Yarım asra varan karşılıklı atışmalardan sonra nihayet 13 Haziran 2025 Cuma günü İsrail’in doğrudan savaş uçakları ve çeşitli füzelerle İran’a saldırması ile taraflar arasında savaş başladı. Her ne kadar bazıları bu çatışmanın göstermelik olduğunu ileri sürseler de tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin başkentlerinin boşaltılmasını istemeleri ve ısrarla misilleme yapmaları ile olay bir çatışma boyutunu aşarak savaş boyutlarına ulaşmıştır.
İsrail her savaşta yaptığı gibi, karşı tarafa ani ve hızlı baskınla sonuç almaya çalıştı. Savaşın ilk günü içlerinde, Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin de olduğu İran komuta kademesinin ve İran nükleer çalışmalarını yürüten bilim insanlarının öldürülmesi, İsrail hesabına önemli bir gelişme oldu. Aynı gün içinde toparlanan İran’ın karşı saldırıları ile savaş devam etti.
İsrail şimdiye kadar girdiği savaşlarda, çatışmaları komşu ülkelerin topraklarında yapmış dolayısıyla İsrail halkı doğrudan savaşla yüz yüze gelmemiştir. Şimdi İran’ın cevabi niteliğindeki Hayfa ve Telaviv’e yaptığı saldırıları ile İsrail halkı, savaşla doğrudan yüz yüze gelmiş, sığınaklara koşuşarak oralarda yaşamaya çalışmışlardır. Geçmiş dönemlerde Filistinli mücahitlerin, İsrail içinde yaptığı misillemelerden çok daha fazlasını İran yapmıştır. Tarafların komşu olmayışlarından dolayı, birbirlerine karşı doğrudan kara saldırıları düzenleyemeyişleri, savaşın yıkıcılığını şimdilik azaltmıştır.
Her şeyden önce bu savaşı İran ve İsrail arasında kalan bir savaş olarak görmek hatalıdır. İsrail ile birlikte ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa’yı da hesaba katmak gerekir. Çünkü İsrail’in ihtiyacı olan her şey, adı geçen bu ülkeler tarafından temin edilmektedir.
Buna karşılık İran yalnızdır. Muhtemelen İran’ın çok güvenerek ittifak anlaşmaları yaptığı, Çin ve Rusya uzaktan nasihat ile “yapmayın-etmeyin” demekle yetinmiştir. İran’ın komşuları ile iyi ilişkileri yoktur. Yakın bir zamanda Hindistan-Pakistan çatışmasında İran tarafsız kalmıştır. Buna karşılık İsrail saldırısının hemen ardından Pakistan Dışişleri Bakanı Muhammed İshak Dar, İslam ülkelerini İran’ın Filistin’in yanında durmaya davet etmiştir. (Pars Today, 14 Haziran 2025) benzeri açıklamalar Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan tarafından da tekrarlanmıştır.
İran hükümeti komşuları ve diğer Müslüman ülkelerle doğrudan ittifak ilişkileri kurmak yerine, Şii azınlıklarla askeri-siyasi ittifaklar kurmayı tercih ederek, Yemen gibi ülkelerde iç savaşlar çıkarmıştır. ABD’nin, Rusya’nın yardım ve katkıları ile İran, zamanla Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde hakimiyet kurmuş ise de oralardaki hakimiyetleri kalıcı olmamıştır. Böylece İran, İslam dünyasında yalnız bir ülke durumuna düşmüştür.
İsrail, bütün gücü (7 Ekim 2023’ten sonra) ile Hamas’ın üzerine saldırdığında İran seyretmekle yetinmiştir. Gazze baştan sona enkaza çevrildikten sonra İsrail benzeri saldırılarını Lübnan Hizbüllah’ına yöneltmiştir. İran, Hamas gibi Hizbüllah’ın da ezilmesini seyretmiştir. Muhtemelen sıranın kendisine geleceğini hesap etmemiştir. Ukrayna savaşından dolayı zorda kalan Rusya’nın yardımından yoksun kalan İran, Suriye’den kovulmuş, kendi ana karasına çekilmiştir. Her ne kadar İran bağlısı hizipler Irak’ta hükümet ortağı olsalar da ABD’nin de Irak’ta varlığı, İran’ın hareket alanını daraltmıştır.
Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de İran’ın sicili oldukça bozuktur. Bu yüzden İran’ın doğrudan İsrail ile savaşması, şimdiye kadar İran’ın yapıp ettiklerini ibra etmez. İran’a yöneltilen eleştiriler, İran taraflarınca daha çok mezhep farklılığı ile açıklanmaktadır. Bu açıklama yersiz ve hayatın gerçeklerinden kopuktur. Her eleştirinin “mezhep farklılığı” ile açıklanması mümkün değildir.
Savaşın ilk gününde İran komuta kademesinin öldürülmesi, İran yönetiminin gaflet ve dalaletini göstermektedir. Bütün dünyada İsrail ne zaman saldıracak tartışması yapılırken, İran yönetim kadrosu böyle bir ihtimali yok sayarak yan gelip yatmış olmalıdır. Her ne kadar hipersonik füzeler ve dronlarla İran, İsrail ile savaşını sürdürse de hava üstünlüğü ve bütün İran hava sahası İsrail’in denetimine geçmiştir. Bu İran hesabına büyük bir gerilemedir, büyük bir kayıptır.
Ambargolar nedeniyle İran askeri varlığını yenileyemediği gibi, birde içerden büyük bir ihanete uğramıştır. Çok etnisiteli bir toplum yapısına sahip olan İran’da, İsrail hesabına ajanlık yapanların çok olması, İran hesabına düşündürücüdür. Baskı ve zulüm görenlerin, ilk fırsatta her türlü yanlışı yapmaya gönüllü olmaları vakayi adiyedendir.
İran İsrail Savaşı ile birlikte, Türkiye’de “İran’dan sonra sıra Türkiye’ye gelecek” korosu bağırmaya başlamıştır. Türkiye’nin İran’ı korumak gibi bir vazifesinin olmadığı kabul edilmelidir. Her zaman Türkiye’ye karşı İran’ın yanında mevzilenenlerin şimdi “İran’a yardım edelim yoksa Türkiye’ye sıra gelecek” demeleri inandırıcı mıdır? Türkiye’nin İsrail’le ticaret yaptığı, bazı askeri bilgilerin NATO eliyle ABD’ye (İsrail’e) verildiği şüphelerini, Türkiye behemehal gidermelidir. Bu savaştan İsrail’in kolunun kanadının kırılarak çıkması, bütün insanlık için büyük bir zafer olacaktır. İsrail’in her başarısı insanlığın geleceği için büyük bir kaygı nedenidir, tehlikedir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
Savaşla İran'ın ibrası
Yarım asra varan karşılıklı atışmalardan sonra nihayet 13 Haziran 2025 Cuma günü İsrail’in doğrudan savaş uçakları ve çeşitli füzelerle İran’a saldırması ile taraflar arasında savaş başladı. Her ne kadar bazıları bu çatışmanın göstermelik olduğunu ileri sürseler de tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin başkentlerinin boşaltılmasını istemeleri ve ısrarla misilleme yapmaları ile olay bir çatışma boyutunu aşarak savaş boyutlarına ulaşmıştır.
İsrail her savaşta yaptığı gibi, karşı tarafa ani ve hızlı baskınla sonuç almaya çalıştı. Savaşın ilk günü içlerinde, Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin de olduğu İran komuta kademesinin ve İran nükleer çalışmalarını yürüten bilim insanlarının öldürülmesi, İsrail hesabına önemli bir gelişme oldu. Aynı gün içinde toparlanan İran’ın karşı saldırıları ile savaş devam etti.
İsrail şimdiye kadar girdiği savaşlarda, çatışmaları komşu ülkelerin topraklarında yapmış dolayısıyla İsrail halkı doğrudan savaşla yüz yüze gelmemiştir. Şimdi İran’ın cevabi niteliğindeki Hayfa ve Telaviv’e yaptığı saldırıları ile İsrail halkı, savaşla doğrudan yüz yüze gelmiş, sığınaklara koşuşarak oralarda yaşamaya çalışmışlardır. Geçmiş dönemlerde Filistinli mücahitlerin, İsrail içinde yaptığı misillemelerden çok daha fazlasını İran yapmıştır. Tarafların komşu olmayışlarından dolayı, birbirlerine karşı doğrudan kara saldırıları düzenleyemeyişleri, savaşın yıkıcılığını şimdilik azaltmıştır.
Her şeyden önce bu savaşı İran ve İsrail arasında kalan bir savaş olarak görmek hatalıdır. İsrail ile birlikte ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa’yı da hesaba katmak gerekir. Çünkü İsrail’in ihtiyacı olan her şey, adı geçen bu ülkeler tarafından temin edilmektedir.
Buna karşılık İran yalnızdır. Muhtemelen İran’ın çok güvenerek ittifak anlaşmaları yaptığı, Çin ve Rusya uzaktan nasihat ile “yapmayın-etmeyin” demekle yetinmiştir. İran’ın komşuları ile iyi ilişkileri yoktur. Yakın bir zamanda Hindistan-Pakistan çatışmasında İran tarafsız kalmıştır. Buna karşılık İsrail saldırısının hemen ardından Pakistan Dışişleri Bakanı Muhammed İshak Dar, İslam ülkelerini İran’ın Filistin’in yanında durmaya davet etmiştir. (Pars Today, 14 Haziran 2025) benzeri açıklamalar Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan tarafından da tekrarlanmıştır.
İran hükümeti komşuları ve diğer Müslüman ülkelerle doğrudan ittifak ilişkileri kurmak yerine, Şii azınlıklarla askeri-siyasi ittifaklar kurmayı tercih ederek, Yemen gibi ülkelerde iç savaşlar çıkarmıştır. ABD’nin, Rusya’nın yardım ve katkıları ile İran, zamanla Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde hakimiyet kurmuş ise de oralardaki hakimiyetleri kalıcı olmamıştır. Böylece İran, İslam dünyasında yalnız bir ülke durumuna düşmüştür.
İsrail, bütün gücü (7 Ekim 2023’ten sonra) ile Hamas’ın üzerine saldırdığında İran seyretmekle yetinmiştir. Gazze baştan sona enkaza çevrildikten sonra İsrail benzeri saldırılarını Lübnan Hizbüllah’ına yöneltmiştir. İran, Hamas gibi Hizbüllah’ın da ezilmesini seyretmiştir. Muhtemelen sıranın kendisine geleceğini hesap etmemiştir. Ukrayna savaşından dolayı zorda kalan Rusya’nın yardımından yoksun kalan İran, Suriye’den kovulmuş, kendi ana karasına çekilmiştir. Her ne kadar İran bağlısı hizipler Irak’ta hükümet ortağı olsalar da ABD’nin de Irak’ta varlığı, İran’ın hareket alanını daraltmıştır.
Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de İran’ın sicili oldukça bozuktur. Bu yüzden İran’ın doğrudan İsrail ile savaşması, şimdiye kadar İran’ın yapıp ettiklerini ibra etmez. İran’a yöneltilen eleştiriler, İran taraflarınca daha çok mezhep farklılığı ile açıklanmaktadır. Bu açıklama yersiz ve hayatın gerçeklerinden kopuktur. Her eleştirinin “mezhep farklılığı” ile açıklanması mümkün değildir.
Savaşın ilk gününde İran komuta kademesinin öldürülmesi, İran yönetiminin gaflet ve dalaletini göstermektedir. Bütün dünyada İsrail ne zaman saldıracak tartışması yapılırken, İran yönetim kadrosu böyle bir ihtimali yok sayarak yan gelip yatmış olmalıdır. Her ne kadar hipersonik füzeler ve dronlarla İran, İsrail ile savaşını sürdürse de hava üstünlüğü ve bütün İran hava sahası İsrail’in denetimine geçmiştir. Bu İran hesabına büyük bir gerilemedir, büyük bir kayıptır.
Ambargolar nedeniyle İran askeri varlığını yenileyemediği gibi, birde içerden büyük bir ihanete uğramıştır. Çok etnisiteli bir toplum yapısına sahip olan İran’da, İsrail hesabına ajanlık yapanların çok olması, İran hesabına düşündürücüdür. Baskı ve zulüm görenlerin, ilk fırsatta her türlü yanlışı yapmaya gönüllü olmaları vakayi adiyedendir.
İran İsrail Savaşı ile birlikte, Türkiye’de “İran’dan sonra sıra Türkiye’ye gelecek” korosu bağırmaya başlamıştır. Türkiye’nin İran’ı korumak gibi bir vazifesinin olmadığı kabul edilmelidir. Her zaman Türkiye’ye karşı İran’ın yanında mevzilenenlerin şimdi “İran’a yardım edelim yoksa Türkiye’ye sıra gelecek” demeleri inandırıcı mıdır? Türkiye’nin İsrail’le ticaret yaptığı, bazı askeri bilgilerin NATO eliyle ABD’ye (İsrail’e) verildiği şüphelerini, Türkiye behemehal gidermelidir. Bu savaştan İsrail’in kolunun kanadının kırılarak çıkması, bütün insanlık için büyük bir zafer olacaktır. İsrail’in her başarısı insanlığın geleceği için büyük bir kaygı nedenidir, tehlikedir.