İslam tarihi boyunca, Dımaşk ya da Biladü’ş-Şam olarak bilinen bölgenin adını, 1847’de Sadrazam Mustafa Reşit Paşa Suriye diye değiştirmiştir. Suriye; Süryanilerin memleketi demektir. Halbuki o tarihte bile Süryani nüfusunun en az olduğu bölge Biladü’ş-Şam idi. Mustafa Reşit Paşa’nın aklına böyle bir cinlik nasıl gelmiştir? Nasıl geldiğini açıklamak zordur ancak bu Suriye adının, fena halde kabul gördüğü tartışmasız bir gerçektir.
Suriye, Türkler tarafından Anadolu’dan önce fethedilmiş, sadece Osmanlı hakimiyeti Suriye’de (1517-1918) dört yüzyıl sürmüştür. 1918’de Kemal Paşa, Suriye’yi hiç savaşmadan 39 günde İngilizlere teslim etmiştir. İngilizler bir yıl sonra müttefikleri Fransa’ya Suriye’yi bırakmıştır.
1916’da İngiliz Mark Sykes ile Fransız Georges Picot Arap Yarımadasını bölen ünlü anlaşmalarını yapınca, günümüzdeki Suriye sınırları da (Antakya’yı kapsayacak şekilde) ortaya çıktı. Sykes, bir adım daha atarak, harita üzerinde cetvelle sınırlarını tayin ettiği Arap ülkeleri için, bayraklar çizmiştir. Yani günümüzde 61 yıllık Baas iktidarını deviren Suriye devrimcilerinin, sahiplendiği bayrağı Sykes icat etmiştir.
Ancak Baas partisi 1963’te Suriye bayrağındaki yeşil şeridi iptal ederek kırmızıya boyamıştır. Üç kırmızı renkli yıldızı da yeşile boyayıp ikiye indirmiştir. Şimdi Baası deviren Suriye mücahitleri, Baasın icadı saydıkları bayrağı iptal ederek, Sykes’in icadı olan bayrağı resmileştirmişlerdir. Oysa halkı Müslüman olan bir ülkenin bayrağında, mutlak şekilde ay yıldız olmalıdır. Bazı takıntılı tiplerin iddia ettiği gibi ay yıldızlı bayrak, Türkçülükle sınırlı değildir. Cezayir, Pakistan vb ülke bayraklarında da ay yıldız vardır ve bu ülkelerin ahalisi Türk değildir. Baas ve müttefiklerine karşı Suriye mücahitlerinin varlık/yokluk mücadelesi verdikleri bir zamanda, bayrak meselesine zaman bulamamışlar mıdır? Baas dönemi bayrağını kaldırıp çöpe attıkları gibi, Sykes imalı olan bayrağı da atmalılar. Kendilerine yakışan budur. Yapıp yapmayacakları, zamanla görülecektir.
Suriye, uzun yıllar vekalet savaşlarına sahne olduğu gibi, şimdi de yeni Suriye yönetimini herkes kendi tarafına çekme yarışındadır. Suriye yine kurtlar sofrasındadır. Savaşın içinden gelen Suriye mücahitlerinin, Suriye sofrasına tüneyen kurtları, iyice tanımış olmaları gerekir. Yani alacakları kararlar için yeterli tecrübeleri vardır.
Baas’ın 12 günde devrilmesini içine sindiremeyenler, Suriye haritasını en az dört ayrı renge boyayarak, ah vah etmektedirler. İsrail’in saldırgan vahşi fırsatçılığı ise bu ah vahçı çevrelere, siyasi ve fiili bir malzeme oluşturmuştur.
Yeni Suriye sıfırdan bir ordu ve polis teşkilatı kurmak zorundadır. Türkiye ise bu konularda yetişmiş elemanları ile Suriye’ye her türlü yardımı yapacak durumdadır. Yeni Suriye idaresinin, bütün Suriyelileri kapsayan, hiçbir unsuru dışarda tutmayan siyaseti, gelecek için önemli bir husustur. Ancak Suriye’nin %80 oranında ezici bir Arap çoğunluklu olduğu unutulmamalıdır. Ezici çoğunluğu yok sayan, göz ardı eden bir siyaset gerçekçi olmaz. Buna karşılık Arap olmayanların, Müslüman olmayanların da temel insan haklarını gözeten, bir Suriye idaresi, gelecek için teminat olabilir.
Suriye Türkmenleri, iç savaş çıktığından beri elde silah Araplar ile birlikte Baas’a karşı savaştılar. Büyük bedeller ödediler. İç savaşı, Arapların aleyhine bir fırsata çevirmeye, bakın burası bizimdir, burası Türkmenelidir, demediler. 1939’da Antakya’nın Türkiye’ye katılmasından sonra, Türkmenler büyük zulümlere maruz kaldılar ve tehcir edildiler. Şimdi Suriye yeniden kurulurken, Türkmenlerin fedakarlıkları, ödedikleri bedelleri dikkate alan ve tekrarına fırsat vermeyen, bir idari düzenleme hayati bir zorunluluktur.
Suriye Anayasasında ülke adı “Suriye Arap Cumhuriyeti” yerine, Suriye İslam Cumhuriyeti ya da Suriye Arap İslam Cumhuriyeti olarak tescil edilebilir. Buradaki İslam vurgusu Arap olmayan nüfusun hakları için, bir teminat olacağı gibi, idari mevzuatın İslam ilkeleri dikkate alınarak düzenlemesini de öngöreceği için, bütün Suriye halkını birleştirici olacaktır.
Suriye’nin resmi dili elbette Arapça olmalıdır. Ancak nüfusun %10-15 aralığına tekabül eden ve fedakarlıkları, iç savaşta bir kere daha görülen Türkmenlerin durumu dikkate alınarak, Halep ili ve ilçelerinde Arapçanın yanında Türkçenin de ikinci resmi dil olması, Türkmenleri Suriye’ye daha çok bağlayacağı gibi, fedakarlıklarına karşılık, kadirşinas bir tutum olacaktır. Baas döneminde olduğu gibi, Türkmenlerin yok sayılması, iç tehdit olarak görülmesi, nankörlük olacaktır.
Her ne kadar ABD/İsrail’in ayartmasıyla Suriye’deki Kürt partileri, iç savaşı ayrı bir Kürt bölgesi ihdas etmek için, fırsata çevirmiş, düşmanla iş birliği yapmış iseler de bu durum, bütün Kürt halkının yok sayılmasını, onların dillerinin hükümsüz hale getirilmesini haklı çıkarmaz. Halep ve çevresinde Türkçe için tanınan istisnai durum Haseki ve çevresinde Kürtçe için tanınmalı, Haseki ve çevresinde Arapçanın yanında Kürtçe ikinci resmi dil olmalıdır.
Halep’te Türkçenin, Haseki’de Kürtçenin, Arapçadan sonra ikinci resmi dil olmaları, Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar vermeyeceği gibi, pekiştirici olacaktır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü, tekil devlet yapısını savunan Türkiye’nin, yeni Suriye anayasasında bu hususlara yer verilmesini takip etmesi, kardeşliğin icabı kadar, bir hakkın teslimini de kolaylaştırıcı hale getirecektir.
Suriye’nin toprak bütünlüğü, tekil devlet yapısı, komşusu İsrail’in ve terör örgütlerinin saldırısına karşı Suriye için tek gerçekçi çözüm, Türkiye’nin Suriye’ye garantör olmasıdır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Selami Saygın
Suriye İslam Cumhuriyeti
İslam tarihi boyunca, Dımaşk ya da Biladü’ş-Şam olarak bilinen bölgenin adını, 1847’de Sadrazam Mustafa Reşit Paşa Suriye diye değiştirmiştir. Suriye; Süryanilerin memleketi demektir. Halbuki o tarihte bile Süryani nüfusunun en az olduğu bölge Biladü’ş-Şam idi. Mustafa Reşit Paşa’nın aklına böyle bir cinlik nasıl gelmiştir? Nasıl geldiğini açıklamak zordur ancak bu Suriye adının, fena halde kabul gördüğü tartışmasız bir gerçektir.
Suriye, Türkler tarafından Anadolu’dan önce fethedilmiş, sadece Osmanlı hakimiyeti Suriye’de (1517-1918) dört yüzyıl sürmüştür. 1918’de Kemal Paşa, Suriye’yi hiç savaşmadan 39 günde İngilizlere teslim etmiştir. İngilizler bir yıl sonra müttefikleri Fransa’ya Suriye’yi bırakmıştır.
1916’da İngiliz Mark Sykes ile Fransız Georges Picot Arap Yarımadasını bölen ünlü anlaşmalarını yapınca, günümüzdeki Suriye sınırları da (Antakya’yı kapsayacak şekilde) ortaya çıktı. Sykes, bir adım daha atarak, harita üzerinde cetvelle sınırlarını tayin ettiği Arap ülkeleri için, bayraklar çizmiştir. Yani günümüzde 61 yıllık Baas iktidarını deviren Suriye devrimcilerinin, sahiplendiği bayrağı Sykes icat etmiştir.
Ancak Baas partisi 1963’te Suriye bayrağındaki yeşil şeridi iptal ederek kırmızıya boyamıştır. Üç kırmızı renkli yıldızı da yeşile boyayıp ikiye indirmiştir. Şimdi Baası deviren Suriye mücahitleri, Baasın icadı saydıkları bayrağı iptal ederek, Sykes’in icadı olan bayrağı resmileştirmişlerdir. Oysa halkı Müslüman olan bir ülkenin bayrağında, mutlak şekilde ay yıldız olmalıdır. Bazı takıntılı tiplerin iddia ettiği gibi ay yıldızlı bayrak, Türkçülükle sınırlı değildir. Cezayir, Pakistan vb ülke bayraklarında da ay yıldız vardır ve bu ülkelerin ahalisi Türk değildir. Baas ve müttefiklerine karşı Suriye mücahitlerinin varlık/yokluk mücadelesi verdikleri bir zamanda, bayrak meselesine zaman bulamamışlar mıdır? Baas dönemi bayrağını kaldırıp çöpe attıkları gibi, Sykes imalı olan bayrağı da atmalılar. Kendilerine yakışan budur. Yapıp yapmayacakları, zamanla görülecektir.
Suriye, uzun yıllar vekalet savaşlarına sahne olduğu gibi, şimdi de yeni Suriye yönetimini herkes kendi tarafına çekme yarışındadır. Suriye yine kurtlar sofrasındadır. Savaşın içinden gelen Suriye mücahitlerinin, Suriye sofrasına tüneyen kurtları, iyice tanımış olmaları gerekir. Yani alacakları kararlar için yeterli tecrübeleri vardır.
Baas’ın 12 günde devrilmesini içine sindiremeyenler, Suriye haritasını en az dört ayrı renge boyayarak, ah vah etmektedirler. İsrail’in saldırgan vahşi fırsatçılığı ise bu ah vahçı çevrelere, siyasi ve fiili bir malzeme oluşturmuştur.
Yeni Suriye sıfırdan bir ordu ve polis teşkilatı kurmak zorundadır. Türkiye ise bu konularda yetişmiş elemanları ile Suriye’ye her türlü yardımı yapacak durumdadır. Yeni Suriye idaresinin, bütün Suriyelileri kapsayan, hiçbir unsuru dışarda tutmayan siyaseti, gelecek için önemli bir husustur. Ancak Suriye’nin %80 oranında ezici bir Arap çoğunluklu olduğu unutulmamalıdır. Ezici çoğunluğu yok sayan, göz ardı eden bir siyaset gerçekçi olmaz. Buna karşılık Arap olmayanların, Müslüman olmayanların da temel insan haklarını gözeten, bir Suriye idaresi, gelecek için teminat olabilir.
Suriye Türkmenleri, iç savaş çıktığından beri elde silah Araplar ile birlikte Baas’a karşı savaştılar. Büyük bedeller ödediler. İç savaşı, Arapların aleyhine bir fırsata çevirmeye, bakın burası bizimdir, burası Türkmenelidir, demediler. 1939’da Antakya’nın Türkiye’ye katılmasından sonra, Türkmenler büyük zulümlere maruz kaldılar ve tehcir edildiler. Şimdi Suriye yeniden kurulurken, Türkmenlerin fedakarlıkları, ödedikleri bedelleri dikkate alan ve tekrarına fırsat vermeyen, bir idari düzenleme hayati bir zorunluluktur.
Suriye Anayasasında ülke adı “Suriye Arap Cumhuriyeti” yerine, Suriye İslam Cumhuriyeti ya da Suriye Arap İslam Cumhuriyeti olarak tescil edilebilir. Buradaki İslam vurgusu Arap olmayan nüfusun hakları için, bir teminat olacağı gibi, idari mevzuatın İslam ilkeleri dikkate alınarak düzenlemesini de öngöreceği için, bütün Suriye halkını birleştirici olacaktır.
Suriye’nin resmi dili elbette Arapça olmalıdır. Ancak nüfusun %10-15 aralığına tekabül eden ve fedakarlıkları, iç savaşta bir kere daha görülen Türkmenlerin durumu dikkate alınarak, Halep ili ve ilçelerinde Arapçanın yanında Türkçenin de ikinci resmi dil olması, Türkmenleri Suriye’ye daha çok bağlayacağı gibi, fedakarlıklarına karşılık, kadirşinas bir tutum olacaktır. Baas döneminde olduğu gibi, Türkmenlerin yok sayılması, iç tehdit olarak görülmesi, nankörlük olacaktır.
Her ne kadar ABD/İsrail’in ayartmasıyla Suriye’deki Kürt partileri, iç savaşı ayrı bir Kürt bölgesi ihdas etmek için, fırsata çevirmiş, düşmanla iş birliği yapmış iseler de bu durum, bütün Kürt halkının yok sayılmasını, onların dillerinin hükümsüz hale getirilmesini haklı çıkarmaz. Halep ve çevresinde Türkçe için tanınan istisnai durum Haseki ve çevresinde Kürtçe için tanınmalı, Haseki ve çevresinde Arapçanın yanında Kürtçe ikinci resmi dil olmalıdır.
Halep’te Türkçenin, Haseki’de Kürtçenin, Arapçadan sonra ikinci resmi dil olmaları, Suriye’nin toprak bütünlüğüne zarar vermeyeceği gibi, pekiştirici olacaktır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü, tekil devlet yapısını savunan Türkiye’nin, yeni Suriye anayasasında bu hususlara yer verilmesini takip etmesi, kardeşliğin icabı kadar, bir hakkın teslimini de kolaylaştırıcı hale getirecektir.
Suriye’nin toprak bütünlüğü, tekil devlet yapısı, komşusu İsrail’in ve terör örgütlerinin saldırısına karşı Suriye için tek gerçekçi çözüm, Türkiye’nin Suriye’ye garantör olmasıdır.