Makedonyalı İskender’in ölümünden sonra, onun ele geçirdiği toprakları, komutanları arasında paylaşılmış çeşitli devletler kurulmuştur. O devletlerden birisi olan Selevkos/Selefkosların hakim olduğu bölgeler içinde Filistin’de yer almıştır. Selevkosların Kralı 4. Antiokhos, Mısır taraftarı Yahudileri Kudüs’ten çıkarmış, Yahudi dini törenlerini yasaklamıştır. M.Ö. 165’lerde Yahudiler Selevkoslara karşı ayaklanmış ve Selevkoslar yenilmiştir. Yahudiler Kudüs’e geri dönmüştür. İşte Yahudilerin Kudüs’e bu geri dönüşleri, her yıl Yahudiler tarafından “Hanuka Bayramı” diye 7-15 Aralık tarihinde bir haftalık bir süre içinde kutlanmaktadır.
Müslüman Araplar ise Nisan 637’de Ebu Ubeyde El-Cerrah komutasında uzun bir kuşatmanın ardından, Kudüs’ün Hz. Ömer’e teslim edilmesiyle bu şehri fethetmiştir. Kudüs’ün fetih günü belli değildir. Hiçbir Arap ülkesinde ya da Müslüman ülkesinde Kudüs’un fetih günü bilinmez ve kutlaması da yapılmaz.
Mısır’da kurulan ilk Türk Devleti Tolunoğulları zamanında, kurucu Tolunoğlu Ahmet Bey, Abbasi Halifesine karşı 877’de yaptığı Suriye Seferi sonunda Filistin’i ve Kudüs’ü ele geçirmiştir. Ancak Kudüs’ü ele geçirme günü hiçbir Türk Devletinde kutlama konusu yapılmamıştır.
Muhammed Bin Tuğuç tarafından Mısır’da kurulan ikinci Türk Devleti İhşidiler/Akşitlerdi. İhşidilerin kurucusu Muhammed Bin Tuğuç Abbasi/Hemedanlı ittifakına karşı yaptığı seferin sonunda 945’te Kudüs’ü fethetmiştir. Ayı ve günü belli değildir. Günümüzde hiçbir Türk Devletinde Muhammed Bin Tuğuç’un Kudüs’ü fetih kutlaması yapılmamaktadır.
Selçuklu Hükümdarı Alpaslan’ın komutanlarından Atsız bin Uvak tarafından, Malazgirt Savaşından kısa bir süre sonra Fatımilerin elindeki Kudüs fethedilmiştir. Günümüzde hiçbir Türk Devletinde Atsız’ın Kudüs’ü fethetmesi, kutlama konusu ya da bayramı yapılmamıştır.
15 Temmuz 1099’da Haçlı işgaline uğrayan Kudüs’ü, Selahaddin Eyyubi, 2 Ekim 1187’de yeniden fethetmiştir. Ancak hiçbir Arap ülkesinde 2 Ekim kutlaması yoktur.
23 Ağustos 1516’da Mercidabık Savaşı ile Suriye ve Filistin’i ele geçiren Yavuz Sultan Selim, 30 Aralık 1516’da Kudüs’e gitmiştir. Bugün hiçbir Türk Devletinde 30 Aralık günü bir kutlama ya da bayram konusu değildir.
Hatırlamak gerekir ki Yahudilerin inancına göre Filistin ve Kudüs yalnızca Yahudilere aittir. Tanrı tarafından kendilerine vaad edilen toprağın merkezi durumundadır. Filistinliler ise Tanrının bu vaadine rağmen Kudüs ve çevresindedirler. Bu yüzden Filistinliler her türlü katliamı ve o topraklardan sürülüp atılmayı hak etmişlerdir.
Yahudiler bu anlayışlarının sonucu olarak 7 Ekim 2023’te Filistin’in Gazze mıntıkasındaki Müslüman Araplara karşı başlattıkları soykırıma vahşice devam ettikleri bir zamanda, Türk makamları, idarecileri her yıl 7-15 Aralık günlerinde yaptıkları gibi, Yahudilerin “Hanuka Bayramını” ya da “Kudüs’ Dönüş Günlerini” kutlamak için kendi aralarında bir çeşit yarış içinde olmuştur.
Doğrusu Yahudilerin iki bin yılı aşan efsanelerine dayalı, Kudüs’e dönüşlerini kutlamalarına ve hiçbir şartta bu kutlamalarını ihmal etmemelerine karşılık, Türk makamlarının Yahudilerin bu bayramları kutlamak için yaptıkları yarış, Yahudiler için büyük bir başarı olsa bile Türkler için kelimenin bütün anlamıyla tarihten soyutlanmadır. Bir hafıza kaybıdır.
Cumhuriyetle birlikte ortaya çıkıp modalaşan, “Araplar bize ihanet etti, bizim oralarda ne işimiz var” söylemi, her ne kadar İngilizler tarafından tedavüle sürülmüş ise de bu nakaratın patenti Yahudilere aittir. Türkler bu söylemle, tarihlerinden ve miraslarından uzaklaştırılmıştır. Bu söylemler mankurtlaşmanın işaretlerindendir.
Her ne kadar, Osmanlının yıkılmadan önce Arap yarımadasını kaybettiği iddia edilse bile Lozan Anlaşmasında, Türkiye’nin Mısır ve Arap yarımadasını İngiltere’ye bırakmasını öngören maddelerin olması, bu söylemin sonradan icat edildiğini göstermektedir.
İsrail’in ve sömürgeci ülkelerin çabası ile Filistin/Kudüs öncelikle ve yalnızca Arapların meselesi haline getirilmiştir. Ancak İngiltere/ABD desteği ile iktidar olan Arap sultanları, zamanla İsrail’le anlaşmış, Filistin’i bütün Arapların meselesi olmaktan çıkarmış ve yalnızca Filistinlilerin meselesi haline getirmişlerdir. Filistinlilerde kendi aralarında Batı Şeria/Gazze diye ikiye bölününce, İsrail’in katliamları ve işgalleri daha kolay, daha kalıcı hale gelmiştir.
Günümüzde kimse Türkiye’nin İsrail’e karşı askeri bir hareket yapmasını beklememektedir. Zaten İsrail ile sınırı olmayan Türkiye’nin, böyle bir şeyi yapması fiilen imkansızdır. Ancak Türk makamları, Hanuka bayramının kutlaması gibi gülünç işlere neden zaman ayırmaktadırlar? Oysa Hanuka bayramı, siyonizmin dini ve tarihi temellerinden birisidir. Siyonizmin unsurlarından olan böyle hayali hikayelere Türkiye’yi temsil makamında olanların katılması akıl dışı bir tutumdur.
Gazze katliamlarının soykırım derecesini bile aştığı bu dönemde, Türkiye İsrail ile olan ticaretini kesintiye uğratmadan sürdürmüştür. Türkiye, elbette dünyada Hanuka bayramını engelleyecek imkanlara sahip değildir. Ancak Türkiye’de kutlanması engellenebilir. En azından Türk makamları böyle gülünç bir bayramı kutlama seviyesinde bile olsa destek vermeyerek uzak kalabilirler. Katliam nedeniyle İsrail’le olan ticareti durdurabilir, Gazze’de savaşa katılan Türk vatandaşı Yahudileri “savaş suçlusu” olarak yargılayabilir ya da vatandaşlıktan çıkarıp mallarına el koyabilir. Benzeri işleri Güney Afrika Cumhuriyeti yapmışken Türkiye’nin yapmamasının akla/vicdana uygun bir açıklaması olabilir mi? Türkiye, Güney Afrika Cumhuriyetinden geri kalırsa bunun vebalini, utancını kimse açıklayamaz.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Selami Saygın
Hanuka Bayramı nedir?
Makedonyalı İskender’in ölümünden sonra, onun ele geçirdiği toprakları, komutanları arasında paylaşılmış çeşitli devletler kurulmuştur. O devletlerden birisi olan Selevkos/Selefkosların hakim olduğu bölgeler içinde Filistin’de yer almıştır. Selevkosların Kralı 4. Antiokhos, Mısır taraftarı Yahudileri Kudüs’ten çıkarmış, Yahudi dini törenlerini yasaklamıştır. M.Ö. 165’lerde Yahudiler Selevkoslara karşı ayaklanmış ve Selevkoslar yenilmiştir. Yahudiler Kudüs’e geri dönmüştür. İşte Yahudilerin Kudüs’e bu geri dönüşleri, her yıl Yahudiler tarafından “Hanuka Bayramı” diye 7-15 Aralık tarihinde bir haftalık bir süre içinde kutlanmaktadır.
Müslüman Araplar ise Nisan 637’de Ebu Ubeyde El-Cerrah komutasında uzun bir kuşatmanın ardından, Kudüs’ün Hz. Ömer’e teslim edilmesiyle bu şehri fethetmiştir. Kudüs’ün fetih günü belli değildir. Hiçbir Arap ülkesinde ya da Müslüman ülkesinde Kudüs’un fetih günü bilinmez ve kutlaması da yapılmaz.
Mısır’da kurulan ilk Türk Devleti Tolunoğulları zamanında, kurucu Tolunoğlu Ahmet Bey, Abbasi Halifesine karşı 877’de yaptığı Suriye Seferi sonunda Filistin’i ve Kudüs’ü ele geçirmiştir. Ancak Kudüs’ü ele geçirme günü hiçbir Türk Devletinde kutlama konusu yapılmamıştır.
Muhammed Bin Tuğuç tarafından Mısır’da kurulan ikinci Türk Devleti İhşidiler/Akşitlerdi. İhşidilerin kurucusu Muhammed Bin Tuğuç Abbasi/Hemedanlı ittifakına karşı yaptığı seferin sonunda 945’te Kudüs’ü fethetmiştir. Ayı ve günü belli değildir. Günümüzde hiçbir Türk Devletinde Muhammed Bin Tuğuç’un Kudüs’ü fetih kutlaması yapılmamaktadır.
Selçuklu Hükümdarı Alpaslan’ın komutanlarından Atsız bin Uvak tarafından, Malazgirt Savaşından kısa bir süre sonra Fatımilerin elindeki Kudüs fethedilmiştir. Günümüzde hiçbir Türk Devletinde Atsız’ın Kudüs’ü fethetmesi, kutlama konusu ya da bayramı yapılmamıştır.
15 Temmuz 1099’da Haçlı işgaline uğrayan Kudüs’ü, Selahaddin Eyyubi, 2 Ekim 1187’de yeniden fethetmiştir. Ancak hiçbir Arap ülkesinde 2 Ekim kutlaması yoktur.
23 Ağustos 1516’da Mercidabık Savaşı ile Suriye ve Filistin’i ele geçiren Yavuz Sultan Selim, 30 Aralık 1516’da Kudüs’e gitmiştir. Bugün hiçbir Türk Devletinde 30 Aralık günü bir kutlama ya da bayram konusu değildir.
Hatırlamak gerekir ki Yahudilerin inancına göre Filistin ve Kudüs yalnızca Yahudilere aittir. Tanrı tarafından kendilerine vaad edilen toprağın merkezi durumundadır. Filistinliler ise Tanrının bu vaadine rağmen Kudüs ve çevresindedirler. Bu yüzden Filistinliler her türlü katliamı ve o topraklardan sürülüp atılmayı hak etmişlerdir.
Yahudiler bu anlayışlarının sonucu olarak 7 Ekim 2023’te Filistin’in Gazze mıntıkasındaki Müslüman Araplara karşı başlattıkları soykırıma vahşice devam ettikleri bir zamanda, Türk makamları, idarecileri her yıl 7-15 Aralık günlerinde yaptıkları gibi, Yahudilerin “Hanuka Bayramını” ya da “Kudüs’ Dönüş Günlerini” kutlamak için kendi aralarında bir çeşit yarış içinde olmuştur.
Doğrusu Yahudilerin iki bin yılı aşan efsanelerine dayalı, Kudüs’e dönüşlerini kutlamalarına ve hiçbir şartta bu kutlamalarını ihmal etmemelerine karşılık, Türk makamlarının Yahudilerin bu bayramları kutlamak için yaptıkları yarış, Yahudiler için büyük bir başarı olsa bile Türkler için kelimenin bütün anlamıyla tarihten soyutlanmadır. Bir hafıza kaybıdır.
Cumhuriyetle birlikte ortaya çıkıp modalaşan, “Araplar bize ihanet etti, bizim oralarda ne işimiz var” söylemi, her ne kadar İngilizler tarafından tedavüle sürülmüş ise de bu nakaratın patenti Yahudilere aittir. Türkler bu söylemle, tarihlerinden ve miraslarından uzaklaştırılmıştır. Bu söylemler mankurtlaşmanın işaretlerindendir.
Her ne kadar, Osmanlının yıkılmadan önce Arap yarımadasını kaybettiği iddia edilse bile Lozan Anlaşmasında, Türkiye’nin Mısır ve Arap yarımadasını İngiltere’ye bırakmasını öngören maddelerin olması, bu söylemin sonradan icat edildiğini göstermektedir.
İsrail’in ve sömürgeci ülkelerin çabası ile Filistin/Kudüs öncelikle ve yalnızca Arapların meselesi haline getirilmiştir. Ancak İngiltere/ABD desteği ile iktidar olan Arap sultanları, zamanla İsrail’le anlaşmış, Filistin’i bütün Arapların meselesi olmaktan çıkarmış ve yalnızca Filistinlilerin meselesi haline getirmişlerdir. Filistinlilerde kendi aralarında Batı Şeria/Gazze diye ikiye bölününce, İsrail’in katliamları ve işgalleri daha kolay, daha kalıcı hale gelmiştir.
Günümüzde kimse Türkiye’nin İsrail’e karşı askeri bir hareket yapmasını beklememektedir. Zaten İsrail ile sınırı olmayan Türkiye’nin, böyle bir şeyi yapması fiilen imkansızdır. Ancak Türk makamları, Hanuka bayramının kutlaması gibi gülünç işlere neden zaman ayırmaktadırlar? Oysa Hanuka bayramı, siyonizmin dini ve tarihi temellerinden birisidir. Siyonizmin unsurlarından olan böyle hayali hikayelere Türkiye’yi temsil makamında olanların katılması akıl dışı bir tutumdur.
Gazze katliamlarının soykırım derecesini bile aştığı bu dönemde, Türkiye İsrail ile olan ticaretini kesintiye uğratmadan sürdürmüştür. Türkiye, elbette dünyada Hanuka bayramını engelleyecek imkanlara sahip değildir. Ancak Türkiye’de kutlanması engellenebilir. En azından Türk makamları böyle gülünç bir bayramı kutlama seviyesinde bile olsa destek vermeyerek uzak kalabilirler. Katliam nedeniyle İsrail’le olan ticareti durdurabilir, Gazze’de savaşa katılan Türk vatandaşı Yahudileri “savaş suçlusu” olarak yargılayabilir ya da vatandaşlıktan çıkarıp mallarına el koyabilir. Benzeri işleri Güney Afrika Cumhuriyeti yapmışken Türkiye’nin yapmamasının akla/vicdana uygun bir açıklaması olabilir mi? Türkiye, Güney Afrika Cumhuriyetinden geri kalırsa bunun vebalini, utancını kimse açıklayamaz.