CHP’li Şişli Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın yolsuzluktan tutuklanması üzerine, CB Erdoğan “turpun büyüğü heybede” demiştir. (18 Ocak 2025) O tarihten sonra büyük turp kimdir tartışması yapılmıştır. Herkes birtakım tahminlerde bulunmuştur. İBB Eİ ise kendisi hakkında açılan bir iki davada, bilirkişi olarak görevlendirilen şahsın “turpun büyüğü olduğunu” iddia etmiştir. Bilirkişiyi, ailesini, çocuklarını tehdit edip hedef haline getirmiştir. (27 Ocak 2025) Aynı Eİ, Trabzon’da yaptığı bir konuşmada “işte turpun büyüğü budur” diye bir şeker pancarını dinleyenlere göstermiştir. (15 Mart 2025)
İBB Eİ’nun diploma hikayesi heyecan vericidir. Gazeteci Telat Çabuk, 2016’da Eİ’nun üniversite diplomasının usulsüz, hatta sahte olduğunu yazmıştır. Baba Hasan İmamoğlu’nun telefon ile Talat Çabuk’u tehdit etmesi üzerine, Talat Çabuk baba İmamoğlu için İstanbul Beylikdüzü’nde tehdit davası açmıştır. Ancak davanın açılmasından kısa bir süre sonra Talat Çabuk vefat ettiğinden dolayı, bu dava düşmüştür.
İBB Eİ’nun diploması için Talat Çabuk’un yazısı ve açtığı dava bir başlangıç olmuştur. Özetle Ak Partili yöneticiler, Eİ’nun CB Erdoğan’a rakip olması ihtimali üzerine, diplomasının peşine düşmüş değillerdir. 20 Şubat 2025’te Ozan Özcan adlı bir genç, CİMER’e Eİ’nun diplomasının sahte olduğunu, soruşturma açılmasını isteyen şikayeti üzerine diploma soruşturması hızlanmıştır.
İÜ’de bunun için kurulan üç kişilik komisyonun raporu üzerine, 18 Mart 2025 günü Eİ ile birlikte 28 kişinin diploması İstanbul Üniversitesi(İÜ) tarafından iptal etmiştir. Rapordaki açıklamalara göre, Eİ 1988’de Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) inşaat bölümüne kayıt yaptırmıştır. 1990’da ise İÜ İşletme Fakültesine yatay geçiş için müracaat etmiştir. Müracaatında kendisini Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) öğrencisi değil, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) öğrencisi olarak tanıtmıştır. Eİ’nun müracaatında kendisine kefil olan iki kişiden birisi de TBMM eski başkanlarından Anavatan Partili Necmettin Karaduman olmuştur.1990-1991 yıllarında GAÜ’den 150 kişi İstanbul Üniversitesinin çeşitli fakültelerine geçiş yaptırmıştır.
GAÜ öğrencisi olan Eİ neden kendisini DAÜ öğrencisi olarak tanıtmıştır? Elbette tesadüfen, sehven bir ergenlik çıkışı olarak yapmış değildir. 1990’da YÖK, DAÜ’nin Türkiye’de denkliğini kabul ettiği, GAÜ’nin denkliğini kabul etmediği için Eİ bilerek ve isteyerek yani taammüden bir sahtecilikle böyle beyanda bulunmuştur. İşin ilginç tarafı İstanbul Üniversitesinin görevlileri de onun beyanını esas alarak üniversitesinin öğrenci kayıt kütüğüne Eİ’nun geldiği üniversite olarak Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) adını yazmışlardır. Eİ’da İBB sitesindeki biyografisinde “Doğu Akdeniz Üniversitesinde okuduğunu” yazmasına karşılık, diploması hakkında başlayan tartışma ve soruşturmalar üzerine, İBB sitesindeki biyografisindeki Doğu Akdeniz Üniversitesi adını çıkarıp yerine Girne Amerikan Üniversitesi adını yazmıştır.
Son birkaç yıldan beri İBB’deki yolsuzluklar üzerine yapılan araştırmalara bağlı olarak 19 Mart 2025 sabahında aralarında Eİ’nun da olduğu 106 kişi hakkında gözaltı kararı alınmıştır. Gözaltı kararı elbette İstanbul başsavcısı Akın Gürlek’in tasarrufunda yapılmaktadır. Gürlek, yolsuzluklara karşı kahramanca ve korkusuzca bir mücadele yürütmektedir. Onun mücadelesi Türkiye için, ancak temiz eller benzeri bir arınma mücadeledir. Fakat gözaltına alınanlarla ilgili bazı özensiz davranışlar, bu temiz eller mücadelesini siyasi alanda tartışılır hale getirmektedir. Gözaltı için, İBB Şeysinin evine sabahın köründe çok sayıda polisin gönderilmesi bunlardan birisidir.
Başta Taha Akyol olmak üzere iktidarla ailevi ve şahsi sorunları olan pek çok kimse İBB’ye karşı ancak temiz eller diye adlandırılacak operasyonu siyasi bir kavganın parçası olarak gösterme çabaları sonradan utançla hatırlanacak bir tutumdur. Aynı Akyol, 35 yıl önce taammüden yapılan bir sahtecilikle, sınavsız olarak ve aldığı puandan 200 puandan daha yüksek bir fakülteye kayıt yaptırmış olmayı “müktesep hak” olarak isimlendirmesi (Karar gazetesi, 18 Mart 2025) siyasi bir çarpıtmanın kötü bir örneğidir. Çünkü idarenin içerden çalışanlarında katkısı ile aldatılarak asla kayıt yaptıramayacağı bir fakülteye kayıt yaptırmış olması bir kişiyi hak sahibi etmez. Zaten müktesep kelimesi iktisaptan türemiştir. İktisap kazanma çalışma ya da çalışma yoluyla elde edilen kazanç demektir. Ancak hileyle yapılan kaydın sonunda elde edilen diplomanın ya da statünün müktesep hak sayılması siyasi bağnazlığın, hukuk tanımazlığın bir sonucudur.
Ak Partili belediyelerde benzeri işler yapıldığı halde soruşturulmazken, CHP’li belediyelerin yolsuzluk rüşvetten soruşturulmasını siyasi rekabete bağlamak hem yanlıştır hem de ayıptır. Gerçekten Ak Partili belediyeler de benzeri yolsuzluk ve rüşvet işleri yapıldığı halde soruşturulmamış dava konusu yapılmamış ise bu hukuk dışı bir tasarruftur. Ancak Ak Partili belediyelerin yaptığı usulsüzlüklerin varlığı iddiası CHP’li belediyeleri hak sahibi yani müktesep hak sahibi durumuna getirmez. Aksine bu iddia CHP’li belediyelere yöneltilen suçları kabullenmektir. Biz yapıyoruz ama bizim gibi Ak Partililerde yapıyor demek suçlamalar haklıdır demektir. Hiç kimse bu arada CHP’lilerde dokunulmaz değildir. Yaptıklarının hesabını vermelidirler. İBB'nin temizlenmesi zordur ama imkansız değildir. Akın Gürlek bu dönemde tarihi bir sorumluluk üstlenmiştir. Kendisine başarılar dilerim.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
İBB temizlenebilir mi?
CHP’li Şişli Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın yolsuzluktan tutuklanması üzerine, CB Erdoğan “turpun büyüğü heybede” demiştir. (18 Ocak 2025) O tarihten sonra büyük turp kimdir tartışması yapılmıştır. Herkes birtakım tahminlerde bulunmuştur. İBB Eİ ise kendisi hakkında açılan bir iki davada, bilirkişi olarak görevlendirilen şahsın “turpun büyüğü olduğunu” iddia etmiştir. Bilirkişiyi, ailesini, çocuklarını tehdit edip hedef haline getirmiştir. (27 Ocak 2025) Aynı Eİ, Trabzon’da yaptığı bir konuşmada “işte turpun büyüğü budur” diye bir şeker pancarını dinleyenlere göstermiştir. (15 Mart 2025)
İBB Eİ’nun diploma hikayesi heyecan vericidir. Gazeteci Telat Çabuk, 2016’da Eİ’nun üniversite diplomasının usulsüz, hatta sahte olduğunu yazmıştır. Baba Hasan İmamoğlu’nun telefon ile Talat Çabuk’u tehdit etmesi üzerine, Talat Çabuk baba İmamoğlu için İstanbul Beylikdüzü’nde tehdit davası açmıştır. Ancak davanın açılmasından kısa bir süre sonra Talat Çabuk vefat ettiğinden dolayı, bu dava düşmüştür.
İBB Eİ’nun diploması için Talat Çabuk’un yazısı ve açtığı dava bir başlangıç olmuştur. Özetle Ak Partili yöneticiler, Eİ’nun CB Erdoğan’a rakip olması ihtimali üzerine, diplomasının peşine düşmüş değillerdir. 20 Şubat 2025’te Ozan Özcan adlı bir genç, CİMER’e Eİ’nun diplomasının sahte olduğunu, soruşturma açılmasını isteyen şikayeti üzerine diploma soruşturması hızlanmıştır.
İÜ’de bunun için kurulan üç kişilik komisyonun raporu üzerine, 18 Mart 2025 günü Eİ ile birlikte 28 kişinin diploması İstanbul Üniversitesi(İÜ) tarafından iptal etmiştir. Rapordaki açıklamalara göre, Eİ 1988’de Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) inşaat bölümüne kayıt yaptırmıştır. 1990’da ise İÜ İşletme Fakültesine yatay geçiş için müracaat etmiştir. Müracaatında kendisini Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) öğrencisi değil, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) öğrencisi olarak tanıtmıştır. Eİ’nun müracaatında kendisine kefil olan iki kişiden birisi de TBMM eski başkanlarından Anavatan Partili Necmettin Karaduman olmuştur.1990-1991 yıllarında GAÜ’den 150 kişi İstanbul Üniversitesinin çeşitli fakültelerine geçiş yaptırmıştır.
GAÜ öğrencisi olan Eİ neden kendisini DAÜ öğrencisi olarak tanıtmıştır? Elbette tesadüfen, sehven bir ergenlik çıkışı olarak yapmış değildir. 1990’da YÖK, DAÜ’nin Türkiye’de denkliğini kabul ettiği, GAÜ’nin denkliğini kabul etmediği için Eİ bilerek ve isteyerek yani taammüden bir sahtecilikle böyle beyanda bulunmuştur. İşin ilginç tarafı İstanbul Üniversitesinin görevlileri de onun beyanını esas alarak üniversitesinin öğrenci kayıt kütüğüne Eİ’nun geldiği üniversite olarak Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) adını yazmışlardır. Eİ’da İBB sitesindeki biyografisinde “Doğu Akdeniz Üniversitesinde okuduğunu” yazmasına karşılık, diploması hakkında başlayan tartışma ve soruşturmalar üzerine, İBB sitesindeki biyografisindeki Doğu Akdeniz Üniversitesi adını çıkarıp yerine Girne Amerikan Üniversitesi adını yazmıştır.
Son birkaç yıldan beri İBB’deki yolsuzluklar üzerine yapılan araştırmalara bağlı olarak 19 Mart 2025 sabahında aralarında Eİ’nun da olduğu 106 kişi hakkında gözaltı kararı alınmıştır. Gözaltı kararı elbette İstanbul başsavcısı Akın Gürlek’in tasarrufunda yapılmaktadır. Gürlek, yolsuzluklara karşı kahramanca ve korkusuzca bir mücadele yürütmektedir. Onun mücadelesi Türkiye için, ancak temiz eller benzeri bir arınma mücadeledir. Fakat gözaltına alınanlarla ilgili bazı özensiz davranışlar, bu temiz eller mücadelesini siyasi alanda tartışılır hale getirmektedir. Gözaltı için, İBB Şeysinin evine sabahın köründe çok sayıda polisin gönderilmesi bunlardan birisidir.
Başta Taha Akyol olmak üzere iktidarla ailevi ve şahsi sorunları olan pek çok kimse İBB’ye karşı ancak temiz eller diye adlandırılacak operasyonu siyasi bir kavganın parçası olarak gösterme çabaları sonradan utançla hatırlanacak bir tutumdur. Aynı Akyol, 35 yıl önce taammüden yapılan bir sahtecilikle, sınavsız olarak ve aldığı puandan 200 puandan daha yüksek bir fakülteye kayıt yaptırmış olmayı “müktesep hak” olarak isimlendirmesi (Karar gazetesi, 18 Mart 2025) siyasi bir çarpıtmanın kötü bir örneğidir. Çünkü idarenin içerden çalışanlarında katkısı ile aldatılarak asla kayıt yaptıramayacağı bir fakülteye kayıt yaptırmış olması bir kişiyi hak sahibi etmez. Zaten müktesep kelimesi iktisaptan türemiştir. İktisap kazanma çalışma ya da çalışma yoluyla elde edilen kazanç demektir. Ancak hileyle yapılan kaydın sonunda elde edilen diplomanın ya da statünün müktesep hak sayılması siyasi bağnazlığın, hukuk tanımazlığın bir sonucudur.
Ak Partili belediyelerde benzeri işler yapıldığı halde soruşturulmazken, CHP’li belediyelerin yolsuzluk rüşvetten soruşturulmasını siyasi rekabete bağlamak hem yanlıştır hem de ayıptır. Gerçekten Ak Partili belediyeler de benzeri yolsuzluk ve rüşvet işleri yapıldığı halde soruşturulmamış dava konusu yapılmamış ise bu hukuk dışı bir tasarruftur. Ancak Ak Partili belediyelerin yaptığı usulsüzlüklerin varlığı iddiası CHP’li belediyeleri hak sahibi yani müktesep hak sahibi durumuna getirmez. Aksine bu iddia CHP’li belediyelere yöneltilen suçları kabullenmektir. Biz yapıyoruz ama bizim gibi Ak Partililerde yapıyor demek suçlamalar haklıdır demektir. Hiç kimse bu arada CHP’lilerde dokunulmaz değildir. Yaptıklarının hesabını vermelidirler. İBB'nin temizlenmesi zordur ama imkansız değildir. Akın Gürlek bu dönemde tarihi bir sorumluluk üstlenmiştir. Kendisine başarılar dilerim.