Bugün “insanların neşeyle dolduğunu” iddia ederlerdi.
Hatırlayın. Her şeyin yasak olduğu bir dönemde, geçim darlığının dayanılmaz olduğu bir zamanda, her işe bir kişinin karar verdiği bir devirde hangi normal insan neşeyle dolabilirdi? O dönemin yöneticilerini eleştirmek vatan ihaneti sayılırdı. Çünkü iktidar sahipleri, vatan demekti. Onları eleştirip karşı gelmek bu yüzden vatan ihaneti sayılırdı. Böyle bir suçun cezası da idamdı. Yalnız idamlar o günün şanına uygun olarak kapalı yerlerde yapılmazdı.
Şehirlerde meydanlarda idamlar yapılırdı. İdam edilenlerin cesetleri de birkaç gün darağaçlarında sallanırdı. Gelip geçenler günlerce o cesetleri seyrederlerdi. Düşünün şimdi, siyasi nedenlerle bir yakınınız şehrin meydanında idam edilmiş ve cesedi de günlerce teşhir edilmiş olsaydı, içiniz neşeyle dolar mıydı?
Köylü de milletin efendisi ilan edilmişti. Köylü deyip geçmeyin. Nüfusun % 80 kadarı köylüydü. Köylülerin hayat şartları çok kötüydü. Perişanlık içindeydiler.
Dönemin Ankara valisi olan Nevzat Tandoğan diye birisi vardı. Köylü amcaları Ankara şehrinin içinde sokmazdı. Ankara’da yabancı ülke temsilcileri var, köylüleri bu perişan kıyafetleri ile görürlerse ülkemizin imajı bozulur derdi. Yani köylünün milletin efendisi sayıldığı bir zamanda başkent Ankara’ya girmesi bile yasaktı. Düşünün ki o köylüler bir de efendi sayılmasalardı acaba halleri nasıl olurdu. İçi hala neşeyle dolan birisi var mı?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
Neşe ile dolma günü
Hatırlayın. Her şeyin yasak olduğu bir dönemde, geçim darlığının dayanılmaz olduğu bir zamanda, her işe bir kişinin karar verdiği bir devirde hangi normal insan neşeyle dolabilirdi? O dönemin yöneticilerini eleştirmek vatan ihaneti sayılırdı. Çünkü iktidar sahipleri, vatan demekti. Onları eleştirip karşı gelmek bu yüzden vatan ihaneti sayılırdı. Böyle bir suçun cezası da idamdı. Yalnız idamlar o günün şanına uygun olarak kapalı yerlerde yapılmazdı.
Şehirlerde meydanlarda idamlar yapılırdı. İdam edilenlerin cesetleri de birkaç gün darağaçlarında sallanırdı. Gelip geçenler günlerce o cesetleri seyrederlerdi. Düşünün şimdi, siyasi nedenlerle bir yakınınız şehrin meydanında idam edilmiş ve cesedi de günlerce teşhir edilmiş olsaydı, içiniz neşeyle dolar mıydı?
Köylü de milletin efendisi ilan edilmişti. Köylü deyip geçmeyin. Nüfusun % 80 kadarı köylüydü. Köylülerin hayat şartları çok kötüydü. Perişanlık içindeydiler.
Dönemin Ankara valisi olan Nevzat Tandoğan diye birisi vardı. Köylü amcaları Ankara şehrinin içinde sokmazdı. Ankara’da yabancı ülke temsilcileri var, köylüleri bu perişan kıyafetleri ile görürlerse ülkemizin imajı bozulur derdi. Yani köylünün milletin efendisi sayıldığı bir zamanda başkent Ankara’ya girmesi bile yasaktı. Düşünün ki o köylüler bir de efendi sayılmasalardı acaba halleri nasıl olurdu. İçi hala neşeyle dolan birisi var mı?