SON DAKİKA
Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İsrail'in azgınlı ve sanal dünya

Yazının Giriş Tarihi: 07.04.2023 20:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.04.2023 20:20

Dünya olup biten olaylar bizi uykudan uyandırıp, duyguların etkisini sarsmaktadır. Teslim etmeli ki bütün uyanışların temelinde böyle sarsıcı, can yakan olaylar vardır. Elbette uyanmanın da bir mevsimi vardır. Zamanında olmayan uyanmanın sonradan kimseye faydası olmayacaktır.


Doğu Türkistan’da ve Filistin’de ki soykırım vahşetleri, “İslam Dünyası” denilen, camianın varlığını şüpheli hale getirmiştir. Elliden fazla “İslam ülkesi”, iki milyara yakın Müslüman varlığı bu iki felaket (Doğu Türkistan ve Filistin) karşısında yok hükmündedir. Çin’in, İsrail’in yaptığı tarifsiz zulümler karşısında, İslam Dünyasında ne bir fiili tepki ne de toplu bir itiraz olmuyor. Görünen odur ki ya bu İslam Dünyası diye söylenen bir dünya yoktur, sanaldır ya da bu dünya vardır da “İslam” değildir. Bambaşka bir dünyadır. D-8 ile İSEDAK denilen kuruluşlar da hayalidir ve Uluslararası Kızılhaç Örgütü kadar bir etkisi yoktur.


Doğu Türkistan’da ki zulümleri Çin tarafından örtülmektedir. Olup bitenlerin çok azı ancak aylar sonra duyulmaktadır. Zamanında duyulsa bile Çin’i zulmünden, katliamından caydıracak bir kuvvet yoktur. Yine de Doğu Türkistan’da haberleşmenin engellenmesi, mazlumların feryadının kısılmasında oldukça etkili olmaktadır.
Fakat Filistin öyle değildir. Dünya medyasının ortasındadır. İsrail bütün zulümlerini, katliamlarını naklen yayınlarla sürdürmektedir. Sabahın alaca karanlığında İsrail çetelerinin Mescid-i Aksa'ya yaptıkları baskında, salat kılmakta olan Müslümanlara saldırmaları, iki yüzden fazlasını yaralamaları, yaralı sağ demeden yüzlercesini tutuklamaları karşısında, insanlık camiasından İsrail terörüne karşı bir tepki olmadığı gibi Müslümanlarda çaresiz ve sessizce olup bitenleri seyretmektedir.


Her iki ülkenin (Doğu Türkistan ve Filistin) akıbeti Endülüs ve Kırım’ın akıbetine aday görünmektedir. Çünkü Endülüs ve Kırım önce işgal edilmiş sonra Müslüman varlığı peyderpey yok edilmiştir. Benzeri bir durum daha fazlası ile Filistin ve Doğu Türkistan’da yaşanmaktadır. Doğu Türkistan’a yerleştirilen Çinliler ve Uygur Türklerinin bir bölümünün tehcir edilmelerinden dolayı Doğu Türkistan’da artık Uygur Türkleri azınlık durumuna gelmiştir. Mezarlıkları ve camileri bile yıkılarak İslami geçmişin bütün görünür unsurları yok edilmektedir. Bir millet bütün kültürel unsurları ve fiziki varlığı ile ortadan kaldırılmaktadır. Bütün bunları yapan Çin’in, İslam ülkeleri ile ticari ve siyasi ilişkileri devam etmektedir.


Filistin’de aynı içler acısı durumdadır. Filistin’i 1918-1948 arasında otuz yıl işgalinde tutan İngiltere ve dostları, dışarıdan Filistin’e taşıdıkları Yahudi göçmenleri için yerli Arap halkının katliamlarla, sürgünlerle yok edilmesine her türlü yardımı yapıp, İsrail’e bırakıp gittiler. İsrail ise 1948’den beri bilinen bütün vahşet türlerini Müslüman yerli halka (Araplara) karşı uygulamaktadır.


Ramazan ayını Müslümanlar, kutsal bir zaman dilimi olarak kabul etmektedirler. Bu ayda başta oruç olmak üzere diğer zamanlarda yapmadıkları pek çok ibadetlerini yapmaktadırlar. Ancak ibadetler için bile özgürlüğün temel şart olduğunu, Filistinlilerin İsrail terörüne maruz kalmaları herkes görüp anlamaktadır. Sabah salatı esnasında “Müslümanların ilk kıblesi olan yerde”, Mescid-i Aksa’da vahşi saldırılara maruz kalmaktadırlar. İsrail bu vahşetin cesaretini elbette Batıdan almaktadır. Çünkü Batılı ülkeler, dünya için insan hakları karneleri tutarken, İsrail'i en çok kaçamak ağızla kınamaktadır. Hem de kınadıkları esnada İsrail ordusunu, maliyesini tahkim etmek için yarışmaktadırlar. Bu yüzden, İsrail Batının en büyük en vahşi terör örgütüdür.


İsrail terörünü, rehine haline getirdiği Filistinlilerle sınırlı tutmamaktadır. Hemen her ramazan günlerinde, bayramında Gazze’ye Batı Şeria bölgelerine düzenlediği saldırılarla kitlesel katliamlar yapmaktadır. Buna karşılık İslam Dünyasında, katledilen Filistinliler için gıyabi cenaze namazlarından başka bir şey yapılmamaktadır. İslam Dünyasının, İslamlığı gibi kardeşliği de şüphelidir. Hiçbir sorumluluk içermeyen, karşılığı olmayan bir kardeşlik örneğidir.


İsrail her zaman özellikle ramazan günlerinde tekrarladığı vahşi terör saldırıları ile “meşru sınırları içinde varlığı kabul edilecek ülke” söyleminin ne kadar boş olduğunu göstermektedir. İsrail'in sınırları neresidir? Bu sorunun cevabı yoktur. Çünkü yayılmacıdır, işgalcidir. Gücü yettiği yere kadar işgaline devam edecektir. Sırf bu hali bile “uluslararası hukuk” bakımından meşruiyetini ortadan kaldırmaktadır. Ancak Batılı ülkeler tarafından İsrail, uluslararası hukuktan istisna tutulan bir işgalcidir. İsrail her ne yapsa, onun “kahramanlığı, yenilmezliği” hikayesinin bir unsuru sayılmaktadır. Bu da İsrail’i azgınlaştırmaktadır.


Türkiye vb. ülkeler ne yapabilir? İsrail'e savaş mı açmalıdırlar? Hayır şu aşamada savaş açmaları gerekmeyebilir. Siyasi ilişkilerini, ticaretlerini kesmeleri yeterlidir. Bu bile İsrail’in azgınlığını frenleyecektir. Bunu bile yapamayanların kardeşlik söylemleri beyhudedir. Sanal alemde İsrail'i haftada bir kere haritadan silme palavralarından farksızdır. Haritadan silmek de savaşmak da sizin harcınız değildir. İlişkileri kesmeniz, ticareti durdurmanız şimdilik yeterlidir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.