata çevirmiştir. Dünyanın hiçbir yerindeki zamlarla kıyaslanamayacak şekilde ürünler zamlanmıştır. Vatandaşın önemli bir kesimi hayati ihtiyaçlarını karşılayamaz ve başkasının yardımına muhtaç durumuna gelmiştir. Hükümetin, faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur söylemi ve uygulamaları fırsatçı esnafı ve sermaye kesimini yeniden abad etmiştir. Hükümetin bunları ara sıra tehdit etmesinin de caydırıcı olmadığı zaman içinde görülmüştür.

Bilindiği gibi nas, ayet ve hadisler için kullanılan bir deyimdir. Faiz yasaktır, lanetlidir söylemi İslami bir toplum düzeninin sonucudur. Faiz yasağı için, “nas var” söyleminin ardından ekonominin yere çakılması, enflasyonun öngörülemeyecek şekilde yükselmesi, fakirliğin giderek daha çok artarak yaygınlaşması öteden beri İslam’a karşı, İslami bir hayat düzenine karşı kinle dolu olanlar içinde, büyük bir fırsat ortaya çıkarmıştır. Hükümetin artık rutine bağlanan faiz artırma kararları için “hani nas nerede” diye aşağılamaya, İslami bir toplum düzeninin “imkansız olduğu” nakaratını büyük bir zevkle, neşeyle vurgulamaktadırlar.

Bir sorun hangi sebeplerden dolayı ortaya çıkmış ise o sebeplerin yok edilmesiyle sorunda ortadan kalkabilir. Türkiye’de tüketim yarışı, yetersiz üretim, ihracat ve ithalat arasındaki dengesizliğin büyümesi, kamu kaynaklarının akla ziyan bir şekilde israf edilmesi devam ettikçe, kur-faiz-enflasyon dengesinin korunarak, sıfıra yaklaşması yalnızca bir hayal olarak kalacaktır. Hükümetin hatalı ekonomi kararları da “gördünüz mü, faiz sebep enflasyon sonuç değilmiş” diye sarhoş naralarını hatırlatan övünmelere sebep olmuştur.

Ancak bu arada asıl mağduriyeti yoksul halk kesimi yaşamaktadır. Oysa hükümet, alacağı kararlar ile yoksul halk kesiminin yaşadığı sıkıntıları azaltabilir, en azından herkesin sıkıntıya ortak olduğunu gösterebilirdi. 2024 yerel seçimleri için bütçeden siyasi partilere para tahsis edilmesini iptal edebilirdi. Hiç olmazsa iktidar partisi, kendisine tahsis edilen parayı hazineye iade edebilirdi. Her seviyeden yöneticinin şaşalı bir şekilde yaptığı israfı, tepeden başlayarak engelleyebilirdi. Hiçbir ekonomik sıkıntı yokmuş gibi bir kesimin, kamu kaynakları ile bir eli yağda bir eli balda yaşamaya devam etmesi, yoksul halkın çektiği sıkıntıları artırmakta ve öfkeye dönüştürmektedir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.